Paylaş
Zira 1950’ye kadarki seçimlerin yalnızca adı seçimdi. Millet, sandığa, dostlar alışverişte görsün diye giderdi. Seçime (!) tek parti girerdi ve adaylar, tek kişi tarafından belirlenirdi.
Muhalefet partisi olmadan, CHP tek başına iktidar partisiydi ve bu partinin şehirlerdeki il başkanları, aynı zamanda aynı ilin belediye başkanı ve valisi konumundaydı.
Askeri ve sivil bürokrasi de, a’dan z’ye kadar CHP’liydi. O vakitler, 1 kilogram şeker, bürokrata 5 kuruş, halka ise 5 liraydı. O halk ki meteliğe kurşun sıkıyordu; 4 lira yol vergisini ödeyemediği için hapsi boyluyordu.
1950 seçimlerinin önemi, ilk defa çok partili ve serbest seçimlerin olmasıydı. 1946 ise, sözde çok partili olsa da şaibeliydi.(‘Açık oy, gizli tasnif’ ile maluldü.)
Milletin tercihi, CHP’nin karşısındaki partiydi; adı, sanı ne olursa olsun, CHP’nin karşısında olması kâfiydi. Onu tanımaları gereksizdi; zira önceki yönetimi ve zulmünü yeterince tanıyorlardı!
CHP’nin maddi ve manevi olarak neler yaptığını tarihler yazıyor. Millet açısından değerlendirilmesi şöyledir ki, 1950’deki ilk serbest seçimlerde sandığa gömdüğü CHP’ye bir daha, seçimle iktidar yüzü göstermedi.
CHP, çok değil, on yılda (DP iktidarı boyunca) bu durumu fark etti ve sandık dışı usullerle iktidarda kalmanın yolunu ve yordamını buldu.
Dışarısı (ABD) ve içerideki uzantıları el ele vererek, ‘vesayet rejimi’ kurdular. Artık sandıktan kim çıkarsa çıksın, iktidar olacak ama muktedir kılınmayacaktı.
Her on yılda yapılan darbelerle, vesayet rejimi tahkim edildi ve zavallı siyasetçilere, ‘hükümetçilik’ tiyatrosunda çeşitli roller verildi!
İktidarların davulları, siyasilerin boynuna asıldı lakin tokmak hep vesayet odaklarının ellerinde oldu.
Bu vesayet odakları miletin seçtiği Başbakan Menderes ve arkadaşlarını darağaçlarında sallandırdı, Süleyman Demirel’e hükümetçilik yerine rodeoculuk yaptırdı, Özal’ı şaibeli bir şekilde öldürdü, Erbakan’ı başbakanlıktan aşağılayarak alaşağı etti.
Milletin seçtiği başbakanlara bunları yapanlar, milletin kendisine ne yapmazlar?
Neler yapmadılar ki... Tayyip Erdoğan’ın başında bulunduğu AK Parti, mahut vesayet odaklarına rağmen iktidar oldu. İktidarda olduğu 20 yıl boyunca da, iç ve dış bu vesayet odaklarıyla boğuşa boğuşa bu günlere geldi.
Geldiği bu günde, Türkiye’ye lig atlattı.
Vesayetin çanına ot tıkadı.
Cumhurbaşkanını sözde değil, özde (doğrudan) millete seçtirdi.
Terörü içerde bitirdi, dışarıdakiler de inlerinden burunlarını çıkaramıyorlar.
Her tarafından ve her yönüyle kuşatılmak istenen ve tekrar eskisi gibi ‘uydu’ yapılmak istenen Türkiye’yi, güçlü ve bağımsız kılmak için, örneği görülmemiş bir gayretle çalışıyor.
14 Mayıs 2023 seçimleri, eskiyi hortlatmak isteyenlerle (yanından devşirilenler dahil) Erdoğan’ın milletle el ele vererek, getirilen yeni sistemi sürdürmek isteyenler arasında geçecek.
Ve millet ne derse, o olacak.
Paylaş