Sözünü ettiğim kişi 24 yaşındaki kadın orkestra şefi Nil Venditti.
Türk bir anne ve İtalyan bir babadan Perugia’da dünyaya gelen Nil Venditti, onu birkaç yıldan beri izleyen ve destekleyen Fazıl Say’a göre yüzyılın en iyi şeflerinden biri olma yolunda.
Festivalin açılış konserinde Fazıl Say’ın piyanosuna eşlik eden genç şef Bilkent Senfoni Orkestrasını yönetti.
Konserin ikinci bölümünde orkestranın çalacağı müziği (Felix Mendelsshon) dünyanın en tatlı kırık türkçesiyle anlatan, yorumlayan Nil Venditti aynen Fazıl Say’ın söylediği gibi insanları sevimliliğiyle etkileyen, son derece pozitif biri.
İtalya’nın en iyi müzik okullarında çello eğitimi almış, Zürih’te orkestra şefi yüksek lisansını tamamlamak üzere.
Bodrum Müzik Festivali’nın Onur Ödülü sahibi Fazıl Say, 24 yaşındaki yetenekli şef Nil Venditti ile birlikte
Pek çok uluslararası ödülün sahibi olan ve üç, dört yıldan beri Avrupa’nın önde gelen orkestralarıyla çalışan yapan genç kız daha yeni Hollanda Filarmoni Orkestrası’na yardımcı şef olarak atanmış.
İzmir Karabağlar ilçesinde çıkan yangın rüzg^arla büyüyerek bitki örtüsü, ağaçları, zeytinlikleri, bağları, kuşları ve ceylanlarıyla 550 hektarlık alanı yutmuş.
Dün sosyal medyada fotolarının birinde alevlerin önünde iki çaresiz ceylan her şeyi anlatıyordu zaten.
İzmir, İspanya’da Kanarya Adaları, Yunanistan ve hatta Sibirya bu yaz yangınların milyonlarca ağacı yuttuğu yerlerden sadece bazıları.
Kanarya Adaları’nda hafta sonunda çıkan ikinci yangın düne kadar kontrol altına alınamazken, 12 bin hektar küle dönmüş, sekiz bin kişi tahliye edilmiş.
Sibirya’da altı gün devam eden yangında 12 ton su taşıyabilen uçakların müdahale etmesine rağmen 3 milyon hektar orman kül olmuş.
Buzlar ülkesi Sibirya’nın günün birinde cayır c ayır yanabileceği kimin aklına gelirdi?
Günay, Hititlerin başkenti Hattuşaş’tan, Ege’nin antik şehirlerine, Karadeniz’den çeşitli Akdeniz medeniyetlerine ev sahipliği yapmış çeşitli bölgelere bir geziye çıkartıyor bizi.
Anadolu’daki Selçuklu, Osmanlı şehirlerine de sıklıkla değiniyor.
Günay “Türkiye, insanlığın ilk ayak izlerinden tarihin en büyük imparatorluklarına kadar nice dönem ve deneyimlere tanıklık etmiş eşsiz bir dünya parçası” derken ne haklı.
“Bu biricik dünya parçasını, hiçbir ayırım gözetmeksizin tümüyle sahiplenmek, geleceği taşımak, geliştirmek ve geleceğe taşımak tarih önünde insanlığa karşı sorumluluğumuzdur” derken de öyle.
Bu sözleri acaba kaç kişinin kulağına gidiyor?
Kaç kişi bu eşsiz toprak parçasındaki kültürel mirasımıza sahip çıkıyor?
Daha kısa bir süre önce defineciler İzmir’de Hitit dönemine ait 3 bin 200 yıllık Karabel Kaya Kabartmasını tanınmayacak bir şekilde tahrip etmemiş miydi?
1930 yılında iş hayatına tekstil ile atılan ancak 2000’li yıllarda bu sektörü terk ederek enerji ve kağıt sektörüne yönelen Öğücü ailesinin 2018 yılında tüm şirketlerini Lila Group çatısı altında toplamasıyla henüz 36 yaşındaki Alp Öğücü CEO görevini üstlenmiş.
2020 yılında yüzde 50 büyümeyi hedefleyen, 850 milyon lira cirosu olan grubun kaptan dümeninde.
İlk buluşmamızda “sürdürülebilirlik” adına kağıt sektöründe endüstriyel ormanların önemi üzerinde durmuştuk.
Öğücü, endüstriyel ormanları denetleyen ve kesilen ağaçların yerine yenilerinin dikildiğini kayda geçerek “sürdürülebilirlik” sertifikası veren Orman Koruma Konseyi (Forest Stewardship Council) ile çalıştıklarını anlatmıştı.
Selüloz ihracatçısı olan Urugay’da endüstriyel ormanların kırsal kalkınmadaki rolünü bu ülkeye yaptığı gezilerde tespit etmişti.
“Tarım ülkesi Türkiye’nin bu modeli benimseyebilir” demişti.
Dünyada konuşulmakta olan trendleri iyi izleyen Alp Öğücü bayram öncesi sohbetimizde bu kez yine gönülden desteklediği bambaşka bir konuyu masaya yatırıyor.
