Paylaş
ŞEVVAL ŞAHİN NE DEDİ
“BURADAN çıkınca lunch’a (öğle yemeğine) giderim. 8-9 gibi de akşam yemeği. Sonra benim binge eating mode’um (tıkanırcasına yemek yeme hali) oluyor. Netflix ve chill (dinlenirken) yaparken ice cream (dondurma), chips (cips), chocolate (çikolata) yiyorum. Junk food (abur cubur) hepsi var.”
‘PLAZA DİLİ’ DİYE BİR GERÇEK VAR
BAŞKENT İletişim Bilimleri Akademisi kurucusu ve dilbilimci Levent İnce çok fazla yabancı kelime kullanılmasının hem dilimize hem de kültürümüze yeteri kadar değer vermemekten kaynaklandığını düşünüyor. Sadece sosyal medya fenomenleri değil, beyaz yakalılarında aynı dili kullandığını belirten İnce, başından geçen bir olayı şöyle anlatıyor: “Geçtiğimiz günlerde 3 saatlik önemli bir toplantıya katıldım. Harika bir plaza, muhteşem bir ofis. Çıktığımda yanımdaki arkadaşıma ‘Konuşulanlardan bir şey anladın mı?’ diye sordum. Zira ben yüzde 40’ını anlamamıştım. ‘Arkadaşlar bu meeting (toplantı) neden set edildi (ayarlandı)’ diye başlayan ve plaza dili isimli bir skeç vardı TV’de hatırlarsınız. Sanki birebir içindeyim. Temel söz varlığımız günlük 100-120 kelime zaten. Buna geniş söz varlığımızı ekleyebilsek başka bir dilin etkisi altında kalmayız. O nedenle gençlere erken yaşlarda kitap sevgisi aşılamak, ders gibi değil, Türkçenin ne kadar geniş ve köklü bir dil olduğunu öğretmemiz gerek.”
YABANCI DİL BİLMEK STATÜ GÖSTERGESİ SANILIYOR
ROMANLARI ve öykülerinin yanı sıra Türk dili üzerine kaleme aldığı kitaplarla tanınan dilbilimci-yazar Feyza Hepçilingirler, gençlerin kendilerine yeni bir dil yarattığını belirterek “Bundaki en büyük etmenlerden biri eğitimin yabancı dilde olması. Yüksek puanla girilen birçok okulda eğitim dili İngilizce. Dolayısıyla gençler İngilizce öğrenmeye kendi ana dillerini öğrenmekten daha fazla önem veriyorlar” diyor. Buraya kadar tamam. Ancak gelin görün ki ders müfredatı nedeniyle İngilizce öğrenmek zorunda olmayanın da ağzından İngilizce kelimeler düşmüyor. Hepçilingirler, bu noktada İngilizce bilmenin bir statü göstergesi sanılması durumuna işaret ederek, “Yabancı bir dil bilmenin toplum içerisinde kendilerine bir statü sağladığını düşünüyorlar. Normal, sıradan insanlar gibi olmadıklarının, aynı statüye sahip okullardan, eğitim seviyesinden gelmediklerinin bir nişanı gibi... Bu kolay elde edilebilecek bir itibar olduğu için pek çok genç için de araya 2-3 İngilizce kelime sıkıştırmak ‘Bakın ben de sizdenim’
demenin en kolay yolu.”
SOSYAL MEDYADAKİ DİLE TÜRKÇE DEMEK CESARET İSTER
“Ne yazık ki yaygın medya da Türkçenin zenginliğini göstermek bakımından çok yetersiz kalıyor. Özellikle
sosyal medyada kullanılan dile Türkçe bile demek cesaret ister. Türkçeyi sevdirmek ve ne kadar kapsamlı bir dil olduğunu anlatmanın yolu ise kitaplardan geçiyor. Buradaki asıl sorun da bu. Gençlerimize kitap okumayı bir türlü sevdiremedik. Türkçenin zenginliklerinden habersizler. Türkçenin İngilizce karşısında cılız kaldığı izlenimi var. Bu izlenimi yıkmak, Türkçenin ne kadar eski, ne kadar matematiksel, ne kadar sağlam bir dil olduğunu, bu kadar hoyrat olmamıza rağmen halen dipdiri ayakta kaldığını anlatmak gerekiyor gençlere. Öğretmekten önce Türkçeyi sevdirmek lazım. Çünkü insan sevmediği bir şeyi korumak istemez.”
Paylaş