Paylaş
Perşembe günü Gazi Üniversitesi’nde yapılan rektörlük seçimlerinde ablam Prof. Dr Ayşe Dursun da adaylardan biriydi. Dokuz erkek adayla yarışan Ayşe sandıktan birinci çıkmayı başardı. Aylardır olağanüstü bir çabayla diğer adayların hakkında çıkarttığı yalan yanlış dedikodulara ve hatta tehditlere rağmen yılmadan yoluna devam etti. Gecesini gündüzüne kattı. Bıkmadan usanmadan projelerini anlattı. Ve sonunda Gazi Üniversitesi’nin tarihinde ilki gerçekleştirerek bir kadın aday olarak en fazla oyu aldı.
Bu arada şöyle de bir gerçek var ki ülkemizdeki 165 üniversitemizin sadece dokuzunda kadın rektör bulunuyor. Bu durum da göz önüne alındığında Ayşe’nin elde ettiği başarı ülkemizdeki kadın rektör adaylarını teşvik etmesi açısından da büyük önem taşıyor. Bu günden sonra gözümüz, kulağımız önce YÖK’te, sonra da Köşk’te Sayın Cumhurbaşkanı’nda...
SULTAN’IN VERDİĞİ ZARAR!
Sultan dizisini hem memleketim Diyarbakır’ı ve kültürünü anlattığı için hem de Nurgül Yeşilçay’ın oyunculuğunu çok beğendiğim için büyük bir heyecanla bekliyordum. Hatta yapımcı firma MasMedya çekimler için aile büyüğümüz rahmetli Esma Ocak’ın müze olarak kullanılan evini istediğini duyunca da çok sevinmiştim. Evlatları annelerinin anısına saygısızlık etmemek adına normalde günlüğüne milyonlar istenebilecek evi hiç bir bedel istemeden verdiler. Ama şartları vardı: Evi aldıkları gibi teslim edecekler ve eşyalara zarar vermeyeceklerdi. Çok genç yaşta eşini kaybederek hayat mücadelesine yalnız devam eden Esma Ocak’ın bu müzeyi kurmak ve yaşatmak adına nasıl mücadele verdiğini tüm Diyarbakır çok iyi bilir. Türkiye’de doğru dürüst özel müzenin olmadığı, 1996 yılında kendi imkanıyla bir kent müzesi kuran Esma Hanım’ın müze evini yıllarca kenti gezip görmeye gelen yerlisi yabancısı herkes ziyaret etmiştir.
Bu jestin karşılığında ne mi oldu?
Başrol oyuncularına bölüm başına milyonlar ödeyen, aldıkları reklamlarla büyük bir ekonomi yaratan MasMedya evi tanınmayacak hale getirmiş. Tüm eşyalar tahrip edilmiş, el emeği göz nuru örtüler yerlere atılmış. Pek çoğu kullanılamaz halde. Eski lambaların, cam ve seramik eşyaların neredeyse hepsi kırık, bir kısmı da ortada yok. Yüz yıllık çiniler paramparça etrafta. En kötüsü de yılların siyahını biraz soldurduğu yüz yıllık pencere ve merdiven demirleri maviye boyanmış. Bu nasıl bir saygısızlıktır? Bu nasıl bir kendini bilmezliktir! Neden bizler sahip olduklarımızı koruyamıyoruz? Bir kadının yalnız başına hayatta kalma mücadelesini anlatan bir hikayeyi anlatmak iyi de bu arada başka bir kadının emeği ne olacak?
Çekimler devam ederken aile olarak bu tahribati fark edince hemen MasMedya’ya ulaşmaya çalıştık. Ama ne yazık ki telefonların hiçbirine cevap alamadığımız gibi bir muhatap da bulamadık. Konuyu yargıya intikal ettirip dava açınca bu sefer de özür dileyerek araya hatırlı kişileri koyarak bizleri davadan vazgeçirmeye çalıştılar.
Bu arada da dizi ekibi Cahit Sıtkı Tarancı’nın müze evine geçti. Çekimler orada devam ediyor. Umarım ki Tarancı’nın anısına saygı gösterirler de Esma Hanım’ın müzesine yaptıklarını oraya da yapmazlar. Unutmasınlar ki dizilerin ömrü kısa, birkaç dizi hariç hangimiz 2-3 yıl öncesinin dizilerinin konusunu, çekildiği mekanları hatırlıyoruz. Ama müze evini tanınmayacak hale getirseler de Esma Ocak ve Diyarbakır için yaptıkları nesillerce hatırlanacak.
Paylaş