Paylaş
Olan ve olası muhalefetin ortak hareket noktasının parlamenter sisteme dönüş olacağını kendileri dillendiriyor. Hepsinin ortak hedefinde de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan var.
Muhalefetin hedefine ulaşması için iktidar blokunu parçalatmaları gerekir. MHP’yi bölerek bu durumu kısmen başardılar.
Uzun süre tek başına iktidarda kalmasına rağmen kitle partisi konumundaki AK Parti’nin bölünmeden, parçalanmadan hayatını sürdürmesi kendi açısından büyük bir başarıdır.
Bu durumu ister liderinin karizmasına bağlayın, ister başka şeylerle ilgili olduğunu söyleyin, böylesi bir birlikteliğin demokrasimizde ikinci bir örneği yoktur.
AK Parti’de dışişleri bakanlığı ve başbakanlık yapmış olan Ahmet Davutoğlu partisinden ayrılıp partileşme süreci başlatıyor, yanında tek bir aktif milletvekili yok.
Bu da ortada bir davanın olmadığını, şahsi ikbal peşinde koşan küskünler hareketi olduğunu gösteriyor.
Davutoğlu’nun yanında sadece üç-beş eski milletvekili var. Yakından tanıdığımız bu kişilerin seçim bölgelerinde hiçbir karşılıkları yoktur.
Muhalefetin iktidar partisinde gedik açmak için güvendiği tek seçenekleri kalıyor, o da Abdullah Gül’ün desteklediği Ali Babacan’ın kuracağı söylenen parti.
Yıl sonuna doğru resmen kurulması beklenen partinin ne götürüp ne getireceğini hep beraber göreceğiz. Daha açık ifadesiyle söyleyelim: Bu hareket, AK Parti’deki dip bir dalganın sonucu mudur, yoksa tıpkı Davutoğlu’nunki gibi bir küskünler hareketi midir?
Abdullah Gül her ne kadar AK Partililikten sıyrılıp başta CHP olmak üzere muhalefetin ortak adayı olmayı çok istemiş olsa da İYİ Parti’nin hışmına uğrayarak emeline ulaşamadı.
Yerel seçimlerde oylarını arttıran CHP Lideri Kılıçdaroğlu bu kez de Cumhurbaşkanlığı adaylığı için Abdullah Gül’e verilmiş sözümüz yoktur diyerek onu ortada bıraktı.
Ana muhalefet partisinin desteğinden mahrum kalan Abdullah Gül’ün bu saatten sonra ne yapacağını veya yapabileceğini herkes gibi biz de merak ediyoruz.
Çünkü Abdullah Gül’ü de ta gençlik yıllarından beri tanıyoruz, herkes gibi bizim de hakkındaki ortak kanaatimiz, asla risk almaz ve devamlı banko oynar!
Ortada banko bir maç olmadığına göre geride tek bir yol kalıyor, o da Erdoğan düşmanlığı.
Cumhurbaşkanlığı makamını kendisine “Adayımız kardeşim Abdullah Gül’dür!” deyip altın tepside sunan birine yapılacak düşmanlığın, halktan ne tür bir karşılık bulacağını da hep birlikte göreceğiz.
İnsanlar şu veya bu sebeple vefasız olabilirler ama geniş halk kitlelerini şahsi kaprislerinin ve intikam duygularının ardından sürükleyemezler. Zira halkın sağduyusu vefadan ve vefalıdan yana tavır sergiler.
..................................
NOT: Siyasi arayışlar yazımıza cumartesi günkü makalede devam edeceğiz.
Paylaş