Paylaş
Türkiye üzüm üreticiliğinde dünyada ilk sıralarda yer alırken, şarap üretiminde kullanılan Anadolu üzümlerine son yıllarda yurt dışında ilgi artıyor.
Elazığ’ın ünlü Boğazkere ve Öküzgözü, Ankara’nın Kalecik Karası, Tokat yöresinde yetişen Narince, Kapadokya’nın Emir üzümü, Çanakkale’ninKarasakız üzümü yabancı damaklara giderek ilginç geliyor.
Hem tat olarak ilginç geliyor, hem de medeniyetlerin kesiştiği, mitolojik hikâyelerle yüklü Anadolu kaynaklı oldukları için.
Geçenlerde bir araya geldiğimiz Mey İçki Şarap Kategorisi Müdürü Gözdem Gürbüzatik aynı zamanda, “Türk Şarapları Platformu”nun(Wines of Turkey) Başkanı.
Gürbüzatik, Ekonomi Bakanlığı’nın “Uluslararası Rekabetçiliğin Geliştirilmesinin Desteklenmesi” projesi kapsamında , İstanbul İhracatçı Birlikleri’nin desteğiyle yurt dışında Türk şarabının tanıtımını yaptıklarını söylüyor.
İngiltere’nin önemli şarap ithalatçılarından Hallgarten’in 2016 yılında ilk kez Anadolu üzümlerinden üretilen şarapları portföyüne eklediğini belirtiyor.
Gürbüzatik “Yerel üzümlerimiz yurt dışında artık tanınıyor, beğeniliyor Tadımlarda talep artıyor. Türk mutfağının, genç şeflerin tanınmasıyla bu trend hızlanacak” diye konuşuyor.
MADALYONUN DİĞER YÜZÜ
Bu olumlu gelişme ancak madalyonun diğer yüzü de var.
Öncelikle Gürbüzatik’in dediğine göre, bizim tüketici nedense uygun fiyata yabancı üzümden üretilmiş (Chardonnay, Sauvignon, Merlot vs. gibi) şarabı tercih ediyor.
Oysa kaliteli yerli üzümler öyle zahmetle yetişiyor ki.
Farklı bir bakım istiyor ve genellikle ilaçlama yapılmıyor.
Mey’in Elazığ’daki bağlarını örnek gösteren Gürbüzatik “Üzüm üreticileri zorda. Ayakta kalmanın savaşını veriyor” diyor.
Geçen yıla göre üzüm fiyatlarında yüzde 20’lik düşüş kaydedilmiş.
Tabii her şey zincirleme gidiyor.
Turizm sektörü zora girince, şarapçılık sektörü dolayısıyla yerli, yabancı üzüm üreticileri de de zorda.
Gürbüzatik, “Decanter gibi önemli şarap dergileri projektörü Öküzgözü, Boğazkere, Alpagut Bağları’nın Adakarası üzümlerine çevirmişti. Tam böyle bir dönemde yerel üzüm üretiminin zora girmesi talihsizlik” diyor.
KARADENİZ’İN EN YARATICI ŞEHRİ SİNOP
DÜN açıklanan 2017 bütçesinde, eğitime 122 milyar, Ar-Ge’ye 5.8 milyar lira ayrılmış.
645 milyar liralık bütçeyle ilgili haberlerde, satır aralarında kültür-sanata ayrılan miktara rastlamadım.
Geçen yıla göre önemli bir fark olmadığını tahmin ediyorum.
Demek ki, her zaman olduğu gibi kültür-sanat sektörlerinde yine kamu desteği fazla olmaksızın, özel kurumların, derneklerin,vakıfların katkısıyla, bireysel çabalarla yol alacağız.
10 yıl önce Uluslararası Sinopale Bienali’ni başlatan Sinop tam da böyle ilerleyen bir şehir.
Medyada ne yazık ki daha çok ikinci nükleer santral nedeniyle sıklıkla gündeme gelen Sinop,Mimar Sinan Üniversitesi’ndenProf. Melih Görgün öncülüğünde Sinapole’yi başlatırken şöyle bir yol izlemişti.
Yerli ve yabancı sanatçılar eserlerini bu şehirde, yerel atölyelerle işbirlikleriyle üretecekti.
Sinopluları da bienal sürecine katan bu benzersiz deneyim, yaratıcılığı öne çıkartan başka bir projeye yol açtı: Creatisity.
Creatisity: Sürdürülebilir Kalkınma için Sosyal Girişimcilik ve Yaratcılık projesi,Avrupa Kültür Derneği’nin girişimi ve Avrupa Birliği’nin 130 bin euroluk desteğiyle devam ediyor.
Proje kapsamında şehrin merkezinde, belediyeye ait eski hal binası 32 dükkânı ve esnafıyla birlikte kolektif bir yaratıcılık ve üretim merkezine dönüşmüş durumda.
Paylaş