Paylaş
AKADEMİK DÜNYANIN ÇEŞNİSİ DEĞİLİZ
AKADEMİSYEN Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, akademide cinsiyetçi yaklaşımın sadece bugün değil yıllardır var olduğunu söylüyor. Sebebi olarak ise erkek egemen zihniyeti gösteriyor. Arıboğan, “Sadece benim değil annemin dahi yıllardır mücadele verdiği bir konu bu. Erkekler kadınları bilgi ile özdeşleştiremiyorlar. Bilgi erkekler için önemli bir iktidar aracıdır ve kadın ile iktidar arasında bir bağlantı kurmak istemezler. Bu nedenle de kadını bilgi kaynağı olarak konumlandırmazlar. Yani kadın bilgi kaynağı değil akademik dünyanın bir çeşnisi olarak algılanıyor” diyor.
TACİZCİ HOCALARA BİR ŞEY YAPILMADI
Arıboğan şöyle devam ediyor: “Profesör-asistan, öğrenci-öğretmen ilişkisinde de hiyerarşik bir yapılanma var. Bu aynı zamanda bir iktidar ilişkisi de. Erkekler kendi ellerindeki yetki ve gücü aşağıyı baskılamak için kullanıyorlar. Bu bazen tacize dönüşebiliyor ki kendi öğrencilik yıllarından iyi hatırlarım, adı sanı gayet iyi bilinen hocalara şikâyete rağmen hiçbir şey yapılmadı. Beni rahatsız eden bir başka konu da olaya politik açıdan yaklaşılması. Bunun o parti ya da bu partiyle, dekanın kime-neye yakın olduğuyla alakası yok. Burada cinsiyetçi bir bakış açısı var ve bu ülkenin gerçeği.”
BAZI KADINLAR FAYDALANIYOR
Hiyerarşik bir düzende cinsiyetçilik söyleminin daha net ve keskin görülebileceğinin de altını çizen Prof. Dr. Arıboğan, “Ancak” diyerek bir de parantez açıyor: “Erkek bazı konularda zaaflı davranıyor orası kesin ama bazı kadınlar da bu durumdan faydalanıyor onu da söyleyeyim. Yetersiz-kapasitesiz bir kadının erkeğin bu bakış açısını kullanarak kendisine yol açtığını da gördük.”
DEKAN GİTTİ İŞ BİTTİ Mİ
Prof. Dr. Arıboğan, performans ölçümünün kişilerin yetkisine bırakıldığı düzenlerde ilişkilerin sorunlu olacağını hatırlatırken “Bu dekan istifa etti, bitti mi? Orada başka erkekler de vardı, beraber eğleniyorlardı. Bizim şahit olmadığımız ne eğlenceler dönüyor başka kim bilir? Bakış açısını değiştirmek lazım ama bu kültürümüze öylesine işlemiş ki düzelmesi konusunda inancımı yitirmiş durumdayım” diyor.
CELAL ŞENGÖR HATIRLATMASI
TARİHÇİ Ayşe Hür, Prof. Dr. Orhan Acar’a Twitter hesabından tepki gösterdi “Sözleri mide bulandırıcı” dedi. Hür, bu tacizlerin ilk olmadığını göstermek adına ise Prof. Dr. Celal Şengör’ün katıldığı bir canlı yayında “Okulda bir kız gördüm, ağabey, inanılmaz güzel bacakları var. Kısacık bir etek giymiş. ‘Ben buna bir de yakından bakayım’ dedim, gittim” sözlerini sarf ettiği videoyu da paylaştı.
