Paylaş
Cumhuriyet sistemine geçip Meclis’in duvarına; ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir!’ diye yazdık ama bu durumu bir türlü kuvveden fiile çıkaramadık. Bunun da sebebi çok açıktı: Cumhuriyet elitleri (başta CHP) sürekli olarak halka tepeden baktı, onların nezdinde halk, cahil, ayak takımı ve göbeğini kaşıyanlardan ibaretti.
Böyle bir halkın seçtikleri de kendileri gibiydi; dolayısıyla böyle bir yönetime ülke teslim edilemezdi. Bu zihniyete göre kurucu irade kendileriydi ve yönetim de kendilerinin hakkıydı.
Partinin (CHP) adında halk vardı, lakin parti mensuplarının halkla yakından ve uzaktan bir ilgileri yoktu. Düşünün; CHP’nin il başkanı bulunduğu şehrin aynı zamanda valisi ve belediye başkanıydı. Fildişi kulelerinde yaşayan bu zevata halkın ulaşması, görüşmesi, derdini anlatması söz konusu bile değildi.
Milletle bütünleşen Adnan Menderes ve DP kadroları, tabir caizse iktidarı aslanın karnından çekip aldılar. CHP ve uzun iktidar yılları boyunca CHP’lileştirilen bürokrasi (asker ve sivil) halkın iktidarına, diğer bir deyişle milli iradeye yani demokrasiye tahammül etmedi, edemedi. Ve en karanlık bir günde, 27 Mayıs 1960’ta asker, yönetime el koydu. Milletin seçtiği halkın iktidarını ise al aşağı edip; Cumhurbaşkanı, Başbakan ve bakanlar dahil tüm DP’li milletvekillerini zindanlara gönderdi.
Uyduruk ve aşağılık bir mahkeme kurup sözde yargıladılar. Başbakan Menderes ve iki bakan arkadaşını darağacında astılar diğerlerini ise zindanlarda süründürüp işkencelerden geçirdiler.
Ve utanmadan bu yaptıkları kepazeliğe ‘Demokrasi ve Anayasa Bayramı’ dediler.
Delinin zoruna bakar mısınız? Demokrasiyi katlediyor, milli iradeyi darağacında sallandırıyor ve bunun adına demokrasi bayramı diyor ve bundan da vahimi millete de böyle söylemesini dikte ediyor!
Atanmışlar güruhundan olan bu vesayet kafası, seçilmişlere yani milli iradeye asla saygı duymaz ve onun meşruiyetine inanmaz. Onlara göre bu ülkenin asıl sahipleri kendileridir ve yönetim de kendilerinin hakkıdır. Başkalarının yönetimi ise -ki bu milletin seçtiği iktidar da olsa- gayr-i meşrudur.
Vesayet kafalılar envaiçeşit olup birbirlerinden farkları yoktur. Nitekim FETÖ’cü askerler de aynısını yapmıştı; milletin, kendini savunmak için verdiği silahı millete ve milletin seçtiklerine doğrultan bu çukurlar güruhu hep aynı yere (dışarıya) hizmet etmektedir.
Nitekim yapılan ve yapılması düşünülen tüm darbelerin arkasında ABD olduğu gün gibi aşikârdır.
Bürokrasiden bu vesayet kafası temizlenmedikten sonra, hak ve hakikat namına Türkiye’de hiçbir oluşa ve oluşuma imkân ve ihtimal yoktur.
Bakınız; Menderes ve arkadaşlarına iade-i itibar yapıldı, her biri milletin gönlünde sevgiyle ve saygıyla yaşıyor. Onlara darbe yapan ve onları sözde yargılayıp idam eden aşağılık çukur güruhunun isimleri ise silinip gitti.
Dünyada lanetle anılan bu kişilerin asıl çilesi ‘Mahkeme-i Kübra’da başlayacak!
Ki orada ne rütbe var, ne silah ve ne de ABD!..
Paylaş