Bir cana kıymak bu kadar kolay mı

7 yıl önce, gazeteci arkadaşımız Nuh Köklü attığı kar topu dükkânının camına isabet ettiği için öfkelenen bir bakkal tarafından, kalbinden bıçaklanarak öldürüldü. Elbette hiçbir bahane bir insanın canına kıymaya gerekçe olamaz ama küçük bir kar topu! Hayatta bundan daha saçma bir ‘bahane’ duymamıştım. Dün geceye kadar... Ankara Çayyolu’nda sahne alan Onur Şener, ikisi Çalışma Bakanlığı müfettişi, biri savunma sanayisinde elektrik mühendisi olan 3 cani tarafından, istedikleri parçayı bilmediği için katledildi. Kendinde her şeyi yapmaya hak gören zalimlerce çevrilmiş durumdayız. Ağladı diye 3 yaşındaki çocuğu öldürüp derin dondurucuda saklayan, havladı diye köpek ezen, yol vermedi diye hamile kadına saldıran, ayrılmak istiyor diye canice karısını öldürebilen fütursuz bir zalimlik! Neden? Ne ara bu kadar gözümüz döndü?

Haberin Devamı

‘CEZASIZLIK’ SUÇ İŞLEME POTANSİYELİNİ ARTIRIYOR

Üsküdar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Barış Erdoğan, hemen hemen tüm toplumlarda sosyal normları, kanunları, nizamı hiçe sayacak insan tiplerinin mevcut olduğuna ve bu kişileri kural ihlaline, psikolojik rahatsızlıkların ya da toplumsal nedenlerin sürüklemiş olabileceğine vurgu yapıyor. ‘Ama’ diyerek bir parantez açıyor:

Bir cana kıymak bu kadar kolay mı

“Bahsettiğin bu fütursuzca suç işleme hali sadece toplumsal öfke/kutuplaşma ile açıklanamaz. Bunun altındaki temel sorun; kişileri denetleyecek, yapmayı planladığı, suç teşkil eden eylemlerin önüne geçebilecek cezai yaptırımların işletilip işletilmediğidir. Yani bu kişiler, kendilerini ‘Yasaların üstünde’, ‘Dokunulmaz’ hissediyor, ‘Yaptığım yanıma kalır’, ‘Nasıl olsa ceza almam’, ‘Tanıdıklar yardım eder’, ‘Af çıkar’ gibi bir düşünceye girerse, başka deyişle cezai yaptırımların işletilmediği ya da var olan adalet sisteminin yeterince caydırıcı olmadığı fikrine kapılırlar ise fütursuzca ceza işlerler. Toplumsal ve psikolojik nedenler kadar bu algıları besleyen böylesi bir yapı da kimi insanları suç işleme konusunda cesaretlendirmektedir.”

Haberin Devamı

Bir cana kıymak bu kadar kolay mı

TUTARLI BİR ADALET

Yaptıklarının cezasız kalacağını bildiklerinde insanların suç işlemeye daha meyilli olduğuna da değinen Prof. Dr. Erdoğan, “Mesela, kişi ya da kişiler ayağından yaralanıyor diyelim. Ne oluyor? Bunu yapan kısa sürede serbest kalıyor. Olmaz. Öte yandan bahsettiğimiz bu denetim mekanizmalarının düzenli ve cezai yaptırımların tutarlı olması da şart. Bir kişi cezalandırılıp bir diğeri benzer suçtan aynı cezayı almıyorsa bu da suç işlemeye teşvik edici olabilir” diyor.

