Paylaş
MALZEMEYE İHTİYAÇ VAR
İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Pınar Saip, hâlâ o alkışların etkisinde: “Çok mutlu olduk. Buna gerçekten ihtiyacımız vardı” diyor. Saip, hekimlerle sağlık çalışanlarının uzun zamandır şiddetle mücadele ettiklerini hatırlatarak şöyle devam ediyor: “Sağlık sisteminde yapılan değişiklikler ve neden olduğu sorunların sorumlusu olarak görülüyorduk. Beraberinde yaşanan aşırı yoğunluk bizi zorluyordu, hasta ve yakınlarıyla karşı karşıya kalıyorduk. Aşağılanma, itibarsızlaştırma söz konusuydu. Şimdi ‘alkış’ meselesiyle birlikte bir kez daha anlaşıldı ki aynı taraftayız.” Saip’e “Doktorlar için alınan önlemler yeterli mi?” diye soruyorum. Cevabı net: “Farkına varmadan karşılaştığımız hastalar oldu, oluyor. Tanı testlerinin daha yaygın bir şekilde önceden yapılması korunma açısından daha faydalı olacaktı. Her sağlık kurumunun çalışanları için tedbir alması gerekli. Hâlâ birçok aile sağlığı merkezi, kamu ve üniversite hastanesinde koruyucu malzeme sıkıntısı var. El dezenfektanlarının, sıvı sabunların, çalışılan alana göre gerekli koruyucu malzemelerin yeterli miktarda olması şart! Bunların temini sürekli hale gelmez, sağlık çalışanları hastalanırsa işte o zaman süreci yürütmekte güçlük çekebiliriz” diyor ve ekliyor: “Sizler de zorunlu olmadıkça evden çıkmayın.”
CEPHEYİ TERK ETMEYİZ
İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi’nde her gün yüzlerce hastaya bakılıyor. Hastanenin Başhekimi Doç. Dr. Zekayi Kutlubay ve tüm ekip günlerdir teyakkuzda. Sadece virüs değil, başka hastalıklardan mustarip hastaları da var. “Alkış seslerini duyduk, hatta bazı arkadaşlarımıza WhatsApp gruplarından anlık videolar geldi. İnsan verdiği emeğin takdir edildiğini görünce gurur duyuyor” diyor Kutlubay ve şöyle devam ediyor: “Biz bunu savaş olarak görüyoruz. Hekimlerimiz ‘Acaba virüs kapar mıyım?’ endişesi duymadan tedaviye devam ediyor, hemşirelerimiz serum takıyor, yoğun bakımcılar entübe yapıyor, temizlikçilerimiz görevlerinin başında. Virüs kapmadan sağlıkla ayakta kalmaya çalışıyoruz. En ön cephedeyiz ve o cepheden kaçmaya niyetimiz yok” diyor. “Ancak” diyerek bir de parantez açıyor: “Belli ki bu virüs çapraz hızla yayılmaya devam edecek. 5 bin çalışanımız var. Günde 1 maske kullansalar 5 bin maske demek. Ayrıca eldiven, gözlük, siperlik gibi birçok malzemeye de ihtiyacımız var” diyerek herkesten bağış ve destek beklediklerini söylüyor.
TAKDİR EDİLMEK GÜZEL
Ankara Yıldırım Beyazıt Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Tuba Dal: “Alkışlar başladığında web tabanlı toplantı halindeydik. Hemen pencereye koştum. Çok duygulandım. Kıymetimizin anlaşılmış olması çok güzel. İnanın büyük fedakârlıkla çalışıyoruz. Çünkü hekimlik üniversiteden başlayan bir şey değil. Kendimi bildim bileli ders çalışıyorum. Yatılı okullarda büyüdüm. Yıllarca Doğu’da görev yaptım. Bu alkışlar öyle kıymetli ki... Hastalık kapmamak ya da bulaştırmamak için ekstra çabamız var. Haftalardır anne ve babamı görmedim. Belirli yaşın üzerindeler. Eşim de doktor. Evde ‘pandemi’ kuralları uyguluyoruz. Örneğin ayakkabılar dışarıda çıkıyor. Bir odayı kirli odası yaptık. Mont falan gibi sürekli yıkanamayacak kıyafetler orada duruyor. Gelir gelmez duş alınıyor. Eller temizleniyor. İş dışında asla dışarı çıkmıyoruz. Zorundaysak 1 metre kuralını uyguluyoruz.”
