Paylaş
Devletler artık yeni model olarak vesayet savaşını benimsediler. Bunu da her türlü kullanıma açık terör örgütleri marifetiyle sürdürmektedirler.
İşte Türkiyemiz de dost ve müttefiklerimizin(!) 40 yıldan beridir başımıza bela ettikleri bu terör örgütleri ile boğuşmaktadır.
Bu koca ülke, 40 yıldır terör belasıyla baş edemedi. Bunun başlıca iki sebebi vardı. Birincisi, hırsızın içeride olmasıydı. Yani bu terör örgütlerini kurup geliştiren, mühimmatla donatıp eğiten ve üzerimize salanlar bizim dost ve müttefik bildiğimiz ülkelerdi.
İkincisi ise içimizden bu terör örgütleriyle sözde mücadele edenlerin (rütbesi ve mevkii ne olursa olsun), yine bu dost ve müttefik bildiğimiz ülkeler tarafından devşirilmiş olmasıdır (FETÖ’cü vali, FETÖ’cü kaymakam, FETÖ’cü komutan, FETÖ’cü emniyet müdürü).
Yani demem o ki, biz seneler senesi (bir devre hariç, o da kısıtlı imkânlarla bir dereceye kadardı), terörle mücadeleyi dostlar alışverişte görsün kabilinden yaptık. Yani yapmadık, yapamadık...
AK Parti iktidarları döneminde ise bilindiği üzere maalesef başarısız bir ‘çözüm süreci’ yaşandı. Açılım için her türlü fedakârlığı yapan iktidar, kazın ayağının göründüğü gibi olmadığını çok geç fark etti. Uzun süre eylem yapmayan örgüt, yeniden saldırmaya başladı.
Bıçağın kemiği deldiğini gören ve sabrı büsbütün tükenen AK Parti hükümetleri terörle kıyasıya mücadeleye girişti.
Siyasi irade tamdı, lakin bu mücadelede kullanacağımız araç ve gereç konusunda dost ve müttefiklerimizin(!) ellerine bakıyorduk. Bilhassa İHA (insansız hava aracı) konusunda.
İşte tam bu hengâmede, bendeniz İstanbul milletvekili olarak Milli Savunma Komisyonu’nda görev yapıyordum. TBMM’nin Florya’daki misafirhanesinde bir grup arkadaşla buluştuk.
ANAP Sakarya eski milletvekili Yalçın Koçak, yanındaki arkadaşı benimle tanıştırdı. Rahatsız olan ve çok düşünceli görünen Özdemir Bey’le iki Karadenizli olarak (Trabzon-Rize) önce tartıştık, hatta kavga ettik ama sonunda sıkı dost olduk.
Ben ondan, o benden özür diledi.
Özdemir Bey’i dinledikçe kendisine hayranlığım arttı. Zira evlatlarıyla birlikte İHA’lar üzerinde çalıştıklarını, işi bir noktaya kadar getirdiklerini ve ülkemizdeki malum bürokraside tıkanıp kaldıklarını söyledi.
Projenin detaylarını öğrendikçe, koruma altına alınıp sahiplenilmesi gereken bu insanların tek başlarına nasıl dolaşabildiklerine şaşırdım. Çünkü bu denli hayati projeleri yürütenlerin, yabancı ajanların hedefinde olduğunu biliriz.
Özdemir Bey’in sıkıntıdan kalbinin ana damarı patlamış, hastaneye zor yetiştirilmişti. Yoğun bakımda yatarken, ta Milli Selamet döneminden dava arkadaşı olan Sayın Tayyip Erdoğan’ı karşısında görünce gözlerine inanamamıştı. Çünkü bu eski iki dost, artık ayrı partilerde bulunuyordu.
Tesadüf mü, tevafuk mu bilemem ama Savunma Komisyonu üyesi olduğumu kendisine söyledim ve Ankara’ya davet ettim.
Komisyon Başkanı Kemal Yardımcı ve diğer üye arkadaşlarla tanıştı ve derdini anlattı.
Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz ve Başbakan Erdoğan derken, hem komisyon üyeleri ve ilgili zevat üretim mahalline giderek yapılan çalışmaları ve gelinen noktayı yakinen gördük.
Aranan kan bulunmuştu.
Zira yazılımları elinde tutan ABD’ye, onarımları için İsrail’e avuç açacağımıza, onları kendi art niyetleriyle baş başa bırakıp yerli ve milli üretim için ne gerekiyorsa yaptık.
Bugün geldiğimiz noktada kendi İHA’larımızı (insansız hava aracı), SİHA’larımızı (silahlı insansız hava aracı) ve hatta TİHA’larımızı (taarruzi insansız hava aracı) yapar hale geldik.
İşte bu araçlar sayesinde teröristlere dünyayı dar ettik.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu diyor ki: “Söz veriyorum, 2020 yılında dağlarda bir tek terörist kalmayacak!”
Elbette ki bu araç ve gereçlerin sayesinde bu başarıyı elde ettik. Bu araçları imal edip ülkemize kazandıran Bayraktar ailesi, milletçe bağrımıza basılıp tebrik edileceğine, ailenin bir ferdinin (Selçuk Bayraktar) Tayyip Erdoğan’ın kızıyla evli olmasını dile doluyor ve utanmadan yeriyoruz.
ABD’ye ve İsrail’e vermediği İHA’lar yüzünden el açmaya ve yalvarmaya ‘evet’ ama bu vatanın öz evladının yerli ve milli olarak ürettiği İHA’lara ve üretenlere ‘hayır’ öyle mi?
Neden?
Çünkü o, Tayyip Erdoğan’ın damadı.
Yuh artık!
Paylaş