Paylaş
“AK Parti, koparken açık ve net şekilde ‘Biz Milli Görüş gömleğini çıkardık’ dediler. Bu, bizatihi Sayın Erdoğan’ın ifadesi. Gömlek çıkarmak, bizim anladığımız manada bütün umdelerini, prensiplerini terk etmek manasına geliyor. Bizim tatbik etmeyeceğimiz politikaları uygulamaya koyuyorlar...”
Temel Karamollaoğlu’nun, Sayın Erdoğan’a yaklaşımı bu; peki Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı yaklaşımı, değerlendirmesi nasıl? Ona da bir bakalım: “Bana göre Kemal Bey’in türban çıkışı makul bir çıkıştı. Kılıçdaroğlu’nun son senelerdeki tutum değişikliğini şahsen önemsiyorum. Geldi, bizim Kudüs mitingine katıldı. Orada bir konuşma yaptı, herkesi memnun etti. Benim kanaatim bu çok önemli bir değişimdir...”
Milli Görüş gömleğini çıkarmayan insanların nasıl olduklarını doğrusu biz de merak ediyorduk. Demek ki 40 yıllık dava arkadaşını ötelemek, 40 yılık düşman bellediğini de yanına alıp onunla yürümekmiş.
Bu değerlendirmeye göre, Sayın Erdoğan mahut gömleği çıkararak kendini muhafazakârlıktan ve onun gereği olan tüm umdelerinden soyutlamış oldu.
Karamollaoğlu, yola çıktıklarıyla değil de yolda bulduklarıyla yürüyecekmiş. Bu yürüyüşün nereye kadar olacağını, tarihin ışığında, bariz bir örnekle açıklayalım mı?
1973 seçimlerinden sonra CHP-MSP Koalisyonu kurulmuştu. O vakit de Ecevit, tıpkı bugünkü Kılıçdaroğlu gibi bir politika izleyerek Erbakan’la ortak hükümet kurmuştu.
CHP-MSP Koalisyonu döneminde, Kıbrıs Barış Harekâtı gerçekleştirildi. Ecevit, bu durumu fırsat bildi ve elde edilen bu zaferi oya tahvil etmek istedi. Ecevit, MSP’den kurtulup tek başına iktidar olmak için hükümeti yıktı ve erken seçime gitti.
Kendini Kıbrıs kahramanı gören Bülent Ecevit, koltuk değneği olarak yanında taşıdığı Erbakan ve MSP’yi yanından uzaklaştırdı. Zira ona göre limon sıkılmıştı; geriye posasını atmak kalıyordu!
Karamollaoğlu, Kemal Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü konusunu Anayasa Mahkemesi’ne götürüp iptal ettirmesini görmezden gelerek bugünkü türban çıkışını makul görüyor. Kılıçdaroğlu’nun ağzındaki, o ‘Bir metrelik bez parçası’, bugün türban oluverdi ve Karamollaoğlu’ndan tam not aldı.
Mahut ezik kafa, hâlâ dereyi geçinceye kadar ayıya dayı dendiğini anlamıyor veya anlamak istemiyor. Erbakan’ın nasıl istiskal edildiğine bakıp ibret almıyor.
Sayın Erdoğan için de; çıkardığı mahut gömlekle beraber tüm umdelerinden ve prensiplerinden vazgeçtiğini ileri sürüyor.
Oysa Kılıçdaroğlu ve CHP, Sayın Erdoğan’ın tüm icraatlarının laikliğe aykırı olduğunu yani ‘Milli Görüş’ çizgisinde olduğunu ve bu yüzden partisinin kapatılması gerektiğini ileri sürmüşlerdi. Malum, AK Parti, iddia edilen bu denli suçlamalardan dolayı kapatılmaktan kıl payı kurtuldu.
Erdoğan, Milli Görüş’ün (Necmettin Erbakan’ın hayallerini) beklentilerini bir bir gerçekleştirdi. Başörtüsü konusunu halletti, Taksim’e cami yaptı, Ayasofya’yı müze olmaktan kurtarıp cami yaptı. Okullara Kuran-ı Kerim ve Siyer-i Nebi dersi koydu. Tarihi vakıf eserlerini onarıp yok olmaktan kurtardı.
İmam hatiplerin önündeki katsayı engelini aştı. YÖK’ün ilahiyat fakültesi mezunları için iptal ettiği öğretmenlik haklarını tanıdı. Böylece ‘Elif’i mertek zanneden’ kişilerin elinden din derslerini kurtardı!
Yukarıda yalnızca birkaçını belirttiğimiz hususların her birinin, değil doğrusu için, yalanı için bile bir Milli Görüşçünün canını vermesi gerekir. Tabii eğer davasında ve bu savundukları umdelerde samimi ise.
Ama gelin görün ki bütün bu yapılan doğrular bile Temel Karamollaoğlu ve avanesine bir şey ifade etmiyor.
Yukarıdaki iddialara bakınca; CHP ile Saadet Partisi’nden birisi yalan söylüyor ama hangisi?
Sonuçta, yalancının mumu yatsıya kadar yanar da, yalancıların ortaklığı nereye kadar gider?
Paylaş