Paylaş
O gün bugündür nice rahmetler yağdı, istiridyenin kabuğunda sakladığı inciler misali zaman döne döne devrini icra etti ve üstat gibi nicelerinin hasretle beklediği Oğuz’un altın nesli ve onun kutlu yürüyüşü, beklenen ‘sel’ taştı.
Taşan bu ‘sel’, hasretle yanan gönüllerin kanla akıttığı gözyaşıydı.
Adına demokrasi dedikleri bu günde, işte Oğuz’un bu altın nesli ‘sel’ olup aktı ve ‘Sakarya’ misali gürül gürül akmaya devam ediyor:
“Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz,
Sen kıvrıl, ben gideyim; son Peygamber kılavuz!
Yol O’nun, varlık O’nun, gerisi hep angarya...
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk Sakarya!”
Halkın istediği, halkın idaresi ve halkın iradesi değil mi istenen?
Buyurun, işte halk! Yüz binler ‘sel’ olup aktı ve Sakarya’yı ayağa kaldırdı.
Bu ‘sel’in önünde Ayasofya daha ne kadar dayanabilirdi ki?
Bütün mesele, Ayasofya’da sembolleşen ‘fetih’ ve ‘egemenlik’ ruhunu kavrayabilmek ve içselleştirmekti. Bundan sonrası çorap söküğü gibi kendiliğinden gelir.
Oğuz’un nesli, ilk sınavını 15 Temmuz 2016’da verdi. Milyonlar ‘sel’ olup akmış ve o meşum, o aşağılık darbeyi önlemişti. O günkü ‘sel’ de çıplak ellerle önündeki tankları durdurmuş ve darbeyi önlemişti.
86 yıl sonra Ayasofya, cuma namazıyla birlikte ibadete açıldı. Yurdun dört bir yanından ve hatta yurtdışından insanlar Ayasofya’ya akın etti. Pandemiye rağmen yüz binler Ayasofya’nın etrafındaki meydanları ve caddeleri ve hatta ara sokakları doldurdu.
Ayasofya’nın kapıları sabır taşı gibi çatladı ve 86 yıldır hasretini çektiği ezana, Kuran’a ve gönlü kırık müminlere kavuştu.
Bundan böyle Ayasofya’ya girecek Müslümanlar, kavuştukları bu nimete şükretmeli ve kutsal mekâna şükür secdesi yaparak girmeli.
Ayasofya’daki bu deruni manayı kavrayamayanlar ileri geri konuşuyorlar. Bakıyorum da hemen hepsinin korkuları “Avrupa ne der?” de toplanıyor.
İçimizdeki bu ezikler, Türkiye’nin “ABD ne der, Rusya ne der, AB ne der, İsrail ne der” modunu ‘one minute’ çıkışıyla aştığını hâlâ göremiyorlar! O çıkışla hemen hepsi ellerinden geleni artlarına koymadılar, hâlâ daha koymuyorlar.
Şunu sormak lazım: Bugüne kadar müze olarak tuttuk da Batı’ya yaranabildik mi? Çok mu kıymetimizi bildiler? O yüzden mi terör örgütlerini destekleyerek üzerimize salıyorlar? O yüzden mi darbe üzerine darbe yapıp bizi perişan etmeye çalışıyorlar?
Geçiniz efendim, onlar kendi işlerine, biz de kendi işimize bakacağız.
Bu arada Ayasofya’nın aslına dönmesini hazmedemeyen Yunanistan, bayrakları yarıya indirdi, kiliselerde ayin düzenledi ve küstahça laflar etti ve yapılan gösterilerde Türk bayrağı yakıldı.
Küplere binen palikarya, tüm bu kepazelikleri sergilemeden önce aynaya baksın! Avrupa’da başkentinde cami bulunmayan tek yer Yunanistan’ın başkenti Atina’dır.
Yunanistan’ın bizim oradaki camilerimizi kiliseye çevirdiği gibi, biz de buradaki kiliseleri camiye çevirsek, yani onların Atina’da yaptığını biz de İstanbul’da yapsak daha mı hoşlarına gider?
Ama biz onların seviyesine hiç inmedik, bundan böyle de inmeyiz, rahat olsunlar!
Her kaptan ancak içindeki sızar.
Paylaş