Paylaş
BİR AYAĞINIZ HEP GERÇEKLİKTE OLSUN
2000’li yıllarda fırtınalar estiren siberalem.com’da (tanışma, çöpçatanlık sitesi) 10 yıl boyunca ilişki danışmanı olarak görev alan ve aşkı internette arayanlar için ‘Sahici İlişkiler’ isimli kılavuz bir kitap çıkaran Psikolog Ayşegül Denizci’yi arıyorum. Hem diziyi hem de Türk televizyonlarında izlediğim hikâyeleri anlatıyorum. Denizci, ‘Bir o kadar da benim görüp duyduğum danışanlarımın başına gelenler var’ diyor ve yoğun iş hayatı, koşturmaca, şehirde yaşamanın zorlukları, hayatın bilgisayar başında ya da telefon elde geçmesi gibi etkenler sebebi ile internetin çoktan günümüzün bir numaralı sevgili bulma aracı haline geldiğini söylüyor.
DOLANDIRICININ ALET ÇANTASI
Sosyal medyanın bir dolandırıcıya daha fazla alet sunabildiğini belirten Denizci, “Sosyal medyayı dolandırıcının alet çantası gibi düşün. Ne isterse ve neye ihtiyacı varsa hepsini koyuyor içine. Yalanını görsel olarak destekliyor, kendini de bu görseller üzerinden betimliyor. Bunu yaparken de inandırıcı olması için sahte evrak-kimlik, sahte mekân kullanmaktan ya da fotoşop yapmaktan geri durmuyor, ki bunları internet ortamında yapmak zaten çok kolay. Bir markette karşılaşsanız belki de yüzüne bakmayacağınız kişi için bir anda ‘aradığım aşk’ gibi bir yanılsama içine düşebiliyorsunuz” diyor.
YETİŞME TARZI
Yetenekli dolandırıcıların dünyanın her yerinde, kadın-erkek ayrımı yapmadan tabiri caizse ‘av’ aradığının altını çizen Psikolog Ayşegül Denizci, Türkiye gibi kadınlığın bastırıldığı, eril dilin hâkim olduğu coğrafyalarda, dünyadaki örneklerinin tersine, kadınların kandırılmaya daha meyilli olabileceğini bunun nedenin ise eğitim ve aile baskısı kaynaklı olduğunu söylüyor. Diyor ki: “Kız çocukları ‘Beyaz atlı prens’ masalı ile büyütülüyorlar. Kendilerinden zengin, güçlü, iktidar sahibi bir erkek tarafından ‘kurtarılmayı’ bekliyorlar. Bunda aile baskısı da büyük etken. Evden bir an önce kurtulmak için çareyi başka bir erkeğin gücünde arıyorlar. Mesela genç erkekler de kendisinden yaşça büyük, zengin ya da dul bir kadının ‘Bir daha başkası ile beraber olamam’, ‘Beni artık kimse sevmez’, ‘Bu yaştan sonra kimse bana bakmaz’ gibi duygularını manipüle edip evlilik vaadiyle kolay yoldan para kazanma hevesine girebiliyorlar. Benim en büyük uyarım şudur: Kendinizi bilin, tanıyın. Hayal aleminde yaşamayın! Çocukları masallar ile değil, özgüvenli bireyler olarak yetiştirin.”
ELMAS KRALI DEĞİL PARA AVCISI
ÖNCE Simon Leviev karakterini tanıyalım. Gerçek adı Şimon Hayut. Daha iyi oyun kurmak için Özbek asıllı İsrailli elmas kralı Lev Leviev’in soyadını alıyor ve kendini oğlu olarak tanıtıyor. Instagram hesabında yaptığı paylaşımlarla son derece ihtişamlı bir hayatı varmış gibi davranıyor. Çöpçatanlık sitelerinden tanıştığı kadınlar hem soyadı benzerliği hem de paylaşımlarından dolayı onun beyaz atlı prens olduğunu düşünüyorlar. Özel jetle çıkılan birkaç lüks buluşma ve dost meclislerinde ‘müstakbel eşim’ diye tanıtılmanın ardından adamın çok zengin olduğuna inanan kadınlar ellerinde ne var ne yoksa evlenme umudu taşıdıkları bu zengin çapkına veriyorlar. Belgesel işte Leviev’in dolandırıcılık hikâyeleri üzerine kurulmuş. Halen birçok ülkede aranan Leviev’e gelince şu an kayıp, ortada yok!
1 SORU 5 YANIT
GERÇEK AŞKI BULMA KILAVUZU
Oltasına şöyle ballı bir lokma takılsın diye bekleyen dolandırıcılara kanmamak için ne yapmalı?
İlk tanışma çok önemli. Karşınızdaki kişinin her söyleyeceğinin doğru olmayabileceği yaklaşımı içinde olmak lazım.
Mümkünse çoklu şahitlerin olduğu, kalabalık mekânlarda buluşmak ve daha ilk buluşmadan ev adresini vermemek lazım.
Unutulmamalı ki tanışma ‘anlık’ değildir, uzun sürer. Çok iyi anlaştığınızı düşünseniz
dahi ilk 3-5 ay sabun köpüğüdür. ‘3 ay sonra bana evlenme teklif etti.’ Bu gerçekçi değil.
İlişkiler karşılıklı ihtiyaçtan doğar. Bu ihtiyaçlar duygusal ya da maddi olabilir. Bunun dengesini bulmak önemlidir.
İlişki boyunca her ne kadar ayaklarımızı yerden kesen bir aşk/heyecan yaşıyor olsak da ayaklardan biri hep gerçeklikte olmalıdır.
AVA GİDEN AVLANIR
Sosyal medyanın kocaman bir kurmaca olabileceğini yüzlerce kez yazdım. Öyle ki fenomenler, ünlüler, ne iş yaptığını bile bilmediğimiz ama çok tanınan isimlerin dünyanın farklı şehirlerinden attığı ‘lüks’ hikâyeler nedeniyle neredeyse çoğumuz bir eli yağda bir eli balda, benzer bir yaşam hayali kuruyoruz. Denizci, ‘Kim istemez öyle bir yaşam?’ diyor ve soruyor: “Peki, buna sahip olmak için kişi neleri feda ediyor? Nelerden vazgeçiyor? Verme kısmını kimse görmek istemiyor. İnsan hep almak istiyor. İzlediğin belgeselde de olduğu gibi! Dolandırılan o kadınlar kurban mı? Yoksa ava giderken avlanmışlar mı? Sonunda aldatma olduğu düşünülen tüm ilişkilerde illa bir ava giderken avlanma durumu vardır. Dolandırıcılık hikâyelerinin temeli, vermeden almak istemek üzerine kuruludur.”
Paylaş