Hani bazı seyahatler vardır, insan etkisinden kurtulamaz, işte Hindistan da benim için öyleydi. Elime yaptırdığım Hint kınasına gözüm her takıldığında aklıma baharat kokuları, rengarenk ipek sarılı kadınların zarafeti, öte yandan alışık olmadığımız bir kalabalık, yoksullukla ihtişamın, zenginliğin iç içe girdiği derin çelişkiler geliyor...
Bu seyahat TOBB Kadın Girişimciler Kurulu’ndan Sayın Zuhal Mansfield’in düzenlediği ve KAGIDER’in de desteklediği 10 farklı ülkeye yapılan iş gezilerinin Mısır’dan sonra ikinci durağıydı. Türk kadın girişimcileri olarak, başkent Yeni Delhi’deki kadın girişimcileri tanıdık, ikili iş görüşmelerinde bulunduk. Yatırım imkanlarını araştırdık. Biraz iş yaptık, biraz alişveriş, biraz tarih, biraz eğlence... Zeytinyağı kraliçesi arkadaşım Rengin Suar, KAGIDER’den Aydan Baktır, Zeynep Silahtaroğlu, Meltem Gürler, Sanem Oktar, Orkide Gökhan... Bol kahkahalı, çok keyifli yol arkadaşlığı yaptık. Kütahya’nın en girişimci iş kadını Sevim Güral olgunluğuyla hepimizin ablası oldu. Önceleri sadece bir merhabamız olanlarla kaynaştık, bu arada farkettim de KAGIDER çok güzel, kocaman bir aile olmuş. Hayat dersi veren bir ülke Hindistan’a küçük oğlum Ali’yi de götürdüm. Aynı hafta Oğul Amerika’da üniversite ziyaretlerinde olduğu için Aliş çok ısrar edince dayanamadım ve onu da dahil ettim bu programa. Ali’nin dönüş uçağında herkesi güldüren sözü seyahate damgasını vurdu: “Anneciğim, 3 gün okula gidemedim, derslerimden geri kaldım ama hayat dersi aldım,daha önemli değil mi?” Gerçekten de Hindistan herkese hayat dersi veren bir ülke, bir kültür mozayiği. Hindistan’da Müslümanlar hayli fazla olsa da en yoğun dini inanış, Hinduizm. Hinduizmde reenkarnasyona inanıyorlar. Isyan etme duygusu tekrar dünyaya gelmelerinde daha iyi şartlarda yaşama isteklerinden dolayı yok. Yani fakirliklerine, acılara, sıkınılarına kesinlikle isyan etmiyorlar, çok kabulleniciler ve bundan dolayı da mutlular. Herkes birbirini “Namaste” diyerek selamlıyor. Namaste, senin ruhunu sevgiyle, saygıyla, hoşgörüyle selamlıyorum demek. Iki elin beş parmağı gülümsemeyle ve başını öne eğerek çene altında birleştirilirken, aslında madde ve mana, ruhla beden birleşiyor. Işte o anda pozitif enerji size sarmalayıveriyor. Büyükelçi’ye misafir olduk Gezimizin ikinci akşamında Türk Büyükelçisi’nin misafiriyiz. Rezidansın yemyeşil bahçesi, bol yıldızlı gökyüzünde kocaman bir dolunay, orkestranın çaldığı Hint ezgileri, zerafeti ve olağanüstü Ingilizcesi ile hepimizi kendisine hayran bırakan Büyükelçimiz Burak Akçapar ve misafirperver güzel eşi... Bu arada yemekler harika, sonra öğreniyoruz ki bu lezzetlerin mimarı benim çok eski dostum Hindistan’da yaşayan bir Türk: Sercan Ünsal. Sercan oraya okumak amacıyla giderek kalan ve ticaretle uğraşan çok girişimci bir Türk. Şu anda da Delhi de Anatolia adında bir Türk fast food zincirine sahip. O akşamki lezzetli Türk yemeklerinden oluşan büfe onun eseriydi. Büyükelçimiz Hindistan’da yatırım yapmamız konusunda çok ısrarcı. Aslında haksız da sayılmaz. 1.4 milyar nüfus. Bu nüfusun 100 milyonu çok zengin. Yani Türkiye nüfusundan çok zengin insan var. Bunlar Ferrariler’le gezen, lüks restoranlarda yiyip içen bir grup. Çin’den sonra en hızlı büyüyen ekonomiyi ben de 6 seneden sonra tekrar gittiğim ülkede hissettim. Bu sefer bambaşka bir Delhi gördüm. Hızla medenileşiyor. Metrolar, yollar, alışveriş merkezleri... Çok büyük bir tüketim var. Ben orada bir iş yapmayı kesinlikle aklıma koydum. İhtişamına hayran oldum Bu arada Ankaralı olmakla bir kez daha gurur duydum. Büyükelçiliğimizin beni hayran bırakan dekorasyonunu Ankaralı iç mimarlık şirketi Planmim yapmış. Ayça Bayar, Bercis Açıkalın ve Sedat Seyhan’dan oluşan üçlü gerçekten muthiş bir iş çıkarmışlar. Kullandıkları turkuaz taşlar, tarçın, safran renkleri Osmanlı’yı çağrıştırırken öte yandan da Hindistan’ın genel coğrafyasına uyum sağlamış. Binanın zaten çok güzel koloniyel bir mimarisi var, bu muthiş üçlü de mekana yaptıkları özel tasarımlarla harikalar yaratmışlar. Aynalara, Osmanlı kaftanlarına ve Selçuklu motifli paravanlara bayıldım. Bu arada, sonradan öğrendim ki ay yıldız desenli ipek masa örtüleri bile onların üretimiymiş. Bravo! Tam Türkiye’ye yaraşır bir rezidans olmuş. Hindistan’a gidip de Tac Mahal’e gitmeden olmaz. Biz de hep beraber gittik Agra’ya. Buram buram aşk kokan anıt camii Mogol imparatoru Şah Cihan’in doğumda kaybettiği çok sevdiği eşi anısına inşaa ettirdiği bembeyaz mermerden yapılmış bir mücevher adeta... Ve dünyanın yedi harikasından biri. Ben daha önce görmüştüm ama bir kez daha ihtişamına hayran oldum. Son gün Ali’yi file de bindirdim. Kocaman pembe benekli kulaklarıyla, koyu boz renkli fille gezmek çok keyifliydi. Çok uysal, çok kocaman... Bu arada Hindistan’da filin uğur getirdiğine inaniyorlar. Ben de sizlere uğurlu ve fil bereketiyle dolu bir hafta diliyorum.