Paylaş
BARDAĞI TAŞIRAN SON DAMLA OLABİLİR
GÜNEŞ tutulmasıyla ilgili takipçilerinden gelen soruları sosyal medya hesabından cevaplayan yerbilimci Prof. Dr. Naci Görür, 17 Ağustos 1999 Depremi’nden 6 gün önce 11 Ağustos’ta gerçekleşen güneş tutulmasını hatırlatarak şu ifadeleri kullandı: “Ay, Dünya ile Güneş arasına girdiğinde bu olay gerçekleşir. Bu sırada üç gezegen de aynı sırada olduğu için Dünya üzerine daha fazla çekim uygularlar.
“Normalde bu çekim kuvveti büyük depremlere neden olmaz. Ancak kimi yerlerdeki faylar aşırı stres biriktirmiş ve deprem üretmeye zaten hazır hale gelmiş ise o faylar üzerinde depreme neden olabilir. Yani bardağı taşıran son damla rolü oynayabilir.”
OLACAĞI VARSA OLUR
Kendisini aradım, “Uyarımdan ‘Deprem olacak’ gibi bir ima çıkaranlar var. 1999 Depremi’nin güneş tutulması ile bilimsel bir alakası yok, ben böyle bir şey demedim. Ama şu bir gerçek, fay zaten deprem üretmeye hazırsa bir neden gerekmez. Olacağı varsa olur.”
GÜNEŞ, ‘HADİ ŞU TÜRKLERİ BİR SALLAYAYIM’ DEMEZ
YERBİLİMCİLERDEN başka konunun bir muhatabı da hiç şüphesiz astrofizikçiler. Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi, astrofizikçi, Prof. Dr. Ersin Göğüş, yapılan araştırmalar sonucu güneş tutulması ile deprem arasında bir ilişki olduğuna dair bilimsel bir kanıta ulaşamadıklarını belirterek, “Yerbilimci hocalarımız, hazır böyle bir şey konuşuluyorken uyarımızı yapalım diyerek depreme dikkat çekmeye çalışıyorlar, yanlış anlaşılmasın, bu yanlıştır demiyorum, farkındalık yaratma çabalarını anlıyorum ama depremlerin güneş tutulması ile alakası yoktur. Ay’ın, Yer ile Güneş arasına girmesi ve Güneş’i örtmesine tutulma denir. Bu olurken kütle çekimi yani dünya üstüne yüklenen kuvvet çok minimal mertebelerde artar, deprem oluşturacak türden bir çekme oluşmaz. Yani Güneş tutulması ‘Hadi şu Türkleri bir sallayayım’ demez” diyor.
BİRKAÇI TUTULMALARA İSABET EDEBİLİR
Peki ya ayın etkisi? Korku iklimin yaratılmasında en çok bu argümanın kullanıldığını söyleyen Prof. Dr. Göğüş diyor ki: “Kuzey ülkelere gittikçe sabah ile öğle arasında yaşanan gelgitler su seviyesini birkaç metre değiştirebiliyor. Ama sonuçta bu sudur. Su, serbest hareket edebilir. Oysa sizin tutulma ile hareket ettirmeye çalıştığınız/hareket ettiğini varsaydığınız şey, yerin onlarca kilometre altındaki (en az 40-50 km) kaya tabakasıdır. Bu tabakayı bir gökyüzü olayı ile aktive etmek mümkün değildir. Şu an bile onlarca deprem oluyor. Hisse diyor muyuz? Hayır. Olacaksa oluyor yani. Bunlardan birkaçı da tutulmalara isabet edebilir. Önemli olan büyük depreme hazır olmaktır.”
EFSANELERE İNANMAYIN TUTULMA DEPREMİ TETİKLEMEZ
Jeofizik Yüksek Mühendisi Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, depremin asıl kaynağının yerin içi olduğunu belirterek, “Batı Anadolu da yaklaşık 26-30 km, Doğu Anadolu da ise yaklaşık 35-45 km. derinde yüzer yuvar dediğimiz eriyik bir katman var. Bunun içinde çevrim akımları döner. Bunların üstteki katmanı kırması sonucu deprem oluşur. Yani uzaysal olaylar deprem yaratmaz. Hatta 2006’da güneş tutulmasının net gözlendiği Niksar-Reşadiye’de Kuzey Anadolu fay kırığı üzerinde ölçümler yaptık ve tutulmanın deprem üzerine hiçbir etkisi olmadığına bizzat şahit olduk. Dünyada sadece 1 yılda bir buçuk milyar deprem olmaktadır, bunun illa bir ikisi tutulmalara denk geliyordur” diyor. Peki, ay tutulmasının ‘gel-git’ yarattığı biliniyor. Denizlerin çekilmesine neden olan bu güç tabakayı etkilemez mi? ‘Olabilir’ diyor Prof. Dr. Ercan ama ile bağlıyor: “Bu çekim ‘deprem’ değil olsa olsa ‘depremcik’ yaratır. Ve bu da ancak 2, 3 büyüklüğünde olur, büyük depremi tetiklemez. Dolayısıyla söylentiler ‘efsane’dir. Kanıtlanmamış bilgi bilim değildir, tersini söyleyen de jeo-fizikçi değildir.”
TUTULMA BİR GÖLGE OYUNUDUR ETKİSİ SIFIRDIR
İSTANBUL Üniversitesi Fen Fakültesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hasan Esenoğlu da 1999 Depremi’nden sonra biliminsanları da dahil birçok kişide kafa karışıklığı yaşandığını ifade ediyor ve “Oysa ikisi arasında hiçbir alaka yok” diyor. Geçmişte yaşanan depremler ve güneş tutulmaları üzerine özel bir çalışma yaptıklarını da belirten Doç. Dr. Esenoğlu, şöyle devam ediyor: “Bilimsel anlamda ikisi arasında bir ilişkiye rastlamadık. Güneş tutulunca: Bir, gün ortasında hava kararır, akşam karanlığına bürünür. İki, hava serinleyebilir. Üç, ay güneşi örter, dünyaya da gölgesi düşer. Buna gölge oyunu diyebiliriz. Peki, bir gölgenin maddeye etkisi olabilir mi? Hayır, sıfırdır.”
Paylaş