Paylaş
İKİ MESLEĞİMDE DE ŞİDDETİ YAŞADIM
25 yıl sürdürdüğü doktorluk mesleğinden emekli olan ve müzik kariyerine devam eden Musiki Eseri Sahipleri Meslek Grubu (MSG) Başkanı Ferhat Göçer, meslek birlikleri olarak Onur Şener’in cenazesine katıldıkları ve ailesi ile hukuki, maddi ve manevi tüm süreçler özelinde dayanışma içinde olduklarını söylüyor. Göçer, bu yaşananları kabul etmekte zorlandığını belirterek, diyor ki: “Şiddet meselesinden ben çok çektim. Hekimlik yaparken de şiddete maruz kaldım. Bu kadar korkuncunu yaşamadım ama sahnedeyken de benzer krizlerle karşılaştım. Hekimlik, sanatçılık gibi toplumla yüz yüze, temas halinde icra edilen mesleklerde gelinen bu noktayı kabul edemiyorum.”
ESKİDEN BÖYLE DEĞİLDİ
“Eskiden böyle değildi. Birbirimize karşı hoş görünün, empatinin, toleransın azaldığı bir dönem içindeyiz maalesef. Dün, Ankara’da sahne alan diğer sanatçı arkadaşlarımız ile de görüştük; üzgün, kaygılı ve tedirginler. Müzisyenlerin kaygılarının Meclis gündemine taşınması için çabalıyoruz. Umarım çözüm bulunur.”
MÜŞTERİLERİN HER YAPTIĞINA MÜSAMAHA GÖSTERİLMEMELİ
Halk müziği sanatçısı ve Musiki Eseri Sahipleri Meslek Birliği (MESAM) Yönetim Kurulu Başkanı Recep Ergül de “Onur Şener ilk değil, daha önce de arkadaşlarımız benzer sıkıntılar yaşadı. Çoğu kişi sanat camiasının TV ekranlarında ya da magazin sayfalarında görmeye alışık olduğu 50-60 ünlüden ibaret olduğunu düşünüyor. Ama perde arkası öyle değil. Sanatçıların dramını aslında en iyi pandemi özetledi; çoğu ekonomik sıkıntılar ile boğuştu, bazıları meslek değiştirdi, garsonluk, kuryelik, pazarcılık yapmaya başladı. Can güvenliği de ekonomik güvenceleri de yok maalesef” hatırlatması yapıyor.
EĞLENCE ANLAYIŞI GARİPLEŞTİ
Ve şöyle devam ediyor: “Silah ya da kesici aletle müzik yapılan bir işletmeye girilebiliyor. Kapıda kontrol yok. Bu noktada eğlence mekânlarındaki denetimlerin sıklaştırılması ve amacına uygun şekilde yapılması şart. Korumaların da belli bir eğitim görmesi lazım. Zira sadece müzisyenler değil, oraya gelen insanların güvenliğini sağlamak için de bunu yapmak zorundayız. Toplumumuzun da eğlence anlayışı maalesef yıllar içinde bir erozyona uğradı, bir garipleşti. Eğlenmesini bilmeyen bir güruh var ve dahası müşteri kaybetmek korkusu ile bu iklimi biraz da mekânlar yaratıyor. ‘Müşteri veli nimettir’ diyerek, her yaptıklarına müsamaha gösterilirse bu iş olmaz. Köklü bir reform gerek.”
ASIL SORUN CAHİLLİKTİR
GEÇTİĞİMİZ yıl Gaziantep’te bir düğünde saz çalarken yüzüne tekme atılıp sazı kırıldı Erdal Erdoğan’ın. “Ucuz kurtuldum” diyor, şöyle anlatıyor: “Sahnede tüm saldırılara açıksın. Maalesef can güvenliği yok. Bana saldıranlar ile yüzleştim ben sonra; ‘Neden?’ diyorum, cevap veremiyorlar. İnsanların çoğu eğitimsiz, şuursuz. Adap yoksunu. Burada temel problem cahillik bence. Belli bir kültür oluşması için eğitim şart.”
BU İŞTE BİRAZ BİZ DE SUÇLUYUZ
Müzik Yorumcuları Meslek Birliği (MÜYORBİR) Yönetim Kurulu Başkanı Burhan Şeşen’i de aradım, girişte verdiğim, sanatçılara yönelik şiddet örneklerini ona da verdim ve hatta Beşiktaş Ortaköy’de biri kadın üç kişinin yumruk ve sopalarla bayıltılana ve hatta bayıldıktan sonra da dövüldüğü ‘koruma’ faciasını hatırlattım. Sorum şu: ‘Son yıllarda ‘garip’ denilebilecek, farklı bir eğlence anlayışı, sektörü mü oluştu? Bu durumu değiştirmek için ne yapılmalı?’ Şöyle yanıtlıyor: “Maalesef çok değişik bir dinleyici ve bir o kadar farklı bir işletmeci profili var karşımızda. Dinleyiciler artık ‘dinleyici’ özelliğini yitirdi, sadece eğlenmek için mekânlara geliyor. Sadece ve sadece eşlik edebileceği, bildiği şarkılar söylensin istiyor. Bir dönem Etiler bar ve gece kulüplerine hâkim olan “eller havaya” eğlence anlayışı neredeyse tüm müzikli mekânlara yayıldı. Bu yozlaşmada, dinleyiciler kadar o mekânda sahne alan solistlerin de büyük payı var. Bizim işimiz gözden önce kulağa hitap etmek. Ama aynı zamanda sürekli konuşan, bağırıp çağıran, saygısızca sahneye sataşan seyircileri kibarca uyarmak da işimiz. Müşteri her zaman haklı değil. Özellikle canlı müzik icra edilen yerlerde. Biz nasıl işimizi doğru dürüst yapıyorsak ya da yapmaya çalışıyorsak dinleyici de sahneye saygı göstermek zorunda.”
HER MEKÂN GİRİŞİNE X-RAY konulmalı
“Mekânların korumalarına gelirsek... Yaptıkları çok zor bir iş. Ama her şey şiddetle çözülmek zorunda değil. Yıllar önce eski Günay Restoran’da sadece bir güvenlik görevlisi vardı ve bütün gece barda otururdu. Herkesin çok saygı duyduğu bir judo eğitmeni idi. Oysa senin de örneğini verdiğin gibi Ortaköy’de bir barın korumaları aralarında bir kadının da bulunduğu 3 kişiyi sopalarla dövdü. Ülkedeki bu şiddet eğilimi artık korkutucu boyutlarda. Bence her mekân girişine bir X-ray cihazı konulmalı ve de mekânın özel güvenlik görevlileri profesyonel bir güvenlik firmasından seçilmeli... Ve de şiddet içeren her türlü eylem, yapanın kim olduğuna bakılmaksızın en ağır cezayı almalı.”
Paylaş