Paylaş
CHP, 1950 yılında (ilk çok partili demokratik seçim) iktidardan bir düştü, pir düştü! O günden beri kendisini ebedi muhalefette konumlandırarak iktidara kim gelirse gelsin ona karşı inkârcılığı, yıkıcılığı, nefreti ve bozgunculuğu şiar edinmiştir.
CHP’nin iflah olmaz muhalefet anlayışı, “İktidar yıkılsın da, nasıl yıkılırsa yıkılsın, önemli değil”dir. Diğer bir ifade ile iktidarların her türlü yıkılış şekli (darbe, post modern darbe, ihtilal, muhtıra vb.) meşrudur.
İktidarlarında, CHP’nin yıkıcı muhalefetinden bıkmayan, usanmayan, ‘İllallah!’ demeyen tek bir siyasi lider gösteremezsiniz. Menderes, Demirel, Özal, Erbakan ve Erdoğan CHP muhalefetiyle muhatap olmuş; Menderes idam sehpasında can vermiş, Demirel birkaç kez muhtıra ile görevden uzaklaştırılmış, Özal Çankaya’ya çıkmakla da canını kurtaramamış, Erbakan 28 Şubat aşağılık darbesiyle alaşağı edilmiş, Erdoğan’a ise, yapılabilecek darbelerin her çeşidi reva görülmüştür.
28 Şubat darbecilerinin askeri kanadı yargılandı ve birçoğu müebbet hapis olmak üzere çeşitli cezalara çarptırıldılar. Şimdi sıra, sivil ayaklarının yargılanmasına geldi.
Yargıtay’ın, 28 Şubatçılarla ilgili mahkûmiyet kararı, Erbakan’a ve hükümetine yapılan zulmün tescilidir. Erbakan, o kahırla öldü.
Ama gelin görün ki bugün o Erbakan’ın partisinin devamı olduğunu iddia eden Saadet Partisi; liderlerini istiskal eden ve görevden uzaklaştıran darbeci zihniyetle bir olup Erdoğan düşmanlığı yapıyor. Halbuki o Erdoğan, kendilerinin 40 yıllık sözde dava arkadaşları.
Ve üstelik Erdoğan, icraatlarında Erbakan’ın hayallerini gerçekleştirdiği için, başta CHP olmak üzere diğer muhalefet partilerinin hedefinde.
İşin tuhafına bakın ki, Erbakan Hoca’nın sağ kolu olan Oğuzhan Asiltürk, Saadet Partisi’nin YİK Başkanı olarak; Cumhurbaşkanı’nı ziyaret etti diye partisinin yönetim kademesinden topa tutulmuştu. Yönetime rağmen, iktidar lehine bir şeyler yapacaktı lakin ömrü vefa etmedi.
Eski genel başkan olan Kamalak’ın hanımı, FETÖ’cülerin bedduasını Asiltürk’e yapıyor ve ona ağza alınmayacak hakaretlerde bulunuyor. Fütursuzca sarf ettiği şu cümlelere bakar mısınız: “Allah cehennemine en kısa sürede kavuştursun da Saadet’i AKP’nin günahlarına katamasın. Ne sıfatla, bizlerin adına hareket ediyor? Sen kimsin, kim oluyorsun kendi kendini YİK başkanı yapıyorsun. Bir yıldır YİK toplanmıyor. İstişare Kurulu Başkanı, istişaresiz sırf egosuyla Saadet’i kirletiyor.”
Bu lafları edebilen hanım (avukat), başı türbanlı diye Ankara adliyesindeki duruşma salonundan, hâkim tarafından çıkarılmıştı. Ama şimdi, türbanlı olarak pekâlâ görevine devam edebiliyor.
Acaba kimin sayesinde?
Vefasızlığın ve kadir bilmezliğin, nankörlüğün bu kadarına pes doğrusu!
Saadet Partisi’nin şimdiki ittifak ortakları, vaktiyle Erbakan’la alay ederlerdi. Onun attığı fabrika temellerini söküp Meclis Genel Kurulu’na getirerek gülüp eğlenirlerdi.
Erdoğan, Erbakan Hoca’nın maddede ve manadaki tüm hayallerini bir bir gerçekleştiriyor. Erbakan Hoca vaktiyle İHA’lardan bahsederken, insanlar, ‘hayalci’ diye alay ediyordu.
Erdoğan bunların hayal olmadığını, Libya’dan Azerbaycan’a değin gösterip ispat etti.
Saadet Partililere tek soru sormak lazım: Acaba Necmettin Erbakan Hoca’nın ruhu, hangi olaylar karşısında şad oluyor? Erdoğan’ın bir bir gerçekleştirdiği kendi hayalleri karşında mı yoksa “Seni başkan seçtirmeyeceğiz” diyen Selahattin Demirtaş’la ortak hareket eden Saadet’in yaklaşımları karşında mı?
Aynı Saadet Partililer, İstanbul’da da Binali Yıldırım’ı kendilerinin seçtirmediklerini övüne övüne dillendiriyorlardı.
Doğru; seçtirmediler. CHP’li İmamoğlu’nu seçtirdiler.
Ne kadar övünseler azdır! Tencere yuvarlanmış, kapağını bulmuş.
Müstahak olana ne denir ki?
Alın, başınıza çalın!
Paylaş