Paylaş
HER KURUŞTA ALIN TERİM VAR
Deniz Hanım’ın yerine koyalım kendimizi önce; eşiniz ile bir marka yaratıyorsunuz ve o marka tutuyor, zenginleşiyorsunuz. ‘Tam rahata erdik’ derken, belki de zenginleşmenin verdiği özgüven ile, ilişkiniz çatırdamaya başlıyor, ayrılıyorsunuz. Bildiğim, evliyken edinilen tüm varlıklar boşanınca eşit şekilde paylaşılır. Sonuçta Deniz Hanım’ın da markanın yaratılmasında büyük emeği geçmiş, gece-gündüz demeden midye yapmış kendisi! Aralarında bir boşanma protokolü olabilir ama Deniz Çelebi tüm varlıkların eşit bölüşülmesini, hakkı olmasına rağmen talep etmeyerek, ‘maça 1-0 yenik başlamış.’ Boşanma ile Çelebiye Beşiktaş’taki merkez şube, Beşiktaş’ta çifte ait olan dubleks evin yarısı ve 100 bin lira nafaka, Çiçek’e ise geri kalan tüm varlıklar -buna Yunanistan’da fabrika ve 25 şube de dahil- bırakılmış.
TEDARİĞİ KESTİ
Deniz Çelebi, “Restoranı devraldığımda, bir anda ürün tedarikini kesti. Oturdum, kendim midye yapıp satmaya başladım. Daha başka bir şey yapmaz dedim ama yetmedi! Geldi karşıma dükkân açtı. Çocukların hatrına bir şey demedim. Bu sefer de sosyal medyadan, ‘Bazı nedenlerden dolayı yıllardır hizmet verdiğimiz Beşiktaş Midyeci Ahmet ana şubemiz ile markamızın hiçbir şekilde bir bağı kalmamıştır. Doğacak şikâyetlerden markamız sorumlu değildir’ açıklaması yaptı, karalamaya başladı. Beni batırmak için elinden geleni yapıyor oysa her kuruşta benim de alın terim var” diyor.
KADINLAR SAHİP ÇIKTI
Beşiktaş’taki merkez şubeye uğradım. Deniz Çelebi tezgâhının başında. Eski eşi mi ortaya atıyor bilinmez ama hakkında terör örgütü üyesi olduğundan tutun ailesinin Ahmet Çiçek’i tehdit ettiğine kadar farklı iddialar var. Deniz Çelebi ise, ‘Hepsi çarpıtılmış yalanlar’ diyor. Hiç tanımadığı insanlardan gelen destek mesajlarına ise minnettar: “İnsanlar gelip benden midye yiyor. Destek oluyor. Özellikle kadınlar, arkamda bir kadın ordusu var. Bu beni çok sevindirdi.”
AĞLAYARAK KONUŞTU: 6 EL SIKTILAR
Şimdi gelelim Midyeci Ahmet Çiçek tarafına. Hakkındaki iddialarla ilgili sosyal medya hesabından ağlayarak, masalara vurarak açıklama yaptı, şunları söyledi: “Çok mutlu zamanlarımız oldu, sırt sırta çalıştık. Yoklukta evlendik. Hiçbir zaman hakkını yemedim. Yunanistan’a şube açtık, pandemi başladı. İşler kötüye gidiyordu. Deniz Hanım ve ailesi batacağımızı düşündü. Yoklukta evlendiğim insan benim batacağımı düşünerek yollarımızı ayırmak istedi. Bana bunu yaparak ihanet etti. Bana başta ‘Bir şey istemiyorum, sen psikoloğa gidip tedavi ol’ dedi. ‘Narsistsin’ dedi. Ben de 6-7 seans psikologdan yardım aldım ama yine de benimle barışmadı. Deniz tartışmalarda çığlık atıp ortalığı dağıtarak, bayılarak tepki verirdi. Çocuklarım için her şeye katlandım. Başta şirketin Türkiye ayağını komple istedi ama o şekilde ayakta duramayacağımı söyleyince ‘O zaman Beşiktaş şubesini ver’ dedi. Merkez şube diğer şubelerden daha çok kazandırıyordu. ‘Tamam’ dedim.”
KEŞKE TEK KOLYE İLE OLSAYDI
“Deniz, ‘Midyeyi ben yapıyor, lezzeti ben veriyordum’ diyor. Sen bunları yaparken ben uyudum mu? Gerçekten kolyesini verdi. Desteğini asla inkâr etmedim ama ‘Midyeci Ahmet’ markasında senin kolyenin yanı sıra tacize uğramış, caddelerde altına işemek zorunda kalmış bir çocukluk, yaşanmamış bir gençlik var. Keşke tek kolyeyle olsaydı. Süreçte hem yardımcıma hem de bana tehditler geliyor. Tehditlerden korkmam. Yardımcım bir gün eve girerken bir maskeli 6 el mermi sıkıyor. 16 yaşında çocuk göndermişler. Eli titrediği için 6 el sıkmış, biri de isabet etmemiş. Buradayım! Silahım da yok. Siz gelin, gelebiliyorsanız. Gelmezseniz namertsiniz.”
VERİLEN MAL LÜTUF DEĞİLDİR
Kadın hakları, boşanma ve nafaka konusunda çalışan Avukat Selin Nakıpoğlu, ‘Hikâye çok tanıdık!” diyor. Nereden tanıdık? Şöyle anlatıyor: “Boşanma ve mal paylaşımı söz konusu olduğunda, genel olarak erkekler, duruma ‘eski eşe para kaptırmak’ olarak bakıyor ve kaptırmamak için de akla, hayale gelmeyecek numaralar çeviriyorlar. Ev, araba, mal ve mülkünü başkasının üzerine yapanlar mı, ortada para gözükmesin diye Bitcoin alıp soğuk cüzdana atanlar mı? Say say bitmez. Çiftler her ne kadar işi beraber kursalar da ortaklık bozulduğunda erkekler kadının işgücünü, emeğini yok saymaya, ‘Ne yaptı ki?’ deyip her şeyin ‘kendi’ başarısı olduğunu düşünmeye meyilli.”
ZİHNİYET MESELESİ
“Yeni medeni kanun, 1 Ocak 2002’de yürürlüğe girdi. Boşanma sonrası mal paylaşımı da bu yasa ile uygulanmaya başlandı. Genel anlamda şunu söylemek mümkün; erkekler yasayı içlerine bir türlü sindiremedi. 16 Şubat 2019’da Karabük Barosu’nda, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanı Ömer Uğur Genççan, ‘Erkeklerin 80 senelik kazanılmış hakkı elinden gitti’ dedi. Zihniyet bu! Verilen nafaka/mal lütuf gibi görülüyor. Oysa yasal bir haktır ve kadının manevi/maddi katkısı yadsınamaz. Midyeci Ahmet olayında da durum aynı. Beyefendi eski eşine lütfettiğini düşünüyor ve hâlâ ‘Hepsi benim’ bakış açısı ile hareket ediyor. Yaptıkları hem yasal hem de etik değil.”
Not: Ahmet Çiçek Yunanistan’daki fabrikası, ona kalan 25 şube, diğer malvarlıkları ve kazancı, yanı sıra ‘Eski eşinin dükkânın karşısında neden yer açtı?’ gibi konularda açıklama yapmadı.
Paylaş