CEO TAAHHÜDÜ NEDİR?
Ankara’nın efsane belediye başkanı Vedat Dalokay’ın torunu.
ABD’de “Turkish Coffee Lady” (Türk Kahvesi Kızı) diye biliniyor zira 2012 ile 2015 yılları arasında kahve ikram eden, bir kamyonunu üzerinde kurulu “ Gezici Türk Kahvesi Evi”yle ABD’nin çeşitli eyaletlerini gezmişti.
Gizem Şalcıgil White “kahve yolculuğuna” Kanada ve Avrupa’nın çeşitli merkezlerini dahil etmişti.
Sevgili Gizem ile 500 yıllık kahve kültürümüzü önce ABD’ye sonra dünyaya tanıtmak için çıktığı yolculuğun başında tanıştık.
O mu beni buldu, ben mi onu artık hatırlamıyorum.
Gizem Şalcıgil White Murat Kolbaşı ile
Türk kahvesinin tanıtımı için amatörce başladığı girişimini, hayalini ve heyecanını ilk anından beri çok değerli bulduğum için yeri geldikçe Gizem Şalcıgil White’ı yazılarla destekledim.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’ndan bu yana tanıdığım, daima “çözüm odaklı” çalışan Şahin sunumuna başlarken “Bu yılki festival ile global vizyonumuzu gerçekleştirme yolunda önemli bir adım daha atmış olacağız” diyor.
Gaziantep’in Dünya Bankası tarafından en rekabetçi 7 şehirden biri olarak seçildiğini hatırlatıyor.
“Ancak sürdürülebilir kalkınma için ekonomik başarı yeterli değil tarih ve kültürel mirasın farkındalığı da gerekli” diye ekliyor.
Fatma Şahin bu noktada önemli bir vurgu yapıyor.
“Kültürel mirasını kim fark eder ve uluslararası boyuta taşır ise kazanır çünkü bu miras kalkınma ve ekonomik kazanç olarak geri dönüyor” diyor.
Gaziantep’in bu kültürel mirasının büyük parçası kuşkusuz gastronomisi.
2015 yılında UNESCO’nun Yaratıcı Şehirler Ağı’na “Gastronomi Şehri” olarak seçilen Gaziantep, Şahin’in işaret ettiği gibi dünden bugüne gastronomi şehri olmadı.
Nitekim sunumunda gösterdiği
Bu yıl 22 Ağustos ile 25 Ağustos tarihleri arasında yapılacak festivali, Doğuş Yayın Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Nafiz Karadere ile konuştuk.
Festivalin Sanat Direktörü Tuğce Tez ve Doğuş Grubu kurumsal İletişim Direktörü Bahar Erbengi’nin katıldığı sohbete 15 yılın bilançosuyla başlıyoruz.
“Rakamlar etkileyici” diyor Karadere “15 yılda 200 binin üzerinde dinleyici ağırladık. 108 konser kapsamında 4 bini aşkın müzisyeni dinleyici ile buluşturduk”.
Dünyada bir marinada yapılan tek festival olan Bodrum Müzik Festivali’nin yine dünyada tek olan diğer bir özelliği var.
En başından beri gelirinin tümünü Tohum Otizm Vakfı’na bağışlıyor.
Nafiz Karadere
Karadere bununla ilgili “Biletlerin bedelini dar gelirli ailelerin, otistik çocuklarının tedavisi için Tohum Otizm Vakfı’na bağışlıyoruz. Davetli sayımız da hayli yüksek olduğunu göz önüne alarak bugüne kadar vakfa 2 milyon lira aktardık” diye konuşuyor.
Hem sözünü hiç sakınmadan.
Dün “Çin 27 yıldan bu yana ekonomide en kötü dönemini yaşıyor. ABD’den tarımsal ürün alacaktı ama henüz bir hareket yok. Çin sözünü tutmuyor. Geçtiğimiz 3 yılda ABD ekonomisi Çin’e göre çok büyüdü” diye tweet atan Trump bir süreden beri Fransa’ya kötü takmış durumda.
Hedefinde özellikle Fransız Şarapları var.
Bu yıl daha önce iki kez Fransa ile ABD arasındaki şarap ticaretindeki eşitsizlik gerekçesiyle Fransız Şarapları’na vergiyi arttırma tehdidini savurmuştu.
Geçen günkü tweetinde ise Fransa’nın Amerikalı teknoloji devlerini vergilendirme girişimine karşı yine “Fransız Şarapları” kozunu masaya koyuyor.
“Eğer teknoloji şirketlerini vergilendirmek gerekirse bunu biz yapmalıyız Fransa değil. Macron’un budalalığına en kısa zamanda misilleme yapacağız” diyor.
“Daima Amerikan şarabının Fransız şarabından iyi olduğunu söylemişimdir” diye de ilave ediyor.
Yani Fransızların kısaca GAFA (Google, Amazon, Facebook, Apple) diye adlandırdığı, Amerikan dijital devlerine “verginin acısını şaraptan çıkartırım” imasında bulunuyor.