Paylaş
Böylesine sıkıntılı bir durumda tüm ülkeler mahut virüse karşı çare arayışlarını sürdürürken, hastalığın yayılmasını durdurabilmek için de önlem üzerine önlem alıyorla
Zira önlemde geç kalan ülkeler (İtalya, İran) aymazlıklarının bedelini ağır ödüyorlar.
Koronavirüs denen bu illet, yüzde 98 oranında bir benzerlikle SARS virüsünü andırıyor. Malum, SARS ekim ayında başlayıp haziranda bitmişti.
Bu yüzde 2’lik bilinmezlik, başta bilim adamları ve ülke yöneticileri olmak üzere herkesi kara kara düşündürüyor. Zira koronavirüs salgınının nereye ve nasıl evrileceği kestirilemiyor.
Çin’in aldığı zorlayıcı yasaklar yüzünden korktuğu başına gelmedi.
Ne kadar gelişmiş olursa olsun, tüm ülkelerin sağlık altyapıları bu denli bir salgın hastalıkta yetersiz kalır.
Bundan dolayı da mutlaka bulaşacak olan bu hastalığın yayılmasını önlemek gerekir. Yani erkenden tespit edip hastayı izole etmek gerekmektedir.
Türkiye önlem almada geç kalmadı, ancak vatandaşımız Sağlık Bakanlığı’nın ve Bilim Kurulu’nun almış olduğu kararlara gerekli özeni göstermedi, göstermiyor.
Hükümet de bu özensizlik karşısında önlemleri arttırdı. 65 yaş ve üstündekilerle kronik rahatsızlığı olanların sokağa çıkışını yasakladı. Lokantalara gitmeyi de yasakladı, sadece paket servisi yapabilecekler.
Sadece bizde değil, dünyanın hemen her yerinde insanlar duyarsız ve hatta birbirlerine saygısız.
Birkaç milyonluk İskandinav ülkelerinde bile tuvalet kâğıdının bir paketi 5 Euro ise ikinci paketi 20 Euro’dan satılıyor.
Önümüzde iki, bilemediniz üç haftalık sıkıntılı bir süreç var, buna katlanmak ve uyarılara uymak zorundayız.
Ellerimizle kendimizi ve başkalarını tehlikeye atmamalıyız. Hem kul hakkı var, hem de bu denli duyarsızlık ve hoyratça davranmak, telafisi imkânsız sonuçlar doğurabilir.
Ne kendimizi öldürmeye, ne de başkalarının ölümüne sebep olmaya hakkımız var.
Gözlerimizin önünde İtalya ve İran gibi kötü örnekler var, onlardan ibret almalıyız.
Sağlıkçıların kendi hayatlarını tehlikeye atarcasına özverili çalışmalarından utanç duyalım ve onların sağlıklı kalıp işlerini yürütmelerine yardımcı olalım.
Sosyal medyaya ve bu arada sorumsuzca hareket eden kurum ve kuruluşların beyanlarına asla itibar etmeyelim.
Bu gibi durumlarda en tehlikeli şey fısıltı haberciliğidir.
Sorumsuz ve kendini bilmez meslek odaları bile bu uğursuz koroya “Korona Türkiye’de yüzlerce can almış ama gizleniyormuş” diyerek iştirak etti.
Türkiye demokratik bir ülke; hangi cenaze, kimden ve nasıl gizlenebilir?
Bunların yakınları yok mu?
İnanın bu tipler virüsten daha tehlikelidir; virüsten sakındığımız gibi bunlardan da sakınmalı ve bunları asla kaale almamalıyız.
Paylaş