BU BİRLİK KALICI OLSUN
Acil Tıp Uzmanları Derneği Başkanı Prof. Dr. Başar Cander alkışları duyunca şaşırmış. Zira acilciler sıklıkla şiddetle karşılaşıyor. Cander, “Takdir ve güven duygusu azalmıştı ve şiddet tıpkı bulaşıcı bir hastalık gibi gittikçe artıyordu. Ama halkımız bu salgınla gördü ki hekimler ve sağlık çalışanları her koşulda, hastalıkla burun buruna, canla başla çalışıyor, kaçmıyor. Böylesi bir fedakârlığın takdir görmesi bizi onore etti. Umarım bu durum hasta-doktor ilişkilerinde kalıcı değişikliklere sebep olacaktır” diyor. Cander virüs riskini evine taşımamak için izolasyon uygulayan hekimlerden biri. Haftalardır çocuklarına sarılmamış. Ayrıca, hastane ortamında kullandığı hiçbir şeyi eve götürmüyor. Eve gidince de üzerindeki kıyafetleri hemen yıkıyor. Duş alıyor, ellerini ekstra dezenfekte ediyor. Cander çalıştığı hastanede şu an için yeterli malzemeleri olduğunu söylüyor, “Ama” diyerek bir parantez açıyor: “Bolluk hissi yaşamak isteriz. ‘Acaba bitecek mi?’ kaygısı olmamalı çünkü belli ki mücadelemiz uzun sürecek. Hekimlerin güvende olması savaşın başarıyla devam etmesi için şart” diyor.
BİZ BURADAYIZ SİZ EVDE KALIN
Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Firdevs Aktaş: “Sağlık çalışanlarımız çok değerli. Hele ki toplum tarafından onaylanmak, motive edilmek güzel bir duygu. Her zaman böyle olmalı. Hastalarla her zaman doğru iletişimde olmayı önemseyen ve kıymet veren bir insanım. Zor koşullarda çalışan bizler zaman zaman kötü hissedebilir, güçsüz kalabiliriz. Ama böyle bir onaylama ve takdir görme inanın bizler için çok önemli. Bizler sizler için buradayız, çalışıyoruz, lütfen sizler de üzerinize düşeni yapın ve çok gerekmedikçe dışarı çıkmayın.”
SOSYAL MEDYADAN
- Alkış sesleri geliyor dışarıdan. Bir ölüm senfonisini dinler gibi dinliyorum. Korkmuyoruz, ölüm bizi iyi bilir. Çok kişi aldık onun elinden. Sizin için de savaşacak gücümüz var.
- O alkışları nöbette, hastane balkondan duymak, izlemek! Allah’ım dedim, bugünleri de gördük ya, bizi alkışlıyorlar. Birbirimize sarıldık ve ağladık.
- Dövüldük, sövüldük, öldürüldük, sürüldük. İlk kez alkışlanıyoruz. Alışık değiliz. Nasıl tepki verilir? Ne yazılır? Bilemedim. İnsan alkış dinler mi? Başa alıp alıp dinledim.
- Bir sağlık çalışanı olarak alkışa ihtiyacım yok! Koruyucu ekipmana, yoğun bakım yatağı ve vantilatöre ve duyarlı bir halka ihtiyacım var. Ellerimizi yıkayalım ve evimizden çıkmayalım.
Paylaş