Paylaş
Kuran’ı Kerim ‘Benim dinim bana, sizin dininiz size’ diyerek, bu durumda olması gerekeni 1400 sene öncesinden ortaya koymuştur.
Günümüz insanlığının geldiği aşama (merhale) itibarıyla da herkes inancında ve inançsızlığında özgürdür. Hiç kimse inancından dolayı kınanamaz ve herhangi bir şekilde inanmaya veya inanmamaya zorlanamaz.
Dünyanın bütün medeni ülkelerinde durum bu şekildedir. Bunun tek istisnası bizim Türkiye’dir!
Türkiye laikliği Batı’dan almış, lakin asla Batı’daki gibi uygulamamıştır. Batı’da din, devlet işlerine karışmaz, devlet de dine karışmaz.
Bizde tam tersi uygulanmış; zira bir kısım insanımız laikliği İslam düşmanlığı (din düşmanlığı değil) şeklinde anlamıştır.
Bizde devlet, dini kendi işlerine karıştırmamış ama kendisi devlet olarak hem İslamiyet’in kendisine ve hem de Müslümanlara yapmadığını bırakmamıştır.
Bu devlet, başka dinlere ve o dinlerin mensuplarına ya da inançsızlara en ufak bir müdahalede bulunmamıştır.
Mesela Müslümanlara ‘Türkçe ibadet, Türkçe ezan’ diye dayatırken, hiçbir zaman ‘Hıristiyanların veya Yahudilerin ibadet dilleri Türkçe olacaktır, çan çalınmayacaktır’ şeklinde bir dayatması olmamıştır.
Üstelik bu ülkede yaşayanların kahir ekseriyeti (büyük çoğunluğu) de Müslümandır. İşin tuhafı, Müslümanlara bu denli baskıları yapanlar da Müslüman görünümlü kişilerdir.
Artık ne menem Müslümanlarsa, onların Müslümana yaptığını tarih boyunca benim diyen kafirler yapmamıştır, yapamamıştır.
2024 yılına geldik; İslamiyet’e ve onun mensubu olan Müslümanlara karşı kimilerinin tavrı hâlâ değişmemiştir.
Şimdi de CHP Sözcüsü Deniz Yücel, Diyanet İşleri Başkanlığı’nca hazırlanıp camilere gönderilen ‘Cuma Hutbesi’ne takmış ve orada zikredilen Allah’ın emirleri için (kadınların tesettürü) ‘saçmalık’ ve Diyanet İşleri Başkanı için de ‘hadsiz’ diyerek cibilliyetini ortaya koymuştur.
Bu faşist, dayatmacı ve zorba kafaların laiklikten anladığına bakar mısınız?
Batı’da devlet başkanları İncil’in üzerine el basarak, kimileri papazın huzurunda yemin edip görevlerine başlarlar. Onların laikliği hep yerinde durur.
Bizim devlet başkanımız, ‘Besmele çekti, inşallah dedi veya dua etti’ veya hutbelerde, cemaate dinin emirleri hatırlatılınca laikliğimiz sırra kadem basar ve ortaya bu çeşit gerçek densiz ve gerçek hadsizler çıkar.
Onların değer ve laikliği dine ya da dinlere saygılı iken, bizim laikliğimiz kimi laikçilerin yüzünden yalnızca İslam’a ve İslami değerlere ve davranışlara saygısız ve hatta düşmandır.
Neymiş efendim; onların dinlerinin dünyaya ait bir hükümleri yokmuş, bundan dolayı onların dini ritüelleri normal karşılanabilirmiş. Bizdeki İslamiyet ise kişi, aile, toplum ve devlet planında her hususta hükümler içerdiğinden bu davranışlar normal karşılanamazmış.
Kafayı görüyor musunuz? Sana veya kime ne, benim dinimin hükümlerinden? Onların neleri içerdiğinden?
Bu hükümler birileri tarafından devlete mi dayatıldı? Bunlarla kanun mu yapıldı? Anayasa mı değiştirildi?
Hiçbiri değil.
O halde neden birileri, İslamiyet’i veya Müslümanı gördüklerinde aslandan kaçan yaban eşekleri gibi oluyorlar?
Paylaş