Paylaş
İSLAM’DA BÖYLE BİR HÜKÜM YOK
ANKARA Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Hayri Kırbaşoğlu, taziye yemeğinin özellikle de Anadolu’da çok yaygın olduğunu ve yasaklayarak hiçbir yere varılamayacağını söylüyor. Peki, yerine ne yapılmalı? “Bilgilendirme ve bilinçlendirme” diyor ve şöyle devam ediyor: “Elbette valiliğin aldığı bu kararının haklı tarafları da var. Bir evden cenaze çıkması, o evin fikren ve fiilen meşgul olması demektir. Oysa taziye sahibi gelenleri sanki düğün evi gibi ağırlamakla meşgul oluyor. Olmaz. İslam’ın ‘taziye evinde yemek verilir’ diye bir hükmü yoktur. İslam böyle zamanlarda kederli ailenin omuzlarına yük yüklemek yerine, onlara ikram etmeyi, ayakları üzerinde durana dek destek olmayı emreder. Ancak ne yazık ki taziye yemeği âdetimiz zamanla deforme olmuştur. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da bazı bölgelerde 3-7 güne kadar uzamakta. Bu da büyük bir mali külfettir. Maddiyatı olana sorun yoktur ama olmayan için sıkıntılı bir durum.
BELEDİYELER DEVREYE GİRSİN
Neredeyse taziye yemeği düzenlemeyene hor gözle bakıldığı, mahalle baskısının oluştuğu yerlerde ‘yasak’ bir çözüm değildir. Taziye yemeği maalesef yaygın ve yerleşmiş bir gelenek haline gelmiştir. Bu sebeple konuya toplumsal açıdan bakılmalı, cenazesi olan aile hakkında çıkabilecek söylentiler göz önüne alınmalıdır. Dolayısı ile ‘yasak’ yerine valilik, belediyeler ya da yardım kuruluşları devreye girebilir. Belki 1, belki ilk 3 gün, cenaze çıkan eve kimseyi rencide etmeden yemek gönderilebilir. Bu süreçte de müftülükler eli ile bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışmaları yapılabilir.”
TAZİYE EVİNDE YEMEK YENMEZ
HATIRLIYORUM da 1990’lı yıllarda konu, komşu, akraba taziye ziyaretine, ‘Şimdi acıları var, bir de yemek yapmakla uğraşmasınlar’ diyerek tencerelerle yemek götürürdü. Sonra şehirleşmenin etkisi ile mahalleler ve köylerin yapısı değişti, kalabalıklaştı. Evler taziyeye yetmemeye başladı. Artık uzak yoldan gelenler de vardı. Hele de taziye Doğu ya da Güneydoğu Anadolu’da ise aşiret mensupları eve değil bahçelere sığamazdı. Bu noktada ‘taziye çadırı’ uygulaması girdi devreye ama bu kez de komşunun pişirdiği yemek gelenlere yetmedi. Böylelikle taziye yemeği şirketleri kuruldu. Gelenek görenek, yerini bu yeni uygulamaya bıraktı. İsmailağa Cemaati’nden Fatih Kalender Hoca, Fıkıh Saati programında, “Taziye evinde yemek yenmez. O ev, yas evidir. Sanki normal bir günde misafir ağırlar gibi sofra kurulması, kerahati ihlas etme açısından uygun bir ameliye değildir. Oysa bizde bu iş örf haline gelmiş, cenaze sahibi üzerinde bir mahalle baskısı var. Bundan dolayı maddi sıkıntı çekenler oluyor. Bu sebeple taziyede yemek yemekten kaçınalım, ki bu mekruhtur zaten” diyor.
AŞIRIYA KAÇANA EĞİTİM VERİLSİN YASAKLAMAK DA NE
YAZIYI hazırlarken iletişim uzmanı-yazar Sevda Türküsev’in ‘Vali’ye katılmıyorum’ başlıklı tweet’lerini gördüm. Aradım hemen. Şöyle anlattı: “Cenaze yemeği vermek için kim kredi çekiyor inan bilmiyorum ama bu kararı garip buldum. Neticede cenaze şahsındır. O da istediğine, istediğini, istediği yerde ikram edebilir, kime ne? Taziyeme gelene ne ikram edip ne etmeyeceğimi Vali Bey’e mi soracağım? Müsriflik ve dar gelirlinin bu âdet yüzünden zor durumda kalması meselesini anlıyorum ama çözüm yasak mı? Aşırıya kaçanları denetlersin ya da aşırıya kaçana eğitim verir, bilinçlendirirsin, İslami açıdan anlatırsın. Nasıl kan davası olduğunda vali araya giriyor, burada da aksi bir durum varsa eğitir, uyarırsın, bir standart getirirsin. Yani geleni de ‘yemek beklemek’ ile suçluyorsun bir noktada. Hem nasıl olacak? Cenaze arkasından ikram verip verilmediği mi kontrol edilecek? Taziye yemeklerine gidip acılı insanlara yemek verdiler diye ceza mı kesilecek? Yasaklanacaksa ‘Baby shower’, ‘Sevgililer günü’, ‘Bebek mevlidi’ gibi görgüsüzlük ve müsrifliğin en büyüğünün yaşandığı günler yasaklansın.”
Paylaş