Başkan lüks butiğe uğradı, sonra yoksulluk nutku attı

Roma'da ünlü butiklerin vitrinlerini seyrederken bir baktım, en arkada bir ambulans, 7-8 otomobillik bir konvoy geldi. Korumalar mevzilendi.

Bir kadın indi: Endonezya Devlet Başkanı Megawati Soerkarnoputri, Prada'dan içeri girdi. Butikte uzun süre kaldı. Ertesi gün Dünya Gıda Zirvesi'nde yaptığı konuşmada ülkesindeki yoksulluğu anlattı.

Roma'nın İspanyol Meydanı'yla kesişen sokakları ünlü İtalyan modacılarının butikleriyle doludur.

Gucci, Prada, Armani, Versace butiklerini adeta talan eden Japon turistler işlerini bitirince bunların önünde fotoğraf çektirmeye bayılırlar.

FAO'nun düzenlediği Dünya Gıda Zirvesi için geldiğim Roma'da açılış öncesi Via Condotti'de şu ünlü butiklerin vitrinlerini seyrederken, daracık sokağa aniden bir konvoy dalıyor.

Sayıyorum.

En arkada bir ambulans olmak üzere en az yedi, sekiz araba var.

Tam Prada'nın önünde duruyorlar.

Önce arabalardan telsizli korumalar iniyor.

Butiğin önünde ve Condotti Sokağı'nın başına mevzileniyorlar.

Ardından en öndeki arabadan orta yaşlı bir kadın iniyor: Endonezya Devlet Başkanı Megawati Soekarnoputri.

Eski Endonezya başkanlarından Sukarno'nun kızı.

Sekiz, dokuz ay önce iktidara gelmiş.

Prada'da kaldığı sürece korumalar asla yerlerinden kıpırdamıyorlar.

Butikte herhalde uzun süre kalıyor. Çünkü bir saat sonra aynı yerden geçtiğimde korumalar hálá orada.

Bir gün sonra aynı Megawati zirvenin açılışında yaptığı konuşmada, bakın ne diyor: ‘‘Ülkemdeki ekonomik kriz nedeniyle yoksulluk sınırında yaşayan Endonezyalılar, 50 milyona yani nüfusun yüzde 24.3'üne ulaştı.’’

Şimdi şöyle düşünelim. Ülkesi krizde olan bir Batılı lider neredeyse on araba, yirmi korumayla Roma sokaklarında alışverişe çıkar mıydı?

Mesela, İngiltere'nin eski başbakanı Demir Leydi Margaret Thatcher'ı bu vaziyette Roma sokaklarında görür müydünüz?

Bu tür davranış biçimi sadece gelişmekte olan ülkelerin liderlerine özgü olsa gerek.

Yani demek istediğim şu: Dünyada hálá 800 milyonu aşkın aç insan varsa bu biraz da kendi politikacılarının basiretsizliğinden kaynaklanıyor.

Elbet bir de madalyonun diğer yüzü var.

O da zengin ülkelerin ilgisizliği.

Bu yıl Roma'da ikincisi yapılan Gıda Zirvesi'ne, İtalyanlar büyük bir katılım bekliyordu. Aylardan beri zirveye yüzlerce devlet başkanının katılacağı söyleniyordu.

Ne oldu?

183 ülkeden sadece ve sadece 38 devlet başkanı katıldı. Çoğu da gelişmekte olan ülkelerden.

Gelişmiş ülkelerden iki lider vardı: ABD Dönem Başkanı İspanya'nın Başbakanı Aznar ile ev sahibi ülke İtalya'nın Başbakanı Berlusconi.

Bir kez daha gördük ki, açlar zengin ülkelerin pek de gündeminde değil.

Zaten 1996 yılındaki ilk zirvesinden bu yana kaydedilen gelişmelerden de belliydi.

İlk zirvede dünyadaki aç sayısının 2015 yılına kadar yarılanması hedeflenmişti.

Şimdi anlaşıldı ki bu hedefe ancak 2030 yılında ulaşılabilecek.

Yılda 22 milyon aç insana ulaşılması gerekirken ancak 8 milyon insan kurtarılabildi.

Ne Bono'nun Afrika turları, ne STK'ların kampanyaları istenilen sonucu vermiyor.

Ünlü Amerikalı ekonomist Jeffrey Sachs da Roma'daydı.

Basın toplantısında, zengin ülkeler arasında en fazla ABD'yi suçladı.

Çünkü ABD milli gelirine göre, açlara en az parayı veren ülke.

Sachs'ın hesabına göre, gelişmiş ülkelerde her 100 doların 5 senti açlara verilirse insanlar ölmekten kurtarılır.

Sachs ‘‘Birkaç sent için insanların ölümlerini seyrediyoruz’’ dedi.

Ne yazık ki, hepimiz seyirciyiz.
Yazarın Tüm Yazıları