Amin Maalouf’un Lübnan’ı

Hıristiyanların, Müslümanların, Dürzilerin birbirleriyle çatıştıkları 15 yıllık savaşın bilançosu 150 bin ölü. Savaştan 14 yıl sonra Lübnan geçmişe sünger çekmiş, eski parlak günlerine doğru ufuk açmış gibi görünüyor. Acaba gerçekten öyle mi?

NİHAYET Beyrut’tayım.

Gazetecilik yıllarımın önemli bir bölümünü Lübnan’daki iç savaş haberleriyle geçirmiş biri olarak bu şehri nicedir görmek istiyordum.

Şehrin mahallelerinden geçerken, birkaç yıl önce bir Beyoğlu sinemasında gördüğüm Ziad Doueri’nin ‘Batı Beyrut’ filminden kareler gözümün önünde.

Batı’daki Müslüman kesiminde yaşayan yeni yetme Tarık, Ömer ve Hıristiyan güzel komşu kızı May’in, şiddete teslim olmuş şehirde bisikletle turladıkları yerler buraları mı?

HIRİSTİYANLAR DOĞUDA MÜSLÜMANLAR BATIDA

Kulağım rehberimiz Rita Bourgy’nin anlattıklarında:

‘İşte burası en kanlı çatışmaların olduğu Kantari Sokağı. Şu benzin istasyonunun olduğu noktada Batı’dan Doğu’ya geçiyoruz. Yolun solunda gördüğünüz binalar yeni çünkü her şey yıkılmıştı.’

Doğu Beyrut’ta Hıristiyanlar, Batı’da Müslümanlar.

O dönemlerde şehri ortasından ikiye bölen dini kimliklerdi.

Rehberimiz savaşın ilk patlak verdiği dönemlerde Batı kesimde yani Müslüman kesimde oturuyormuş.

Günün birinde Müslüman komşuları uyarmış.

‘Gidin buralardan... Silahlı Müslüman milisler gelirse sizi koruyamayız.’

Bourgy
ailesi evini satıp Hıristiyan Doğu kesime geçmiş.

BEYRUT’TA ARTIK HAT YOK AMA...

Şimdi Beyrut’u ikiye bölen bir hat filan yok ama söylenenlere bakılırsa insanlar yine de kendi ‘gibilerin’ çoğunlukta olduğu mahallelerde oturmayı tercih ediyormuş.

Lübnan’da Hıristiyan Maruniler, Katolikler, Ortodokslar, Protestanlar, Sünniler, Şiiler, Dürziler başta olmak üzere tam 17 tane mezhep var.

Farklı dini ve etnik kimlikler üzerine kurulmuş olağanüstü bir mozaik.

Bir o kadar da kırılgan.

Hıristiyanların, Müslümanların, Dürzilerin birbirleriyle çatıştıkları 15 yıllık savaşın bilançosu 150 bin ölü.

Savaştan 14 yıl sonra Lübnan geçmişe sünger çekmiş, eski parlak günlerine doğru ufuk açmış gibi görünüyor.

Acaba gerçekten öyle mi?

Farklı kimlikler, yazar Amin Maalouf’un dediği gibi ‘birlikte yaşamaya’ ikna olmuş mu?

KİMLİK VE YAMALI BOHÇA

Lübnanlı olmasından ötürü olsa gerek kimlik meselesi üzerine en fazla kafa patlatmış yazarlardan biri Amin Maalouf.

Maalouf,
yüzyıllardan beri Lübnan dağlarında yaşamakta olan Hıristiyan bir aileden.

Kendisini Arap olarak görüyor çünkü ana dili Arapça.

Yirmili yaşlarından beri Fransa’da yaşadığından kendisini Fransız olarak da tanımlayabiliyor.

Tam Lübnan öncesi alıp, okuduğum ‘Ölümcül Kimlikler’ kitabında kimliklerin değişik aidiyetlerden oluştuğunu ve kendi aidiyetlerinin kendisini bir sürü insanla yakınlaştırdığını söylüyor.

1998 yılında kaleme aldığı kitapta kimlikle ilgili şöyle güzel bir cümlesi var: ‘Bir insanın kimliği birbirinden bağımsız aidiyetlerin yan yana gelmesiyle oluşmuş bir yamalı bohça değil, gerilmiş deri üzerine çizilmiş bir desendir. Bir aidiyete dokunduğunuzda tüm beden titrer.’
Yazarın Tüm Yazıları