Geçen hafta benim de üyesi olduğum Ankaralı Girişimci İş Kadınları Derneği (ANGİKAD) çok güzel bir etkinliğe ev sahipliği yaptı:
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği bursiyerleri olan kız öğrenciler için düzenlenen “Gelişim ve Girişimcilik Kampı” düzenledi. Ankara Merkez Vilayetler evinde 4 gün boyunca Türkiye’nin çeşitli illerindeki üniversitelerin son sınıflarında okuyan kız öğrenciler misafir edildi. Onlar Diyarbakırlı, Hakkarili, Afyonlu, Konyalı, Adanalı, Vanlı pırıl pırıl genç kızlarımız. Hepsine bayıldım. Hepsi geleceğe umutla bakmak, kendilerine mutlu yarınlar hazırlamak istiyorlar! Hepsinin birbirinden farklı hikayesi var. Hikayelere, filmlere, kitaplara konu olacak türden. Kızlarımızın kimi Van’da depremi yasamış, çadırda kalıyor. Kimi, yazın köyüne dönüp tarlada çalışarak, traktör sürerek okul harçlığını çıkartıyor. Beni en cok etkileyen hikaye kız çocuğunu okutmak istemeyen bir babanın kızıydı. Bu kızımız okuyabilmek için annesiyle ve kardeşleriyle birlikte babayı terk ederek başka şehre göç etmek zorunda kalmış. Her evde bir dram, her hikayede bir acı saklı. Peki bu kızlar için dört gün boyunca neler mi yapıldı? İlk gün, ANGİKAD üyeleri olan Ankaralı girişimci iş kadınları, kızları ‘Anne Yemekleri’ ile karşıladılar. Sonraki günler, girişimcilik eğitimleri, başarı öyküleri, kişisel gelişim eğitimleri, sosyal, kültürel ve sanatsal etkinliklerle geçti. Kamp boyunca çok çeşitli konularda, mesleklerinde başarıyı yakalamış isimler, kızlarla hem tecrübelerini paylaştılar hem de tavsiyelerde bulundular. ANGİKAD Başkanı sevgili Devrim Erol girişimciliği anlattı. Ben de kızlarla iş hayatında izlenecek yollar üzerine sohbet ettim. Kendi yaşadıklarımdan örnekler verdim. Aynı zamanda Zeynep Erkunt’tan başarının sırlarını, Murat Atak’tan Türkçe’nin doğru kullanımını dinlediler. Kızlar bir akşam Sıla’nın konserinde coştular, eğlendiler, Erdal Beşikçioğlu’ndan Behzat Ç.’nin hikayesini dinlediler, Anıtkabir’i ziyaret ettiler, Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde insanlık tarihinin hikayesini izlediler. Şimdi yazarken bir kez daha farkettim ki, nasıl dolu dolu geçmiş o dört gün! Sosyal sorumluluk projelerinde bizlere cok fazla rol düşüyor. Toplumsal gelişimimiz için böyle projelere zaman ayırmamız şart. Buradan bu güzel organizasyon için bir kez daha emegi gecen herkese teşekkür etmek istedim. Harika düşünülmüş, güzel organize olunmuş ve hepsinden önemlisi amacına ulaşmış bir etkinlik oldu. İşte size, ayrılırken kızların anı defterine yazdıklarından birkaç örnek: “Sizin gibi yol gösterici olmak istiyorum. Başaracağım! Sizin sayenizde...” Betül “Hayal etmenin yaratacağı cesareti bizde gördüğünüz için teşekkürler...” Serpil “Hayal ettiğimden çok daha mükemmel geçti kamp. Kendime bir yol belirlemem için böyle bir şeye ihtiyacım vardı. Kamp bu konuda bana fazlaca yetti, teşekkürler...” Özge Son günlerde neler okuyorum... 2050, David Passig. Önümüzdeki 40 yılda Dünyayı ve Türkiye’yi neler bekliyor... Yeni bir dünya savaşı olası mı? Düşünsenize 40 yıl önce bugünü görebilseydik bugün nerelerde olurduk... Belki bugünden 40 yıl sonrasını hayal edersek bakarsınız, beklenenden daha ileri yerlerde olur insanoğlu! Ada’daki Ev, Nilüfer Kuyaş. 1980 öncesinde Türkiye’de bir kuşağı derinden yaralayan siyasi çalkantılarla dolu döneme farklı bir bakış. Esra adında genç bir kadın ülkeyi terk etmeden önceki son ayını geçirmek üzere Büyükada’da bir ev kiralar ve tüm geçmişiyle yüzleşir...