Paylaş
İşte bakın; adı sanı belli olmayan, Demokrat Parti diye suni bir oluşumun başkanlığını yapan kişi (Gültekin Uysal), aldığı yüzde 09 (binde dokuz) oyuna bakmadan, ahkâm kesebiliyor. Girdiği Millet İttifakı’na, (artık ne katkı verebilecekse) cumhurbaşkanı adayı dayatıyor ve bu cümleden olarak, belirlenecek adayın, ‘Yirmi yıllık AK Parti iktidarlarında sorumluluk üstlenmemiş olmak’ şartını ileri sürebiliyor.
Bu şarta rağmen, aynı masada oturmaya devam eden Davutoğlu ile Babacan’ın bu sığıntı ve emre amade hallerine ne demeli? İçlerindeki Erdoğan kini ile hangi çukura düştüklerinin farkında bile değiller.
Gültekin Uysal’a bunu, listesinden seçime gireceği İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener söyletiyor. Çünkü bu cümlenin altında, yalnızca Ali Babacan’la Ahmet Davutoğlu’nun adaylığı çizilmiyor, Abdullah Gül de saf dışı bırakılıyor. Esamisi okunmayan küsurattan olan bu parti, bu şekilde dayatabiliyorsa asıl gücü elinde bulunduran ve anahtar rolü oynayan HDP neler dayatmaz?
Malum önceki seçimlerde de Abdullah Gül’ü yine Meral Akşener kabul etmemişti.
Aynı Akşener’in partisinden bir kişi çıkıp; ‘Kılıçdaroğlu’nun Aleviliğini ileri sürüp en güçlü adayı saf dışı bırakmak için şeytani yollara tevessül edebiliyor.
Yeni kanunla, partilerin milletvekili çıkarabilmeleri için, ya yüzde 7’lik barajı aşmaları ya da barajı aşan başka bir partinin listelerinden seçime girmeleri gerekiyor.
Başka bir partinin listesinden seçime girmek, her iki parti için de sıkıntılı bir durum. Bir genel başkan, sığıntı gibi, başka bir partinin listesinden seçime girerse kendini ve tüzel yapısını (partisini) zora sokar, seçmeni olabileceklere güvensizlik aşılar.
Bundan dolayıdır ki Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu 3. bir ittifakı dillendiriyor.
Seçim hesaplarında, Millet İttifakı, sözde güçlendirilmiş (ne demekse) Parlamenter Sistem’e geçmek üzere işbirliği yapmış. Böyle söylüyorlar ve bunu iddia ediyorlar.
Oysa tamamen boş konuşuyorlar, dedikleri şeyin olmasının pratikte imkânı yoktur. Boş bir hayal üzerinden milleti kandırıyorlar.
Dikkat buyurunuz; farz-ı muhal onların dedikleri Parlamenter Sistem olsa, yüzde 35-38 dolayında oy alabilen parti tek başına iktidar olur. Bu da, yapılan tüm anketlerde AK Parti’den başkası değildir.
Millet İttifakı, bu denli söylem ve iddialarıyla, gerçekte AK Parti’nin ekmeğine yağ sürüyor ve onu ilelebet iktidarda tutmak istiyor.
Ama reel politik, gerçekler hiç de öyle değil; faraza Millet İttifakı’nın adayı cumhurbaşkanı olursa asla mevcut sistemden vazgeçmez, geçemez.
Mevcut Başkanlık Sistemi’ni değiştirebilmek için 400 milletvekilinin oyuna ihtiyaç var; 360 milletvekilinin oyuyla da ancak halkoyuna başvurulabilir. 360 milletvekili çıkarmak bir mesele, öte yandan halkın ne diyeceği ayrı bir meseledir. Zira daha dün millet ak dediğine bugün kara der mi?
Her şey onların istedikleri şekilde gitse bile, bu, seçim üstüne seçim demektir, bu da bu milletin taş üstüne taş koyamadan, en az beş yılını çalmak demektir.
İşte Millet İttifakı denilen muhalefet grubu, olmayacak bu işe amin diyorlar.
Niyetleri düzgün ve bu millete hizmet amaçlı olsa mevcut sistemle süratle iş yapıp hizmet üretirler ama dedik ya, niyet bozuk!
İddia ettikleri gibi, AK Parti kötü işler mi yaptı? Buyurun, siz düzeltin ve iyilerini yapın!
Bu sistem (Başkanlık Sistemi) size, bu denli hizmet imkânını veriyor, neden topu taca atıyorsunuz?
Bu niyetle, elbette akıbet de bozuk!
Ne diyelim, kendi düşen ağlamaz!
Paylaş