Paylaş
Acıdır, yaşadığımız bu tehlikeyi her gün konuşuyoruz fakat gereğini yapmıyoruz.
Sadece seyrediyoruz...
Gelecek nesillerimize, korkunç bir iklim bırakıyoruz…
Düşünebiliyor musunuz?
Uludağ gibi kayak merkezine yılbaşına kadar kar yağmayacak...
Sonrasında yağıp yağmayacağı da bilinmiyor…
Otel işletmecileri, “kar duasına” çıkarsa hiç şaşırmayın...
*
Evliya Çelebi’nin, “Velhasıl Bursa sudan ibarettir” dediği Bursa’daki barajlarda su kalmadı...
Şaka gibi…
Kış, bu şekilde devam ederse yazın yaşanacakları düşünmek istemiyorum...
Peki, bu konuda duyarlı olan yöneticiler var mı? Evet var...
*
Bursa Hamidiye Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Müdürü Ali Cihan, doğaya bakışı, eğitimci kişiliği ve okul müdürü olması nedeniyle güzel bir örnek oluşturuyor.
Harika performans sergiliyor...
Şöyle ki... Ali Cihan, bazı müdürler gibi makam ve koltuk heveslisi değil...
Hiç bir zaman da olmadı...
Onun için varı yoğu öğrencileri...
O yüzden günün büyük bölümünü okulunda geçiriyor...
Onlarla özel olarak ilgileniyor...
Makamına ise yönetici olarak imzaların atılması, görüşmelerin yapılması için gidiyor...
Ali Cihan’ın yaratıcı bir kişiliği de var...
Bunun en güzel örneği, okulunda açtığı, “Türkiye’de eşi ve benzeri olmayan” ana sınıfı...
Kiraya taşınıp, lojmanını çocukların eşyalarını koyması için tahsis ettiği bu ana sınıfında, sıra dışı eğitim veriyor...
Nasıl mı?
“Çatımız gökyüzü sınıfımız yeryüzü” ilkesinin benimsendiği bu okulda, ekofobik çocuklar değil doğasever çocuklar tercih ediliyor...
Çocuklar, günün büyük bölümünü dört duvar arasında değil doğada geçiriyorlar...
Kirlenmenin, bağırmanın serbest olduğu ana sınıfında, oyuncak yerine, kozalaklar, böcekler, yapraklar ve ağaç dalları kullanılıyor...
Çocuklar, ellerindeki büyüteçlerle salyangozları ve böcekleri inceliyorlar…
Sevdikleri bu canlıları daha sonra toprağa bırakıyorlar...
Enerjilerini, ağaçlara tırmanarak, toprakta yatıp yuvarlanarak atıyorlar...
Hamur yerine çamur kullanıyorlar...
Sanat etkinliklerinde boya değil bitki ve yaprakları tercih ediyorlar...
Doğadaki karınca yuvalarından, böcekler ve örümceklerin ayaklarından saymayı öğreniyorlar...
Ateşin nasıl yakılacağını, alevlere, yere çömelip, saçların toplanılarak yaklaşılacağını burada görüyorlar...
Yakılan ateşin yerin 2 metre altındaki toprağın mikrobiyolojisine zarar vereceği için, zemine taşların nasıl döşeneceğini de burada öğreniyorlar…
Hayvanlarla iç içe yaşıyorlar...
Onlara zarar vermemek için özel çaba gösteriyorlar...
Bunları yaparken de, rehber öğretmenler tarafından uzaktan da olsa kontrol ediliyorlar, yaptıkları yanlış davranışlarda uyarılıyorlar..
Sadece 6 hafta içinde, doğayı seven birer birey haline geliyorlar...
*
Bu çocuklar, önümüzdeki eğitim yılında ilkokul 1. sınıfa başlayacaklar...
Arkadaşlarından çok daha farklı olacaklar... Bu kesin…
Tek oldukları içinde yalnız kalacaklar…
Belki de, doğadan uzaklaşacaklar...
Dört duvar arasında yetiştirilen diğer arkadaşları gibi olacaklar...
Onlar, bunu hak etmiyorlar...
Keşke; her çocuk okul öncesi eğitimlerini doğada veren bu gibi ana sınıflarında alsalar..
Bizim ayıbımızı kapatıp kendi geleceklerini kurtarsalar...
Ne kadar güzel olur değil mi?
Paylaş