Paylaş
ÖZEL TİYATROLAR DUVARA KARŞI
DOT tiyatrosunun kurucularından Özlem Daltaban devlet ve şehir tiyatrolarının resmi tanımları ve düzenli ödenekleriyle ülkeye toplumsal sanat hizmeti sunduğunu belirterek özel tiyatrolara ayrı bir başlık açıyor. Daltaban “Biz özel tiyatrolar şahsi yatırımlarımız ve gelirlerimizle kendi sanat kurumlarımızı yaratıyor ve yaşatıyoruz. Kendi şirketlerimiz üzerinden resmileştirip, kayıtlı hale getirdiğimiz kurumlarımızda ürettiğimiz eserleri, seyircilerle buluşturuyoruz. Ödenekli kurumlardan hiçbir farkı olmayan bu yapı ve işleyişin, tanımsızlığı ve ödeneksizliği anlaşılır gibi değil” diyor.
ÖDENEK YOK
Peki o ödenek nereden gelir? Daltaban olması gereken ama olamayan yapıyı şöyle tarif ediyor: “Merkezi yönetimin kültür-sanat yapısı bünyesinde tanımlanmış bir havuza dahil olursunuz ve tiyatronuzun varlığı ve sürekliliği düzenli olarak Hazine’den fonlanır. Yerel yönetimler açısından da yapı aynıdır, resmi kayıt altına alınır, üretim alanınıza göre kurumunuzun varlığı ve sürekliliği fonlanır. Özel sektör ise sanatsal sorumluluk, toplumsal gelişime katkı, topluma fayda amacıyla, belli üstbaşlıklar ve başvuru kabulleriyle sanat kurumları için destek fonları oluşturur. Seyirci ve sanatseverlerin pozisyonu da önemli. Bugün ‘Sanat kurumlarının yok oluşunu görmek, onları kaybetmek istemiyorum’ diyen büyük bir kitle olsaydı, böyle bir vurgunda bizleri dev bir dalga gibi içine alır, sarıp sarmalar, yaşatmak için üstüne düşeni yapardı. Maalesef gerçeğimiz bu değil.”
PANDEMİDEN SONRA NE OLACAK
“Şimdi karşımızda kocaman bir duvar var ve ona doğru sürükleniyoruz. Yüzyılda bir başa gelir bu korkunç zor dönemin içindeyiz. Yarın, hayat geri döndüğünde sanat kurumlarının birçoğunun ayakta kalamadığını gördüğümüzde, o yeni hayatı ne besleyecek? Kendimizi sürekli hatırlatmak zorunda olmak çok tuhaf ama şehrin kültür sanat kurumlarına sahip çıkın, takip etmekten mutluluk duyduğunuz, size iyi gelen tüm sanat kurumlarını ve süreçlerini izleyin. Kurumlarımıza, tiyatrolarımıza üye olun, yıllık biletler, kartlar alın, yeniden buluşabilmemiz için destek fonları yaratın.”
ACİL ÇÖZÜM ÇAĞRISI YAPIYORUZ
Kadıköy Emek Tiyatrosu’nun kurucusu Pınar Yıldırım: “1 yıldan fazla sahnemiz kapalı. Sadece kendi birikimiyle sahnelerini kuran, bilet geliriyle kurumlarını yaşatmaya çalışan bizim gibi bağımsız/özel tiyatrolar için içerisinde bulunduğumuz durum yıkımdır. Bu süreçte birçok arkadaşımız mekânlarını kapattı, kahrolduk. Yarın bu açıklamayı biz de yapabiliriz. Artık dayanacak maddi/manevi gücümüz kalmadı. Bir yandan sağlık kaygısı diğer yandan yaşamımızı sürdürememe endişesiyle bir kuyunun içerisinde kendimizi yukarı çekebilecek sepeti arıyoruz. Bir senedir çatı örgütleri genel ve yerel yönetimlerle görüşüyor. Alınan cevap hep aynı ‘hibe edemeyiz’. İyi de çöp vergisinden tut KDV, stopaj ve hatta aldığımız nefesten dahi payınızı kesmiyor musunuz? Kesiyorsunuz. Bizler kamu için çalışırken ticaret yapan kurumlarmışız gibi % 18 KDV + % 20 gelir vergisine tabi miyiz? Öyleyiz. Bu durumda ödediğim vergilerin karşılığı pandemide değilse ne zaman olacak?
ÖDENEK BİLMECESİ
“‘Hiç mi ödenek almadınız?’ deniliyor. Aldık ama adına ödenek diyebilir miyiz? Üretim yapabilecek koşullarımız olmadığı halde bize üretim karşılığında ödenek çıkarılıyor. Bunun içinse ‘Vergi borcu yoktur’ kâğıdı talep ediliyor. Bir yıldır seyircisiyle buluşamayan tiyatrolar hangi geliriyle bu borçları ödeyecek de ödeneği alacak. 25 bin liralık ödeneğin % 38’lik kısmı yine devlet tarafından kesiliyor. Bu cümleleri kurmaktan inanın biz de çok yorulduk ama bunlar maalesef ki bilinmiyor. Tiyatroların, tiyatrocuların çığlığı duyulmuyor, şımarıklık olarak görülüyor. Bir bankacı nasıl çalıştığı banka kapatıldığında işsiz kalıyor ve yaşamını idame ettirebilmesi imkânsız oluyorsa bilinsin ki bir tiyatro kapandığı zaman da tiyatrocu işsiz kalıyor, yaşamını devam ettirebilme olanağı kalmıyor.”
TİYATRO YASASI GEREKLİ
Tiyatro Eleştirmenleri Birliği Başkanı Ragıp Ertuğrul, tiyatro sanatçılarının ve emekçilerinin sosyal ve hukuki güvenceden, sağlık ve emeklilik haklarından yoksun şekilde yakalandığı pandemiyi daha da ağır hissettiğini belirterek, “Bütün paydaşları ve çalışma yöntemlerini tanımlayan ve kapsayan bir tiyatro yasasının olmamasının bizi ne denli yalnız ve korunmasız bıraktığına tanık olduk. Yıllardır dile getirdiğimiz ama bir türlü tüm taraflar olarak bir araya gelip uzlaşarak devreye sokamadığımız bir yasanın gerekliliğinin farkına hepimiz aynı derecede vardık” diyor.
YAŞASIN DAYANIŞMA
Neyse ki dayanışmanın gücünün ve öneminin de aynı derecede öne çıktığı bir yıl geçirdiklerini belirten Ertuğrul “Örneğin, Tiyatromuz Yaşasın İnisiyatifi olarak şimdiye kadar Türkiye’nin dört bir yanında birbirinden habersiz bağımsız tiyatroların hak temelli mücadelesini kolektif olarak yürütmeyi başardık. Zira Türk tiyatrosunun yaşamasının sadece İstanbul’daki tiyatroların yaşamasına bağlı olmadığını, Anadolu’da da yıllardır amatör veya profesyonel tiyatro yapan, geleneksel veya çağdaş
tiyatro anlayışına sahip tiyatro emekçilerinin ve kumpanyalarının da ayakta kalması gerektiğine inanıyoruz” diyerek tüm tiyatro emekçilerini dayanışmaya davet ediyor.
Paylaş