TÜRK-Amerikan İş Konseyi (TAİK) bir süredir Anadolu toplantıları düzenliyor.
Amaç, küçük ve orta ölçekli şirketlere ABD pazarına girmenin yollarını göstermek.
Daha önce Kahramanmaraş, Eskişehir, Çorlu, Balıkesir, Denizli, Kayseri, Gaziantep’te "Anadolu-ABD Köprüsü" toplantıları düzenlenmiş.
Sonuncusu Adana’da.
Dolayısıyla, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, İstanbul’da her hangi bir kadın toplantısına katılmak yerine Adana Sanayi Odası’ndayım.
TAİK’in Adana toplantısının bir özelliği var.
İlk kez bir Amerikalı büyükelçi katılıyor.
İki günden beri bölgede olan Büyükelçi Ross Wilson, Adana Sanayi Odası’nın konuğu.
Gaziantep ve Adana’ya "bölgeyi tanımak, insanlarına kulak vermek, iş fırsatlarını değerlendirmek" için geldiğini söylüyor.
Ross Wilson’un "kulak vermesini" isteyen kişilerden biri de Adana Sanayi Odası Başkanı Ümit Özgümüş.
Özgümüş, bir anlamda "eski defterleri" açıyor ve birinci Körfez Savaşı nedeniyle bölgenin hem maddi krize girdiğini hem büyük bir sosyal deprem geçirdiğini ve Adana’nın bu yüzden 10 yılda 500 bin göç aldığını söylüyor.
Sözü "Bölgenin ABD’den alacağı var" demeye getiriyor.
Bölgenin talebi açık: Ürdün ile İsrail arasındaki "Nitelikli Sanayi Bölgesi" yani QIZ modelinin benzeri.
"Nitelikli Sanayi Bölgesi" talebine doğrusu Ross Wilson pek de sıcak bakmıyor.
Türk-Amerikan ilişkilerinin daha fazla geliştirilmesi gerektiği, Amerikan Kongresi nezdinde daha fazla çalışmalar yapılması gerektiğini söylüyor.
"Ancak" diyor "Amerikalı yatırımcının Türkiye’ye gelmesi için elimizden geleni yapacağız."
Amerikalı yatırımcının Türkiye’ye giderek artan ilgisini de General Electric-Garanti Bankası ortaklığını, Ford-Koç ortaklığını örnek göstererek anlatıyor.
"Kuzey Amerika’da giderek zorlanmakta olan Ford burada yatırımdan çekinmiyor. Kimberley Clark adında bir şirket yeni bir yatırıma hazırlanıyor" diyor Büyükelçi Wilson.
Yani Amerikalı yatırımcının ayağı alışıyor.
Diğer yanda da Amerikalı tüketici ABD pazarındaki Türk ürünlerine alışıyor.
Ross Wilson’a göre "Amerikalı gençler Mavi marka blucinleri" kapışıyor.
Amerikan Savunma Bakanlığı bir Türk şirketinin ürettiği boyaları kullanıyor.
Türk markası da ABD’de "kaliteli ürün" anlamına geliyor.
Büyükelçi Wilson’un ağzından "Türk malı eşittir kaliteli ürün" sözlerini duymak Adana Sanayi Odası’ndaki işadamlarını mutlu ediyor.
Ancak en fazla mutlu eden kuşkusuz ABD Büyükelçiliği Ticaret Müsteşarı John Lancia’nın şu sözleri:
"Kasım ayında 9 trilyon dolarlık fon yöneten bir Amerikan şirketi Türkiye’ye geliyor."
Peki kim bu şirket?
İsmi Lancia’da saklı.
Biraz sabredeceğiz öğrenmek için. Kasım ayına kadar.
Tüzmen, 2006 yılını Kuzey Amerika yılı ilan ediyor
ARGE Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Yılmaz Argüden’in Yürütme Kurulu Başkanı olduğu TAİK bir süredir atakta.
