Paylaş
ESKİ ZİRVEYİ DE GEÇTİK
Siirt Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Vefik Arıca ile fotoğrafı daha net görebilmek adına tabloyu beraber değerlendirdik. Prof. Dr. Arıca “Eski zirveyi bile çoktan geçtik” diyerek, şöyle devam ediyor: “Türkiye’de test pozitiflik oranı yüzde 14-15’e çıkmış durumda ve bu çok yüksek bir oran. 1 Mart’tan bugüne yeni vaka sayısı 2,5 kat arttı. Yeni hasta sayısı yüzde 92, ağır hasta sayısı yüzde 68, ölüm oranı yüzde 102. Bu şu anlama geliyor: Birinci dalganın 3. pikindeyiz. Birinci dalganın bitebilmesi için vaka sayılarının ikili sayılara inmesi, ölüm sayısının sıfırlanması gerekiyordu. Bunu yaşamadık. 8 Aralık 2020’de vaka sayısı 32 binlerdeydi. Şu anki sayı Aralık’taki sayıyı çoktan geçti.”
DİKKATLİ OLMAK ZORUNDAYIZ
“Vaka sayılarını ikiye katlayan; Polonya, Moldova, Macaristan, Bulgaristan gibi birkaç ülke var. Bizde onlardaki gibi yüzde yüz katlanmış değil ama tedbir alınmazsa listeye adayız. O nedenle çok dikkatli olmak zorundayız. Aşılamaya gelince; şu an yüzde 10’u geçti. En yüksek aşılama Çanakkale, Edirne ve Sinop’ta, yüzde 18’lerde. İstanbul’da ise bir buçuk milyon dozu geçti. Şu an 58 il kırmızı. 1 hafta önce 39 il kırmızıydı. Bu, il bazında yüzde 49 artış demek. Yatan hasta ve solunum cihazına bağlı hasta sayısında bir artış yok. Ancak bu da artarsa iş içinden çıkılamaz hale dönebilir. Bu sağlık çalışanları için büyük yük, yorgunluk demek. Cumartesi yasaklarının geri gelmesi iyi oldu.”
RESTORAN KARMAŞASI
“Ramazan’da restoranlar kapalı olacak. Amaç hareketliliğin azaltılması. Ancak şunu da söyleyeyim, toplu taşımada bazı illerde, bazı saatlerde sosyal mesafe sıfıra inebiliyor. O nedenle HES kodu ile giriş, yüzde 50 kapasite koşulu ile restoranlarda toplu taşımanın 10’da biri kadar bile risk yok. Ramazan ayı için beni asıl endişelendiren husus ev içi toplaşmalar. İftar ve sahur yemekleri. Vakaların yüzde 85’i ev içi bulaş kaynaklı. Kişisel olarak kendi yasağımızı koymak zorundayız.”
SEKTÖR TÜKENMİŞLİK SENDROMU YAŞIYOR
Tüm Restoranlar ve Turizmciler Derneği (TÜRES) Genel Başkanı Ramazan Bingöl, 1 yılı aşkın süredir zor süreçlerden geçtiklerini belirterek; “Birçok işletme kapandı, birçoğu kapanma noktasına geldi. Yeniden bu kapanmayı kaldıracak gücümüz yok. Bu çok ciddi sıkıntı olacak. Sadece esnaf lokantaları olarak düşünmemek lazım. Bunun dünya mutfağı var, balıkçısı var... Paket servisin cirosu sanıldığı kadar büyük değil. Kaldı ki Ramazan ayında paket servis yapmak daha zor. ‘Kapanma’ için vaka sayılarında artış gerekçe gösteriliyor. Bunun tek sorumlusu biz miyiz? Otel içlerindeki restoranlar, AVM’ler, sokaklar, parklar, ulaşım... Hepsi dolu... Maalesef bir restoran algısı oluştu. Bundan muzdaribiz. Ödemelerimizi yapamayacak noktadayız. Sektör tükenmişlik sendromu yaşıyor. Ayakta kalabilmek için sıfır faiz ile kredi verilmesini talep ediyoruz” diyor.
ENTÜBE HASTA GİBİYİZ
Develi Restoranları Yönetim Kurulu Üyesi Nuri Develi, yeme içme sektörünün uzun zamandır büyük bir türbülans içerisinde olduğunu belirterek, “Sektörün durumunu entübe bir hastaya benzetiyorum. Normalleşme sürecine geçilmesi ile entübeden çıktık, tam yoğun bakıma almışlardı ki yine entübe edildik. 1 yıldır sağlığımıza kavuşabilmiş değiliz” diyor. Normalleşme ile hareketliliğin ancak yüzde 30 bandına kadar çıktığını anlatan Develi “Elbette ki her işin başı sağlık. Alınan önlemleri anlıyorum ama vaka sayılarının artmasındaki tek sorumlu bizler değiliz” diyor.
HEP BU SON DİYORUZ
“Her kapanmada, ‘Bu son’ diyoruz ama olmuyor. Ramazan için hazırlık yaparken böyle bir kararın çıkması üzücü ve yıkıcı. Zeytiniydi, hurmasıydı derken aldığımız stoklar ne olacak? Daha iyi hizmet vermek için bir tadilata girişmiştik, o da yarım kaldı. Bu sektörden 2 milyon çarpanıyla beraber 8 milyon kişi ekmek yiyor. Sektörün emekçilerinin bir kez daha böyle bir kapanmaya dayanacak gücü yok maalesef. Verilecek kişi başı bin 500 TL destek kısa çalışma ödeneğinden daha düşük. Hiç olmazsa, yeniden açılana kadar KÇÖ desteği devam etseydi.”
KİRA VE VERGİ DESTEĞİ ÇOK ÖNEMLİ
Parkfora Balık restoranı sahibi Ali Rıza Yılmaz, pandemi sürecinden en çok büyük darbeyi yeme-içme sektörünün aldığını, bunun sadece Türkiye’de değil dünyada da derinden hissedildiğini belirterek “Yalnız bu noktada bizi dünyadaki örneklerden ayıran önemli bir fark var. Özellikle Avrupa’daki birçok mekân bu süreçte kira, maaş gibi konularda desteklendiler. Bizde ise kısa çalışma ödeneği ve bazı esnaf lokantalarına bin liraya varan yardımın dışında yardım olmadı. Kredi verildi, diyebilirsiniz ama bu yardıma girmez çünkü hibe değil. Kısa çalışma ödeneği bizim için çok önemli. En azından hazirana kadar uzatılması lazımdı. Hiç ummadığınız lokantalar, restoranlar zorda, yüzde 50’si iflas bayrağını çekecek” diyerek sektörün içinde bulunduğu durumun bir fotoğrafını çekiyor.
Türkiye’de balık ve balık ürünleri ile iftar yapma gibi bir alışkanlık olmadığının da altını çizen Yılmaz “Bizler daha da büyük bir çıkmazın içindeyiz” diyerek, şöyle devam ediyor:
BAZI RESTORANLAR UNUTULDU
“Paket servis deniyor ama! Siz ne zaman evinize paket balık söylediniz? Tek doğru yok. Her işletmenin durumu farklı! Kiralarını ödeyemeyenler var. Benim işletmem de devletten kiralık. 2020 Mart-Haziran arasındaki kapamalarda devlet kira almamıştı ama Kasım ayından bu yana kira ödüyoruz ki bu da bizi zorluyor.”
Paylaş