Avrupa ile rekabet etmeyi öğrenmenin maliyeti 52 milyar dolar
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
İSTANBUL'a pek nazlanan bahar İzmir'e çoktan gelmiş.
Türkiye Kalite Derneği KalDer'in İzmir Şubesi'nin düzenlediği iki günlük ‘‘Mükemmeliği Arayış’’ Sempozyumu için yarım günlüğüne geldiğim şehirde farklı bir pırıltı, farklı bir canlılık var.
Ankara'nın dayanılmaz ağırlığı İstanbul'da daha fazla mı hissediliyor nedir?
Sempozyumun konusu ‘‘Küresel Değişim ve Rekabetçi Kalite.’’
Atina'da Avrupa Birliği'ne 10 yeni üyenin resmen katıldığı, Türkiye'nin ise çekilen fotoğrafta yer almadığı bir günde oldukça iddialı bir konu bu.
Kıbrıs meselesinin çözümsüzlüğü nedeniyle Avrupa Birliği vizyonumuzun ağır darbe aldığı gün, ‘‘küresel değişimin acaba neresindeyiz’’i sorgulamaktan daha doğru ne olabilirdi zaten.
İlk konuşmacı MESS Yönetim Kurulu Başkanı Tuğrul Kudatgobilik.
‘‘Türkiye'yi idare edenler mükemmeli bulamamışlar’’ diye giriyor konuşmasına.
Öyle ya, 40 yıl AB'nin kapısında bekleyip, bizden çok sonra başvuran eski Doğu Bloku ülkeleri üye olabiliyorsa bizi yönetenlerde bir eksiklik olduğu kesin.
Kudatgobilik devam ediyor: ‘‘1977 yılında Yunanistan ile birlikte Avrupa Birliği'nin davetini kabul etseydik şimdi kişi başına düşen gelir 2 bin dolar değil 20 bin dolar olurdu. Bunun hesabını kimse sormadı...’’
KalDer'in Ege Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Ege Sanayicileri ve İşadamları Derneği, Ege Genç İşadamları Derneği ile birlikte düzenlediği sempozyumun yüzde 20'si üniversite öğrencisi, yüzde 40'ı genç işadamları.
Hesabı sorulmadan bugün geldiğimiz noktaya belki de en fazla üzülenler onlar.
Avrupalı olmayı ıskalayan genç kuşak.
Kudatgobilik, ‘‘Politikacılar bizi Avrupa'ya taşımayı başaramadı ama özel sektör mükemmeli yaratıp Avrupa'nın yolunu tuttu’’ diyor.
Vestel, Arçelik, Ford Otosan, Beko örneklerini veriyor.
‘‘Gümrük Birliği’ne girdiğimiz gün Avrupa ile rekabet edemeyeceğimizi iddia ettiler. Benim hesaplarıma göre ilk beş yılda 52 milyar dolar kaybettik. İthalat-ihracat dengesinde 52 milyar doları Avrupa'ya transfer ettik. Bence bu Avrupa ile rekabeti öğrenmenin fiyatı..’’
Özal'ın sırt çevirdiği İzmir ekonomisini nasıl canlandıracak
İZMİR'deki KalDer toplantısının konuşmacılarından ‘‘Ege Ekonomiyi Geliştirme Vakfı’’ Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Yüce ile öğle yemeği sırasında sohbet ediyoruz.
Vakfın ne yaptığını merak ediyorum.
Uğur Yüce'nin sözleriyle önce bölgenin ekonomisine bir kuş bakışı.
İzmir, uzun yıllar bereketli topraklarının tadını çıkartmış, üzüm, incir, tütün ile zenginleşmiş. Ancak Türkiye'nin sanayileşmeye ağırlık vermesiyle ekonomisi sarsılmış.
Tarım ürünlerinin ihracattaki payı yüzde 25 iken, yüzde 8,5'a düşmesinden en fazla İzmir ve Ege bölgesinin etkilendiği gerçeği ortada.
Ne var ki İzmir'in adı zengine çıkmış bir kere. Ankara bu yüzden fazla kaynak ayırmıyor bu şehre.
Yüce'ye göre, İzmir en fazla Özal döneminde ihmal edilmiş.
‘‘Özal ile İzmir'in yıldızları bir tür barışmadı. Ekonomi Özal döneminden sonra iyice krize girdi’’ diye anlatıyor.
İzmir'in belli başlı kuruluşları 1992 yılında ‘‘Ege Ekonomiyi Geliştirme Vakfı’’nı kuruyor.
Başlarda bu sadece İzmir'e ait bir vakıf. Vakfın yaptığı arama konferansında şehrin en büyük sorunlarından bir tanesinin de çevre illerden göçün olduğu ortaya çıkıyor.
Göçü önlemek mümkün olmadığına göre tek çare, göç veren şehirlerin de vakfa dahil edilerek İzmir ile birlikte onların da ekonomilerini kalkındırmanın yollarını araştırmak.
1997 yılında yani beş yıl önce vakfa Ayfon, Aydın, Balıkesir, Çanakkale, Denizli, Kütahya, Manisa, Muğla, Uşak katılıyor.
Vakıf beş yıldan beri ‘‘Ege Bölgesi için uygun bir kalkınma modeli’’ için çalışmalar yapıyor.
Şehirlerle ilgili sağlıklı bilgiler biraraya getiriliyor.
Bilgilerin toplanmasına 14 üniversite yardımcı oluyor.
www.egev.org. sitesinde bu bilgiler sürekli güncelleştiriliyor.
Eldeki bilgilerin de yardımıyla her şehirde arama konferansı yapılmış.
Artılar, eksiler ortaya çıkarılmış.
Karar konferanslarında hedefler somutlaştırılmış.
Mesela Muğla turizmde iyi ise turizme ağırlık verecek gibi.
İşin en ilginç yanı vakfın temmuz ayından itibaren başlatacağı ‘‘diyalog konferansları.’’
Zira bu konferanslarda 10 şehir oluşturdukları vizyonlarda birbirlerini nasıl destekleyeceklerini, nasıl güç birliği yapacaklarını konuşacaklar.
İşin içinde DPT ile TOBB da var.
Uğur Yüce, ‘‘Bu tamamıyla özgün bir kalkınma modeli..’’ diyor. Biliyorsunuz Mersin de yaklaşık 2 yıl önce kurduğu ‘‘Kalkınma Ajansı’ylabazı arayışların içersinde.