KENDİ TACİZCİSİNİ SAVUNANLAR
Hür “1. Celal Şengör televizyonda bu kadar pervasızken acaba sınıfta, odasında neler söylüyor? Söylemese bile ‘Neler düşünüyor?’ diye şüphelenmemeniz ancak ‘önyargı ile açıklanabilir. 2. Onun televizyondaki sözlerini duyan söz konusu öğrenci sizce taciz edildiğini hissetmiş olamaz mı?” diye sordu. Şengör’ü savunanlara ise tepkiliydi: “Tacizcileri aklamaya çalışanlara cevap vermekten tacizcileri konuşamaz hale gelişimize mi yanayım? Her kesimin kendi tacizcisini savunacak kadar kutuplaşmış olmasına mı yanayım? Mideme kramplar giriyor.”
ÜNİVERSİTELER FİLDİŞİ KULELER DEĞİL
UNIVERSUS Sosyal Araştırmalar Merkezi doktora öğrencisi Pınar Eldemir, Ceren Damar cinayetinin ardından akademik hayatın bir fotoğrafını çekmek istemiş ve yüzlerce kadın akademisyene ulaşmış. “En çok hangi engellemeler ile karşılaştınız?”, “Akademide taciz/şiddet olur mu?” gibi sorular yönelterek hayli değerli bir araştırmaya imza atmış. Eldemir’e o kritik sorulardan birini bu kez ben soruyorum: “Bilinçli, saygıdeğer, ‘elit’ tabir edilen, bilgi, birikim sahibi kişilerin oluşturduğu akademik camiada cinsiyetçilik var mı?” Eldemir cevaplıyor: “Olmaz olur mu? Üniversiteler fildişi kuleler değil, bu toplumun bir parçası. Araştırma görevlisi, doktor, profesör hiç fark etmez, toplumun kemiklerine işleyen cinsiyetçilik üniversitede de var. Araştırmadan bir örnek vereyim. Laboratuvarda çalışan bir kadın doktora öğrencisi yeterli malzeme olmadığından yakınırken erkek profesör şu cümleyi kuruyor: ‘Rujuna çok para harcama da git kendin al.’”
KADIN KİMLİĞİNİZİ SAKLARSANIZ YÜKSELİRSİNİZ
Eldemir kadın akademisyenlere medeni durumlarına göre farklı pozisyon, görev ve maaş verildiğini ve hatta davranış şekillerinin de bu kıstaslara göre oluştuğunun altını çiziyor. Kendi makalesini baskıyla kadın asistanına yazdırmaktan tutun da öğrencisi ile sevgili olmak için ter döken ya da şiddet uygulayan hocaların var olduğunu anlatan Eldemir “Bahsettiğim olaylar kent merkezlerindeki o büyük üniversitelerde yaşanıyor. Kadın akademisyenlerin kabul edilmek-saygı görmek için erkekleşmesi gerekiyor. ‘Hanım hanımcık olur, kadın kimliğinizi saklarsanız yükselebilir, yanımızda yer alabilirsiniz’ deniliyor. Aksi halde hafif, oynak ya da beceriksiz gibi yakıştırmalar kaçınılmaz” diyor.
HER ÇEŞİT AKADEMİSYEN VAR
İSTİNYE Üniversitesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü Başkanı Doç. Dr. Aybike Serttaş: “Olayın görüntülerini izledim. Şaşırdım mı? Hayır. Utandım mı? Evet. Kimse karşısında eğilip bükülmeyeceği için cübbesi sembolik olarak düğmesiz olan bir meslek grubunda bile cinsiyetçiliğin en gündelik örneklerinden birini gördük. Dekanın cümlesi bir bakış açısının yansımasıdır ve bu kadar infial yaratmasının sebebi, bulunduğu konum, taşıdığı unvan ve toplumdaki misyonu ile büyük tezat oluşturmasındandır. Maalesef akademisyenin tacizcisi, intihalcisi, cinsiyetçisi, oturduğu yerden kalkmadan ders anlatanı, tez jürisi ikramları bağımlısı, kısacası her çeşidi oluyor. Akademi kendisine atfedilen idealistliğin, bilimselliğin ve üretim sevdasının çok ötesinde bir noktada.”
Paylaş