Paylaş
Dedi ki: “Böylece İsrail ve Filistin halkının güvenli ve emniyetli bir şekilde, onurlu ve barış içinde yaşaması mümkün olacaktır.” Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın da gündeminde aynı konu vardı. Cidde’deki İslam İş birliği Teşkilatı toplantısında konuştu. Tüm tarafların bu konuda hemfikir olduğu ancak söylemin artık yetmediği ve bir an önce hayata geçirilmesi gerektiğini vurguladı. “Garantörlük” konusunu da anlattı. Şimdi sorum şu: Yıllardır konuşulan ama uygulanamayan iki devletli çözüme, hele de hastane bombalanmasının ardından İsrail ve Filistin sıcak bakar mı? Bölgeye kalıcı barış ne zaman gelir?
BU ÖNERİ İSRAİL’İN ‘VADEDİLMİŞ TOPRAKLAR’ İNANCINA TERS
İstanbul Aydın Üniversitesi öğretim üyesi, Dr. Naim Babüroğlu: “Rusya, Çin, Arap ülkeleri, ABD ve Türkiye savunuyor da olsa bölgede 2 devletli çözüm artık ölmüştür. İsrail’in de zaten başından beri istediği buydu çünkü iki devletli çözüm vadedilmiş topraklar (Arzı Mev’ud: Allah’ın Hz. İbrahim ve onun soyundan gelenlere vermeyi vadettiği yer için kullanılan terim) inancına ters. Bunu hiçbir Musevi kabul etmez. Peki, Biden bu konuyu neden yeniden gündeme getirdi dersen de algı yönetimi derim. Zira madem böyle bir çözüme inanıyordu o zaman Kudüs’ü neden İsrail’in başkenti ilan etti? ‘Filistin’i yok etmek istiyoruz’ diyemeyeceğine göre... Ben artık kalıcı barışı tesis etmenin- hele de yakın zamanda- mümkün olduğunu düşünmüyorum. Çünkü İsrail’in önündeki tüm engeller kalktı; Irak- Suriye- Libya parçalandı. ABD ve İsrail şu an ‘tek kale’ oynuyor. İsrail; Gazze’yi almak, Batı Şeria’ya kendi vatandaşlarını yerleştirmek, su havzası bulunan Golan tepelerinin kendisinin olduğunu ilan etmek, Suriye ile Lübnan’ın güneyini işgal etmek, Hizbullah’ı etkisiz hale getirmek gibi hedeflerine ulaştıktan sonra ancak masaya oturur. Ama o zaman da zaten bunun adı ‘çözüm’ olmaz.”
Naim Babüroğlu
‘İKİ DEVLETLİ’ DENİYOR AMA ORTADA SADECE İSRAİL VAR
İstanbul Medeniyet Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Özden Zeynep Oktav: “Biden’ın hastane bombalanması ve Netanyahu ile omuz omuza pozunun ardından iki devletli çözüm önerisini gündeme getirmesinden benim anladığım; adı iki devletli olan ancak kuvvetle muhtemel İsrail’in çok güçlü, belki de tek söz sahibi olduğu yeni bir Orta Doğu düzeninden bahsettiğidir. ‘İki devletli çözüm’ diyor ama ortada tek devlet; İsrail var. Sınırlar nasıl belirlenecek mesela? Filistinlilere neresi verilecek? ABD, Mısır’ı Refah Kapısı’nı açmaya zorladı ve açılıyor da. Oraya mı gidecekler? Vatansızlaştırılmaya çalışılan bir Filistin halkı var ve eli ne kadar güçlü onu da bilmiyoruz. Yani ortada henüz ateşkesi sağlayacak bir zemin dahi yokken kalıcı barışı sağlamak için iki devletli bir çözümden söz edilemeyeceği gibi ABD’nin bunca şeyden sonra, bunu dile getirmesinin de hiçbir anlamı yok.”
Özden Zeynep Oktav
FİLİSTİN’İN SINIRLARI VE BAŞKENTİ NERESİ OLACAK
Savaş muhabiri Cem Tekel: “Öncelikle Biden kameralar karşısında Netanyahu ile samimi pozlar vermiş olsa da kapalı kapılar ardından işin rengi bence pek görünen gibi değil. Ürdün ayakta, Mısır ayakta. Bu iş bir noktada artık ABD’yi de zorluyor. Zira İsrail, özellikle de sivillere yönelik saldırılar sonucu, uluslararası arenada meşrutiyetini kaybetmeye başladı. Bu sebeple önce ‘ateşkes’ sonra da iki devletli bir çözümden söz etti Biden. Peki gerçekçi mi? Hayır. İçi boş! Nasıl olacak kimsenin fikri yok. Çünkü İsrail, bugüne kadar, Batı Şeria’nın tamamında mesela, kentsel yerleşimler inşa ederek ya da çatışmalar ile topraklarını genişletti ve genişletiyor da zaten. Bugün bir Filistin devleti kuruldu diyelim, sınırları ne olacak? Başkenti neresi olacak? Kudüs mü? Bunlar belirsiz. Ki ayrıca İsrail neden tüm yerleşimlerini terk etsin ve Filistinlilere devretsin? İsrail’i müzakereye iten herhangi bir dış baskı da yok. İki devletli bir çözümden bahsedilecekse önce bunun altının tam olarak doldurması şart.”
Cem Tekel
İKİ TARAFIN DA ‘ÇÖZÜM’ İSTEDİĞİNİ SÖYLEMEK ZOR
Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi, Dr. Gökhan Çınkara: “7 Ekim saldırısının ardından bugün gelinen noktada hem İsrail hem de Filistin için iki devletli çözüm işlemeyecek gibi duruyor. Kaldı ki saldırıların öncesinde de her iki tarafın bu çözüme karşı sempatisi oldukça azalmıştı. Oslo Anlaşması sonrası- 1993 ve 1995- Filistin’de yaşam koşullarının iyileşmemesi ve İsrail yönetiminin her geçen gün Filistin topraklarında perçinlediği işgal ve ihlaller nedeniyle ‘iki devletli çözüm’ ideali, hiç olmadığı kadar zaten uzaktı. Ki bölgede özellikle de ikinci intifadan sonra ‘yeni nesil’ bir gençlik oluştu ve El Kaide, DAEŞ gibi örgütlerden etkilenme oranları da hayli yüksek. Nihilist bir şiddettin kendilerini kurtuluşa götürebileceğine inanıyorlar. İsrail’de ise dini Siyonizm yükselişte. ‘Tek devlet’ diyenler çoğunlukta. Bu sebepler ve rehine krizi ile hastanenin vurulması gibi sivil şiddetin boyutu da düşünüldüğünde iki devletli bir çözüm istendiğini söylemek çok zor.”
Gökhan Çınkara
Paylaş