Paylaş
ORMANLARIN YASINI TUTUYORUZ
PSİKİYATRİST İlker Küçükparlak ülkece yas hali içinde olduğumuzu belirterek, örneklendiriyor: “Belki daha önce hiç Marmaris, Bodrum tarafına gitmedik. O ormanları görmedik. Orada yaşamıyoruz. Ama o kaybın yasını beraber yaşıyoruz. Bu size öyle gelmese de benim penceremden aslında hayırlı bir durum. Çünkü bir toplumu tanımlarken ortak yas tutup, tutamadığına bakarız. Ve biz belki de uzun zaman sonra ilk kez ortak yas tutuyoruz. Bu birlikteliğe işaret. Bakın mesela, sportif başarılardan bahsettiniz. Maalesef orada ortak bir sevinç göremiyorum. ‘Bu sporcu neyi temsil ediyor?’ ya da ‘Bu sporcudan, ideolojik-kültürel düzlemde, temsil ettiğim grup adına bir başarı devşirebilir miyim?’ gibi kaygılar, tereddütler, söylemler hâkim. ‘Biz’ duygusundan uzak. Orman yangınları ile alakalı ise ‘Bu durum benimle alakalı değil’ diyen yok. Tüm ülkenin içi yanıyor. Bu durum ne kadar acı da olsa toplumsal düzeyde ortak bir ulusallığın varlığına işaret ediyor ki kutuplaşmanın hızlıca derinleştiği bir ortamda, bir kaybın ‘ortak’ acı yaratması hiç de kötü değil aslında. Elbette bu acıyı yaşamak herkesin hayatı sadece bu üzüntüden müteşekkil olacak, ‘Başka bir duyguya yer yok’ demek de değildir.”
YANINIZDAYIZ
Peki, bu ‘yetememe/yetişememe’ duygusu ile nasıl baş edeceğiz? Psikiyatrist Küçükparlak sorumu taziye ziyaretlerindeki duygu karışıklıklarından örneklerle açıklıyor: “Kişi ne diyeceğini bilemez, ‘Ne söylesem boş’ diye düşünür, ‘Ne işe yaracağım ki? Bu acıyı dindirebilecek miyim? Burada işim ne?’ gibi bir sorgulamalara düşebilir ya... Burada yaşanılan da benzer aslında. Acıyı geçirmese de o acıya eşlik etmenin, yan yana olmanın güç verdiği bilinmelidir. Bu durum çok kıymetlidir. Elbette elimizde bir zaman makinası yok! Ormanları yanmamış, insanları, canlıları ölmemiş var saymak mümkün değildir. Ancak ‘Karınca hac yolunda’ misali... Gücümüz her şeyi iyi etmeye yetmeyecek olsa bile elimizden geleni yapmak önemlidir. Meseleyi bir de bu açıdan düşünmekte fayda var.”
UMUDUNU ASLA KAYBETME
ÇOCUK ve genç psikiyatristi Doç. Dr. Veysi Çeri’de aynı görüşte, ‘Şu an yas içindeyiz’ diyor ve nedenini de şöyle özetliyor: “Dünyanın ortak mirası doğamızı, canlıları ve insanlarımızı kaybettik. Evimizden birini, anne-baba ya da en yakınımızı kaybetmişiz gibi hissetmemiz normal. Bunun öncesi de var; pandemi, ekonomik zorluklar, müsilaj, deprem, sel felaketi... Az önce genç bir kadın, Azra Gülendam Haytaoğlu’ndan acı haber geldi. Mustafa Murat Ayhan tarafından katledildiğini öğrendik. Tüm bunlar, her kayıpta olduğu gibi, yas reaksiyonu başlattı ve her yasın depresyon, umutsuzluk, kaygı, suçluluk, öfke, yalnızlık gibi duygusal-ağlama, tükenmişlik, geri çekilme gibi davranışsal-yaşanılan olayı sürekli düşünmek, çaresizlik düşünceleri, konsantrasyon güçlüğü gibi bilişsel tepkiler getirmesi doğal. Ancak kendimizi bu üzüntü içerisinde kaybetmenin de bir manası yok! Bu yasın ne kendimize ne de duruma bir çaresi var.”
HAYAT DEVAM EDİYOR
“Tabii ki üzüleceğiz. Ancak bir yandan da hayat devam ediyor. Milletçe aldığımız başarılara ya da kendimiz ile ilgili bir gelişmeye sevinmek, anlık bir durumdan mutlu olmak, ‘o’ mutluluğu paylaşmak, paylaşarak çoğaltmak da hayatın bir parçası. Kaldı ki bu durum negatif havayı dağıtmaya da yardımcı olur. Kendi psikolojik öz kaynaklarımızı harekete geçirir, stresi azaltır. Ancak bunu yaparken sosyal medya paylaşımlarına da biraz özen göstermeli. Empati kurabilmek önemli! Her şeyin sınırı, bir adabı olduğunu bilmek, pervasızca davranmamak gerek. Çocukken komşumuzun evinde cenaze varken TV, radyo bile açmazdık... Tıpkı onun gibi. Bir de yanmış hayvan fotoğrafları, teyide muhtaç bilgilerin paylaşılması da travmayı tetikleyip, büyütebilir.”
SUÇLU HİSSETMEYİN
Peki, başka neler yapmalı? Doç. Dr. Çeri önceliğin umudu asla kaybetmemek olduğunu belirterek, “Umudu ayakta tutacağız. Herkes, kendince elinden geleni yapacak. Depresifliğin ne bize ne başkasına faydası var. Unutulmamalı ki bu depresiflik yapabileceğimiz bazı şeyleri yapmamıza engel olup, durumun kötüleşmesine de yol açabilir. O nedenle yaptıklarınız ya da yapamadıklarınızdan dolayı suçlu hissetmeyi bir kenara bırakın! İçinizden sevinmek mi geliyor? Sevinin. Mesela, kadın voleybolcuların zaferi! Sevinin. Şu an bir felaket yaşansa da her başarının bir başka nesle ilham verdiğini unutmayın! Hobilerinize zaman ayırın, sevdiğiniz işlerle uğraşın! Yürüyün, spor yapın! Arkadaşlarınız ile sohbet edin. Biraz işe, eve odaklanın! Yükünüzü hafifletin” diyor.
Paylaş