Anayasa Kadın Platformu Cemil Çiçek’ten davet bekliyor
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
KADINLAR Anayasa çalışmalarında söz sahibi olmak istiyorlar.
Toplumun yarısı kadınsa bu talepten daha doğal bir şey olabilir mi?
Yeni yasama yılı resepsiyonunda, KA-DER (Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği) Başkanı Hülya Gülbahar ile Başbakan Erdoğan arasındaki polemik günlerdir gazetelerde.
O polemikten birkaç saat sonra İstanbul’da "Anayasa Kadın Platformu"nun kurulduğunu duyuran basın toplantısındayız.
86 kadın derneği bir araya gelip "Anayasa Kadın Platformu"nu oluşturmuş.
Kadın dernekleri ilk kez böyle bir platformda bir araya gelmiyor. Daha önce de yeni Türk Ceza Kanunu, yeni Medeni Kanun’un şekillenmesinde yine bir araya gelip çalışmışlar. Çalışmaktan ziyade "mücadele etmişler" desem daha doğru.
Zira uzun ve zorlu mücadeleler sonucu 2004’te Anayasa’ya "Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür" maddesinin eklenmesini sağlamışlar.
Peki şimdi ne oldu?
Anayasa taslağında yukarıdaki madde uçup gitti. Kadın-erkek eşitliği buharlaştı. Yerine ne geldi dersiniz?
Kadınlar, "çocuklar, yaşlılar ve engelliler" ile birlikte özel suretle korunmaya muhtaç kesim arasında katıldı.
Oysa kadının "korunmaya muhtaç" olduğu yıllar önce uluslararası literatürden kalkmış.
Hiçbir ülke günümüzde kadının her alanda "fırsat eşitliğini" hak eden bireyler olduklarını tartışmıyor bile. Bir artı bir eşittir "iki" gibi bir şey bu.
"Anayasa Kadın Platformu" bu yüzden kadını "korunmaya muhtaç" ve erkeğe "bağımlı" kılan bu maddeye şiddetle karşı çıkıyor.
"Dünya kamuoyuna kendini kanıtlamış olan Türkiye Kadın Hareketi böyle bir maddeyi asla kabul edemez. Eşitlik ilkesinin genişletilmesine yerine geriye götürülmek istenmesine karşıyız" diyor.
KOTA GÖRÜŞÜ DEĞİŞMEYECEK
KA-DER Başkanı Hülya Gülbahar ile Başbakan Erdoğan arasındaki polemiğe dönersek.
Basın toplantısı sonrası soruları yanıtlayan Gülbahar, başbakanın kota, kadın-erkek eşitliği konularında yeterince "bilgilendirilmediği" görüşünü dile getiriyor.
Gülbahar’a "Sizinle ben eşit değil miyiz?" diyen Başbakan Erdoğan, kadın istihdamında BM verilerine göre 119 ülke arasında 109’uncu sırada olduğumuzdan haberdar olmayabilir mi?
Türkiye’de genç işsizlerin yüzde 88’i kadın.
Meclis’teki kadın oranı yine dünyada en alt sıralarda. Uzun uğraşlar sonucu yüzde 4.4 oranı yüzde 10’lara çıkarabildik.
Kadın-erkek ücret eşitsizliği ortada. Eğitimde aynı tablo. Hálá kız çocuklarımızı okula göndermek için kampanyalar düzenlemiyor muyuz?
Bu durumda kadın-erkek eşitliğinden nasıl söz edilebilir?
Dün telefonda Hülya Gülbahar’a kota meselesini sordum. Başbakan Erdoğan, "ABD’de, Fransa’da kota yok" deyince Gülbahar 73 ülkenin anayasasında, 163 siyasi partinin yasalarında kota olduğunu hatırlatmış.
Hatırlatmakta yarar var. Başbakan’ın "kota yok" dediği Fransız anayasasında kotanın da ötesinde "eşitlik yasası" var. Yani bir "bilgilendirme" eksikliğinin söz konusu olduğu kesin.
Hülya Gülbahar’ın "Peki kamuoyundan ya da AKP Kadın Kolları’ndan kota talebi gelirse fikrinizi değiştirebilir misiniz" sorusuna Başbakan’ın yanıtı "Kota görüşümdeğişmeyecek" olmuş.
Başbakan kotaya neden bu kadar karşı?
Çözemedim.
Dünkü sohbetimizde Hülya Gülbahar, Anayasa tartışmalarına taraf olmak isteyen, DİSK, TESK gibi yedi sivil toplum kuruluşunun oluşturduğu platforma "kadınkuruluşlarının" dahil edilmemiş olmasına sitemkar.
Başbakan Yardımcısı, Devlet Bakanı Cemil Çiçek önümüzdeki hafta yani 9 Ekim günü Ankara’da, TOBB Üniversitesi’nde bu platformu kabul edecekmiş.
Gülbahar, "Bakalım Cemil Çiçek’ten "Anayasa Kadın Platformu"na davet gelecek mi? Bekliyoruz" diyor.
IMF artık sadece ’jandarma’ rolü oynamayacak
IMF’nin yeni başkanı Dominique Strauss-Kahn geçenlerde Fransız televizyonundaydı.
Söyleşisinin ancak sonuna yetişebildim. Aceleyle aldığım notlar arasında en çarpıcı cümlesi şuydu: "IMF şimdiye kadar üstlendiği jandarma rolünün çok ötesinde bir şeyler yapmalı."
Söyleşiyi kaçırdım diye telaşım boşunaymış. Baktım ertesi gün hemen hemen aynı sözler bu kez Le Monde Gazetesi’nde.
Adaylık kampanyası için 100 bin kilometre yol kat etmiş olan Strauss-Kahn, "IMF artık günümüzün gerçeklerine adapte olmak zorunda. Sırf zor durumdaki ülkelere zor koşullu borç para vererek jandarmalık yapamaz" diyor.
Yeni IMF Başkanına göre, örgüt reform yapmak ve Çin, Hindistan ve diğer "gelişmekte olan" piyasaların taleplerini de göz önüne almak zorunda.
Yeni Başkan, IMF’ye ait 3 bin 217 ton altının yeni "reçeteler" için satılması fikrine karşı değil.
Bir de Dünya Bankası, Kemal Derviş’in başında olduğu UNDP gibi kurumlarla daha yakın işbirliği istiyor.