Paylaş
KURTULUŞUN YOLU AKIL VE BİLİMİ KULLANMAKTAN GEÇER
BİLİM Akademisi Üyesi, Yerbilimci : “Merkez üssü Bursa Gemlik olan 5.1 ve 4.5 büyüklüğünde iki deprem de Kuzey Anadolu Fayı’nın güney kolunda oldu. İstanbul depreminin ise kuzey kolda olması bekleniyor. Yani bu deprem olası İstanbul depremini tetiklemez ancak bu demek değil ki tehlike yok!”
‘BANA BİR ŞEY OLMAZ’ DEME
“Artık şunu iyi anlamak gerek; Türkiye bir deprem ülkesidir. İstanbul’dan başka şehre taşınmak tehlikeyi azaltmaz. Bunu kabul etmek ve buna göre yeni yapılar üretmek, kentsel dönüşüm ve güçlendirmeyi acilen tamamlamak gerek. Yoksa dönüp dönüp aynı şeyi konuşmanın, ‘İstanbul depremi ne zaman olacak? Küçük depremler büyüğünü tetikler mi?’ diye sormanın hiçbir anlamı yok. Nerede fay var, hangi faylar kırıldı, hangileri hareket geçecek bunları zaten biliyoruz. Kocaman bir deprem haritamız var. Ama gel gör ki icraat az. Bunu sadece yerel yönetimler için söylemiyorum, halkımız da bunca yaşanmışlığa rağmen çok umursamaz. ‘Bana bir şey olmaz’ bakış açısı hâkim. Dere yatağına ev dikersen sel alır. Kıyıyı işgal eder, denizi doldurursan deniz taşar, su basar. Binaları güçlendirmezsen deprem yıkar. Bu kadar basit. Kurtuluşun yolu akıl ve bilimi kullanmaktan geçer.”
Prof. Dr. Cahit Helvacı
DENEYİMLERİMİZİ BİRİKİME ÇEVİRMEK GEREK UNUTMAK DEĞİL
BİLİM akademisi üyesi, yer bilimci Prof. Dr. Yücel Yılmaz: “Gelişmiş toplumların yaptığı en önemli iş deneyimlerini birikime çevirmektir, unutmak değil. Biz, bunu başaramıyoruz. Çabuk unutuyoruz. Belki de unutmak işimize geliyor. Bizler, 1999 depremi sonrası insanları belki de bıktıracak şekilde bu konuyu hep gündemde tuttuk. Ancak dünyada hiçbir ülke- bunca uyarı ve birikime rağmen- bizim Kahramanmaraş’ta yaşadığımız gibi bir felaketi yaşamadı. Demek bir şeyleri eksik yapıyoruz. Neler olabilir bunlar?
Prof. Dr. Yücel Yılmaz
OLASI DEPREM SADECE İSTANBUL DEĞİL TÜRKİYE’Yİ ZORA SOKAR
1- İlkokuldan başlayacak şekilde müfredata deprem dersi konulmalı: Ki bu en ucuz ve en kolay yol. Ülkemizin birinci gerçekliği depremdir. Her ülke kendi gerçekliğini gelecek nesillere en iyi şekilde öğretmekle sorumludur. Coğrafya dersinde kısa bir bölüm işlemekten bahsetmiyorum. Tüm detayları ile deprem gerçekliği yeni nesle öğretilmeli.
2- Şehirler depreme hazırlanmalı: Ki bu da en pahalı yoludur. Ekonomik ya da sosyal sebeplerle insanları ikna etmek zor. ‘Öleceksin’ dersin ‘E, ne yapalım?’ der. Ancak bir şekilde kentsel dönüşümün olmazsa olmaz bir unsur olduğunu anlatmak ve bir yerinden hızlıca başlamak zorundayız. Şu ana kadar yapılan tüm gayretlere bir alkış ama yetmez! Dahası olmalı.
3- Toplumsal eğitim şart: Eğitmekten kastım okullaşmak değil. Eğitmek; iyi ile kötü, doğru ile yanlışı ayırt edebilecek, karar verme erkine sahip, düşünen, sorgulayan, araştıran bir toplum yetiştirmektir. Bunu başarabildik mi o farkındalığı da yarattık demektir.
4- Olası bir İstanbul depremi sadece İstanbul’u değil Türkiye’yi zora sokar: Çünkü İstanbul sanayinin, ekonominin ve yetişmiş insanların merkezidir. İstanbul diğer kentlerdeki olası tüm depremlerin yaralarını sarabilir ama diğer tüm şehirler bir araya gelse böyle bir megapolü ayağa kaldırmak neredeyse imkânsız. Bunun bilinci ile planlamalar yapılmalıdır.
5- Ve son olarak- İstanbul özelinde- deniz trafiğini kullanmayı öğrenmeliyiz: İstanbul yarımada. Olası bir depremde karadan ise deniz yolunu kullanarak birçok noktaya ulaşmak mümkünken bunun için bir planlamamız bulunmuyor maalesef.
MAL CANIN YONGASI AMA CANDAN KIYMETLİ DEĞİL
Gazi Üniversitesi Deprem Araştırma Merkezi Kurucu Başkanı Prof. Dr. Süleyman Pampal: “Birinci öncelik oturduğunuz yapının ne kadar güvenli olduğuna baktırmak olmalı. İlla bakanlık ya da yerel yönetimle olmak zorunda değil bu. Özel bir şirket ya da tanıdıkları bir mühendisle bile yola çıkabilirler. Zira 1999 öncesi yapıların çoğu hazır beton mecburiyeti, yapı denetimi gibi mevzuatlar olmadığı için risk taşıyor. Bina depreme dayanıklı çıkmadı diyelim. İkinci öncelik; binayı depreme dayanıklı hale getirmek olmalı. Elbette, mal canın yongası. Ama kişisel çıkarlar can güvenliğinden daha mı önemli? Kaldı ki kentsel dönüşüm yasasının getirdiği avantajlar da göz ardı edilmemeli.”
DEPREM TATBİKATLARI MÜSAMERE GİBİ
“Üçüncü ve en önemlisi; bunların hiçbirine zaman kalmayabilir. Deprem her an olabilir. Dolayısıyla bir aile planı çıkarılmalı. Deprem anında neler yapılmalı, sonrasında kim nereye sığınacak, birbirimize nasıl ulaşacağız, ilk yardımı nasıl yapacağız gibi. Ülkemizde deprem tatbikatları yasak savmak için yapılıyor. Çoğu müsamere niteliğinde. Ne yapacağımızı öğrenemediğimiz için de kolayca paniğe kapılıyoruz. Oysa bu bilgileri ne kadar içselleştirirsek o kadar iyi. O an ne yapmak gerektiği adeta refleks haline getirilmeli. Ayrıca üst katlarda oturup da evden çıkmaya yeterli zamanı olmayanlar; evlerindeki eşyalarını depreme göre dizayn etmeli. Mesela, yatak yanına büyük dolaplar koymamalı ya da duvara monte etmeli, çocuk odasına avize takmamalı, mutfak dolaplarında üstte hafif altta ağır eşyalar olmalı gibi. Her deprem sonrası bunları konuşuyoruz ancak o bilinci bir türlü oluşturamadık.”
Paylaş