Paylaş
Genç kızımız siyasal bilimler öğrencisi. Özel bir TV kanalında hayli çok seyredilen bir bilgi yarışmasına katılıyor. TBMM’nin diğer adına parlamento yerine Yüce Divan olarak cevap verince yer yerinden oynuyor.
Başta sosyal medya olmak üzere siyasal bilimler öğrencisini kızımızın bilgisini, kültürünü tartışıp duruyoruz. Ben buna doğrusu hiç şaşırmadım... Benim de iki oğlum olduğu için Türkiye’deki eğitim sisteminin içinde bulunduğu durumu ne yazik ki fark etmemek elde degil. Bu soruyu bilmeyen kızımız üzerine bir de hiç gazete okumadığını, daha çok ‘Survivor’ izlediğini söyleyince ben iyice çıldırma noktasına geldim. Bu konu benim hassas noktam olduğu için daha da derin kaygılara büründüm.
Hafta içi 4, hafta sonraları da 6 gazete okuyorum. Eğer Türkiye’deysem evde, otelde, köyde, kentte... Nerede olursam olayım bu sabah rituelim değişmiyor: sessiz bir ortam, gazetelerim ve demli çayım. Yurt dışındaysam da çok tercih etmemekle birlikte gazeteleri internetten okuyorum. Takip ettiğim köşe yazarları var. Yazılarını kesip defterimin arasına koyup aylar sonrasında tekrar okuduklarım var. Babacığım da böyleydi, sabah gazetelerini okumadan hayatta işe gitmezdi.
ENDİŞEM HER GEÇEN GÜN ARTIYOR
Sevdiği yazıları bize kahvaltıda yüksek sesle okurdu, birlikte tartışırdık. Durum böyleyken, büyük oğlum gazetelere hiç ilgi göstermiyor, ben ısrar ediyorum, olmuyor, ilgilenebileceği yazıları kesip eline verirsem okuyor ama o kadar işte! İşte Türkiye’deki gençliğin durumu bu! Özellikle büyük şehirlerde, ekonomik düzeyi orta ve üstü ailelerdeki durum, bol bol ders çalışan, boş vakitlerinde ya facebook’ta ya da bilgisayar oyunlarında vakit geçirerek rahatlamaya çalışan, bir an önce iyi bir üniversite eğitimini tamamlayıp diploma almaya çalışan kültür, cahil gençlerle dolu. Yani asıl sorun okula gitmeyerek eğitim almayanlarda değil. Asıl sorun diplomalı cehalette. Öğrencilerimizi bırakın öğretim görevlilerinin bile çoğunun genel kültür düzeyleri ortada. Elindeki kağıtta yazanları bile doğru dürüst okuyamayan siyasetçileri, bir köşe yazısını okuyup anlamakta zorluk çeken üniversite öğrencilerini görünce ümitsizliğim her geçen gün daha da derinleşiyor. Çünkü cehalet arttıkça sorgulayan, düşünen birey de ters orantılı olarak azalıyor. AVM’lerde oradan oraya koşturarak alışveriş yapan, magazin ve futbol kültürü çok gelişmiş, okumayan, sorgulamayan, düşünmeyen, tamamen tüketime adanmış bir toplum olduk bile... Ne yazık ki oğlullarım da böyle bir toplumun bireyleri olarak bu kültürün bir parçası olmaya başladılar bile. Çünku ben evde ne yaparsam yapayım, okulda arkadasları, Televizyonda seyrettikleriyle başka bir yöne gittiklerini çaresizce görüyorum. Engel olmaya çalışsam da yapamıyorum. Endişem her geçen gün daha da artıyor. Artık gelecek için başka planlar yapmak zorundayım sanki, kendimize saygımızı kaybetmemek, değerlerimizi korumak adına...
Ankara Müzik Festivali
Bu hafta 29. Ankara Müzik Festivali başlıyor! 05 – 28 Nisan 2012 tarihleri arasında Ankara müziğe doyacak. Açılış, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın MEB Şura Salonu’ndaki muhteşem konseri ile başlayacak...
14 farklı ülkeden 700 sanatçının katılımı ile gerçekleşecek 29. Uluslararası Ankara Müzik Festivali bu sene Ankara’ya damgasını vuracak gibi gözüküyor. Prograı inceledim, müthiş performanslar var… Ben de kendi favorilerimi belirledim: Fazıl Say Piyano Resitali, Buika Flamenko / Caz Konseri, Bilkent Senfoni Orkestrası ve Averbukh Buz Balesi, Pagagnini Komedi Klasik ve St. Petersburg Akademik Senfoni Orkestrası... Ne yapıp edin ve bol bol festivalin tadını çıkarın!
Paylaş