Bedeninizle yüzleşin!

İnsan vücudu bugüne kadar üretilmiş ve belki de üretilecek bütün makinalar ve sistemler içinde en mükemmeli!

Body Worlds Sergisi’nden sonra, bunun aksini kimse ispatlayamaz bana! Ali, Oğul ve arkadaşı Merve ile geçen hafta sonunu, İstanbul’daki kültür ? sanat aktivitelerine ayırdık. Cumartesi sabahı, puslu yağmurlu İstanbul trafiğinde çıktık yola. Attık kendimizi Karaköy’e, 3 numaralı Antrepo’daki Body Worlds sergisine... İçeri girer girmez insanın tüyleri diken diken oluyor! Bu sergide doğumdan ölüme kadar hayat yolculuğumuzun bedenimize yansımalarıyla, kendinizin ‘aslında’ ne olduğu gerçeği ile karşı karşıyasınız! İnsan vücudunun kafatasından ayak parmaklarına kadar bütün kasları, damarları, sinirleri ve organları ile tam anlamı ile ‘çırılçıplak’ hali... Ali’ciğim hayret dolu gözlerle etrafına bakarken, ondan hiçbir farkım yoktu inanın! Alman bilim adamı Gunther von Hagens, hiç üşenmemiş, insan vücudunu “plastination” denilen bir yöntem ile çürümez hale getirmiş. Vücudumuzun esası nedir, apaçık ortada! İnsan, insan ama bildiğimiz gibi görünmüyor. Deri yok, kaslar, sinirler ortada. Sanırım 200’e yakın örnek vardı! Kimi içtiği sigara ile ciğerlerine siyaha boyarken, kimi de sağlıklı yaşam ile 100’lü yaşlarını yaşıyordu. Bugüne kadar 60’tan fazla ülkede, 30 milyondan fazla ziyaretçi gezmiş bu sergiyi. Jennifer Aniston’dan, Nicole Kidman’a, Tina Turner’a kadar birçok ünlü de bu ziyaretçiler arasında! İnsanın kendiyle karşı karşıya kalmasını sağlayan unutulmaz bir deneyimdi benim için. Nelere canımızı sıkıp, neler karşısında sağlığımızla oynadığımızı düşündüm sonra. Sergiden çıkarken gördüğüm, Abraham Lincoln’un bir sözü hala aklımda.. “Son tahlilde önemli olan yaşadığınız yıllar değildir, yıllarınızdaki yaşamdır.” Mutlaka görmenizi öneririm. Hem kim bilir bu yolla, ruhumuza ve bedenimize daha iyi bakarız!

Cildinizde elmas ışıltısı, yüzünüzde altın parlaklığı!

Geçen hafta sonu İstanbul’da uzun süredir görmediğim bir arkadaşımla buluştuk. Kendisi üniversiteden mezun olduğumuzdan beri New York’da yaşıyor. Uzun zamandır görüşmediğimiz için heyecanla oradan buradan konuşup hasret gideriyoruz. Ama ben, kıskançlıkla karışık bir hayranlık duygusuyla pırıl pırıl parlayan cildine bakıyorum! En sonunda dayanamadım sordum. Meğer bu parlak ve sıkı cildin sebebi Sjal’mış! O ne dedim tabii, duymamıştım. Hepsi bir arada cilt bakım sistemi olarak dünyanın en çok tercih edilen markalarından biriymiş. Hafta başı hemen araştırmaya giriştim. Ürünler çok farklı gözüküyor. Şimdilik sadece Ankara ve İstanbul’daki Harvey Nichols’larda satılıyormuş. Doğal bitki özleri ve doğanın mücevher taşları elmas, safir, yakut, altın ve platin gibi metallerin kullanımı ile üretiliyormuş. Sjal Skincare ürünlerinin hepsi, cilt yüzeyini ve 7 kat altını korumaya alıyormuş. Şaşırdınız değil mi? Bir bildiğimiz var ki söylüyoruz! Amerika’nın meşhur Wallpaper dergisi ‘En Yaratıcı Kozmetik Markası’ ödülünü Sjal’a vermiş. Gece bakımından kılcal damar çatlamalarını tamir eden kremlere, göz altı torbalarına karşı koruma sağlayan losyonlardan doğal botox etkisi yapan serumlara kadar her türlü ihtiyaca uygun ürünleri var. Hepsi bir arada mantığıyla üretilen dünyadaki tek krem de Sjal’ınmış. Yoğun çalışan ve seyahat edenler için pratik kullanımıyla tam bana göre! Anjelina Jolie ve Uma Thurman gibi starların makyörü Gucci Westman da şiddetle Sjal’in gündüz kremini öneriyormuş. Tamam kimsenin Anjelina Jolie olma iddiası yok ama en azından bize sunulan nimetlerden de yararlanmakta fayda var!

Sagapo AJDA!

Yunanca söylediği birbirinden güzel şarkılar üzerine hakikaten Sagapo! (Seni Seviyorum) Ajda demek istiyorum. Ne yapsa yakışıyor bu kadına! Son CD’sine bayıldım. Birbirinden güzel ve yıllardır sıkılmadan dinlediğimiz şarkıları Yunanca yorumlamış. Yeniden Başlasın, Sensiz Yıllarda... Daha neler var neler. Hem nostaljik hem yeni! Yunan ezgileri ve Ajda’nın sesi inanılmaz bir uyum içinde. Kimi zaman neşeleniyorum kimi zaman dalıp gidiyorum ama her şarkıda tanıdık bildik bir keyif doluyor içime! Bu aralar en çok bu albümü dinliyorum. Belki yazın o güneşli coşkusunun yerine hüzünlü yagmurlar aldı diye mi bilmem, bu mevsimin depresif ruh halinden kurtulmak için birebir. Siz de benim gibilerdenseniz, alın bir Ajda CD’si, işe giderken, akşam yemekten sonra ya da ne bileyim, kafanız bir şeye kızdığında başlayın söylemeye: Haykıracak nefesim kalmasa bile! Haftaya görüşünceye kadar neşeli şarkılarla dolu bir hafta geçirmeniz dileği ile..
Yazarın Tüm Yazıları