Paylaş
Giyinmek dedim de, biliyorsunuz bu yaz, peşi sıra Ankara’ya akın eden markaları seyrettik. İlk Harvey Nichols geldi, sonra Hugo Boss ve Burberry... Geçen hafta gördüm, Ralph Lauren de, Panora’da son hız açılış için tadilata devam ediyor. Prada ve Louis Vitton’un da yakın zamanda geleceği şehir efsanesi gibi kulaktan kulağa yayılmaya başladı.
Ankara’ya kar düşmeden
Şimdi bunlar bizi keyiflendiriyor tabii, ama benim bir mağazam var ki yıllardır vazgeçmedim. 1999’da açılan Jeaneration! Ben Donna Karan’ı açmış, Filistin Caddesi’ni hareketlendirmeye çalışırken, Nevra ve Barış da yeni bir hayata başlamanın heyecanı ile açılış telaşındaydılar! Çok iyi hatırlıyorum, o zamanlar Ankara’da olmayan pek çok markayı onlar getirilerdi!
Milano’ya gidip alışveriş etmenin en moda olduğu zamanlar... Dün gibi hatırlıyorum, Trussardi bir jean almıştım, kızlarla Milano ayağımıza geldi diye çok sevinmiştik! Yıllar sonra, Jeaneration Armada’da da açıldı. Orada da bir hafta boyunca outlet yaparlardı. Ben de Nevra’dan tarihleri öğrenir giderdim.
Şimdi bu outlet işini Filistin Caddesi’ne taşımışlar. Üst kat kadın ve erkek koleksiyonları birarada, alt kat ise yılın 365 günü düşük fiyatlı ürünlerin sergilendiği bir kat olacakmış! Harika fikir bence. Düşünsenize, normal fiyatından daha düşük fiyatlara dünyanın markasına sahip olabilirsiniz! Emporio Armani’den Fendi’ye, Valentino’dan Versace’ye herkese ve her zevke göre markalar var.
Geçenlerde bir uğradım, Love Moschino’nun bir ayakkabısını gördüm! Siyah, yüksek platformunun kenarından kırmızı bir bant geçiyor! Ah şahane... Bence kış bastırmadan, Ankara’ya kar düşmeden gidin, görün!
İstanbul’un Laduree’si bizim d’Antoinette’miz var
150 yıllık meşhur Fransız pastanesi Laduree, ilk mağazasını İstanbul Bebek’te açtı! Dünyanın en ünlü makaron yaratıcısının İstanbul’a gelmesi hepimizin yüzünü güldürdü, ağzını sulandırdı ne diyeyim. Tabii durur muyum konu yemek olunca! Aldım soluğu Laduree’de!
Karamellisi, çikolatalısı derken 3-5 minik makarona 25 lira verdim. Çıkıp Bebek Parkı’nda biraz yürüdüm, kendime geldim!
Şakası bir tarafa, makaronların fiyatları beklenenden yüksek! Ama şunu da söylemeliyim, makaron yapmak öyle her yiğidin harcı değil. Lezzetini ve kıvamını tutturmak zor. Fransızlar’ın en önemli buluşlarından biri. Dışı kıtır kıtır, içi farklı aromlarla lezzetlendirilmiş krema... Bizim kırk yıllık acıbadem kurabiyemiz ve beze karışımı bir tat!
Ve sıkı durun Ankara’da da hakikaten Laduree’yi aratmayacak bir yer açılıyor! Macarons d’Antoinette!
Acıbadem unutulmaz
Hilal Özdek ve Başak Hacıömeroğlu. Bu iki genç girişimci eski arkadaşlarmış. Başak bir süre bankacılık yapmış, Hilal yiyecek içecek sektöründe çalışmış... Derken Hilal’in aklına neden Ankara’da makaron yapan yok sorusu gelmiş ve bu cin fikirli, eli lezzetli kız, yanına arkadaşı Başak’ı da alarak kolları sıvamışlar ve bu miniminnacık sevimli mağaza böyle doğmuş.
Henüz açılmadı! Ben de bu gençleri Rafine’ye geldiklerinde tanıdım. Makaronlarından bahsettiler. Zaten biliyorsunuz, girişimcilere ayrı bir zaafım var. Tamam dedim kızlar, getirin tadalım bakalım. Bir geldiler ki, geliş o geliş! Artık Rafine’nin makaronlarını onlar yapıyor. Hepinize tavsiye ediyorum. Lezzetli mi lezzetli! Kahveli, portakallı ve fıstıklı benim favorilerim.
Rafine’ye yürüyerek beş dakika, Kent Sitesi’nin altında! Kısacası, makaronlar ayağımıza geldi diyebilirim. Üstelik fiyatları da el yakmıyor! Yeri gelmişken, söylemeden edemeyeceğim. Şu bizim meşhur acıbadem kurabiyesinin unutulmasına da fena bozuluyorum! Ah anneannem nasıl yapardı, çıtır çıtır. Yemeye doymazdık. Şimdi moda rüzgarı makaron semalarında esiyor ama ben yine de bizimle özdeşleşmiş bu enfes kurabiyelerin tadının herkes için değişilmez olduğuna inanıyorum!
Paylaş