EĞİTİMLİ-EĞİTİMSİZ FARKI

Onur Şener cinayetine adı karışan üç katil zanlısı... Üçü de bürokrat, eğitimli, kariyerli. Nasıl mümkün olabilir? Prof. Dr. Erdoğan, şöyle yanıtlıyor:

Haberin Devamı

“Haklısın. İlk baktığında ‘Aklı başında kişiler bunlar’ diyorsun. Olayın gerçekleştiği yer de öyle sosyoekonomik olarak düşük profilli bir mekân değil. Tabii üçünü de tanımıyoruz, medyaya yansıdığı kadarı ile olaya hâkimiz ama bir insan öldürecek gücü nereden buluyorlar? Normalde suç teorilerine göre; kâr-zarar hesabı yaparsınız, kaybedeceğiniz şey çoksa suç işlemekten o kadar kaçınırsınız. Eğitimli insanların bu nedenle daha az suç işlemesi beklenir ve gerçekte de eğitimsizlere göre daha az suç işlerler, özellikle yaralama, cinayet, gasp gibi adi suçları; zira eğitim sürecinde duygu ve dürtülerini kontrol etmeyi, eğitimsiz kişilere göre daha iyi öğrenirler, yani öz kontrolleri yüksektir. İkinci olarak ise bu kişiler uzun yıllar kendilerine eğitim, kariyer gibi yatırımlar yapmıştır. Dolayısıyla bir ömür çalışarak elde ettikleri saygınlığı, kazanımları bir suç ile bir anda kaybetmek istemezler, ‘rezil’ olmaktan çekinirler. O zaman altında ne var? Psikolojik rahatsızlık, alkol, belki uyuşturucu madde, aşırı özgüven, dokunulmaz olduklarını zannetmeleri... Hepsi ayrı ayrı değerlendirilmeli.”

Haberin Devamı

Bir cana kıymak bu kadar kolay mı

CEZA İNDİRİMLERİ TÜRK YARGISININ TEMEL PARADOKSUDUR

Onur Şener cinayetinin hukuken, fiilen ve vicdanen kabul edilebilir olmadığını belirten Avukat, Dr. Rezan Epözdemir, “3 fail, üçü de ‘müşterek’ fail olarak tasarlayarak bu cinayeti işlemiş. Yani eylem üzerinde ortak hâkimiyet var. Başsavcılık ve mahkeme asıl failin kim olduğunu elbette tespit edecektir ama cinayetin, tasarlanarak, mekân çıkışında bekleyerek, birlikte işlenmesi eylem üzerinde ortak hâkimiyet olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla her üç fail de Türk Ceza Kanunu’nun 82. maddesi gereği tasarlayarak ve kasten öldürme suçlarından, idam cezasının yerine ikame edilen, iç hukuktaki en ağır ceza ile, ‘Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası’ istemi ile yargılanacaklar. Bu cezayı alanlar ömür boyu tek kişilik hücrede kalır, günde bir saat havalandırma boşluğuna çıkabilir” diyor.

Haberin Devamı

Bir cana kıymak bu kadar kolay mı

PROBLEM UYGULAMALARDA

Peki, şiddet ve bağlı cinayetlerin artmasında ‘cezasızlık’ etkisi mi var? Dr. Epözdemir diyor ki: “Bizdeki problem soyut değil somut cezada. TCK 61. maddesine göre, özellikle de haksız tahrik ve takdir indirimi gibi, cezayı bireyselleştirme uygulamaları Türk yargısının temel paradoksudur. Bu indirimler uygulandığında müebbet hapis cezası önce 12, sonra 10 yıla düşer. Şartlı salıverme ve denetimli serbestlik ile de 6 yıl sonra zanlı cezaevinden çıkar. Bu da haliyle kamu vicdanını rahatsız etmekte. Yani temel problem uygulamada. Bugün mahkemelerin çoğu her olayda, otomatiğe bağlamış şekilde, haksız tahrik, takdir indirimi uyguluyor. Oysa bu indirimler ancak olayın koşulları gerektiriyorsa uygulanmalı. Örnek aldığımız İtalyan Ceza Kanunu dahil Kara Avrupası ve Anglosakson ülkelerde de bu uygulamalar vardır ancak bizde ne yazık ki sanık beyanına itibar edilerek bu indirimler uygulanıyor. Kamu vicdanını rahatsız eden budur. Mahkemeler, adalete olan inancı korumak istiyorsa bu konuya özen ve hassasiyet göstermelidir.”

 

 

Yazarın Tüm Yazıları