İki ülke arasında 10 milyar dolar dolayındaki ticaret hacminin büyütülmesi için çeşitli çalışmalar yapılıyor.
Dediğim gibi Anadolu toplantıları bu çalışmaların bir boyutu.
Diğer boyutu ABD’nin çeşitli şehirlerinde Türkiye’den "başarı öyküleri"nin anlatıldığı toplantılar düzenlemek.
Mesela Koç-Ford ortaklığı böyle bir başarı öyküsü.
TAİK’in çalışmalarına paralel olarak Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın da ABD’ye yönelik yeni projeleri var.
Kürşad Tüzmen’in İstanbul’daki TAİK toplantısında açıkladığı gibi 2006 yılı "Amerika Yılı" ilan edilecek.
Dış Ticaret Müsteşarlığı’ndan Atilla Bastırmacı, "2006 yılı Amerika Stratejisi"nin ne olacağını anlatıyor Adana’da.
Türkiye’nin ABD’nin dev ithalatında payı ancak binde 3.
Bunun ilk aşamada iki katına çıkartılması öngörülüyor.
Dış Ticaret Müsteşarlığı, New York, Teksas, İllinois, Kaliforniya, Florida ve Georgia eyaletlerini hedef olarak seçmiş.
Bu eyaletlere hangi ürünlerin satılabileceği yönünde çalışmalar yapmış.
New York’ta gıda ise mesela Teksas’ta kimyasal maddeler ön planda.
Bastırmacı diyor ki "Günde 4.5 milyar dolarlık ithalat yapan ABD’de rekabet edebilecek çok ürünümüz var."
Strateji kapsamında buradan Türk işadamlarını ABD’deki fuarlara göndermek, ya da ABD’den işadamları gruplarını davet etmek var.
Türk-Amerikan Dernekleri Asamblesi Başkanı Vural Cengiz, ABD’nin beş şehrinde Türk ürünlerinin sergileneceği "show room"lar açılmasıyla ilgili bir proje hazırlamış.
Özetle Türkiye 2006 yılında ABD pazarını fethetmeye hazır.
Çin bu alanda epey yol almışken biraz geciktik galiba ama olsun.
Adana kebabı tescil edildi kıyamet koptu
TESADÜF bu ya, Adana’ya gitmeden önce gelen bir e-posta Adana kebabının Adana Ticaret Odası tarafından tescil edilmesiyle ilgili.
Şöyle başlıyor: "Bir Adanalı olarak soruyorum.Adana Ticaret Odası, Adana’da bile ’acılı kebap’ diye bilinen kebabı tescil edip para talep ediyormuş.Bu nasıl olur?"
Ben de Adana’daki toplantıda karşılaştığım Ticaret Odası Başkanı Şaban Baş’a bu tescil edilen kebap meselesini sordum.
Şaban Baş, "Adana kebabını tescil ettiğimiz kötü mü oldu" diyor. "Diğer yöreler de kendi ürünlerini etsin.Standartlar belli olsun."
Standart meselesi önemli, peki ya para?
"Adana kebabı satanlara biz bir belge veriyoruz.Adana’da bu belgenin karşılığı 250 YTL.Türkiye genelinde ise 500 YTL. Bunun karşılığında eğitim veriyoruz. Adana kebabı standartlarını yakalamak isteyen bir lokanta varsa ustasını eğitiyoruz" diyor.
Kebapcılara Adana Ticaret Odası’nın belgesini almaları için herhangi bir zorunluluk getirilmiyor.
Ancak belgeyi alıp standartları uygulamayanlara ceza var.
Yani Adana Ticaret Odası belgeyi alanları denetleyecek.
Şaban Baş, bu tescil meselesinin anlaşılmamasından şikayetçi.
Zaten İstanbul’dan başlayarak Türkiye’de bir bilgilendirme turuna çıkacakmış.
Adana kebabına bir standart getirilmesinin kötü yanını ben de anlamadım.