Paylaş
Tüm biliminsanlarının haykırdığı, yakın gelecekteki 7 üzeri bir İstanbul depremi, bundan öncekilerin hiçbirine benzemeyecek ve ülkemiz için, telafisi mümkün olmayan tam bir yıkım olacaktır.
Zira İstanbul, her şeyi ile bu ülkenin kalbidir ve kalp durunca, bünyenin tamamı mahvolur.
Bundan dolayıdır ki İstanbul için master plan çerçevesinde özel bir kanun çıkarılmalı, bu kadim şehir her yanı ile yeniden ele alınmalıdır.
Tüm dünyanın gözünde ışıltılı ve görkemli olan bu mega kent, bina stoku bakımından, gerçekte her yanı ile dökülen, yoğun makyajla ayakta durabilen tam bir mega köydür.
Dışı seni içi beni yakar misali!
Şehir, merkezi ilçeleriyle (Şişli, Beyoğlu, Kadıköy vb.), varoşlarıyla (Esenyurt, Beylikdüzü, Maltepe, Küçükçekmece, Kartal vb.) New York City (Manhattan) bölgesindeki gökdelenler diyarını andırıyor.
Ama içlerine girdiğinizde, yalnızca sokaklarına baktığınızda bile gerçekte bir ucube şehirleşme ile yüzleşirsiniz. O devasa binaların önündeki sokaklar öyle dar ve kargacık burgacık ki, gecekondu semtlerindeki sokaklar bunların yanında bulvar kalır.
Bu denli ucube şehirleşmenin yaşayacağı depremi düşünmek bile insanı ürpertiyor.
Zira yıkılan yıkıldığıyla, yanan yandığıyla, ölen öldüğüyle, yaralanan yaralandığıyla kalakalacak ve bunlara ne ulaşılabilecek ve ne de bunlarda yaşayanlar şehri terk edebilecektir.
Normal zamanda bile, sokaklarında tek araçla gitme güçlüğü çeken vasıtalar, yarın bir deprem esnasında, hangi yollardan, nereye gidebilecektir?
Her iki yakasının da üç tarafı denizle çevrili kentin, böylesi bir deprem vukuunda denize ulaşımı veya denizden ulaşımı bile imkânsız hale gelecek.
Ekrem İmamoğlu, Büyükşehir’e Beylikdüzü Belediye Başkanlığı’ndan gitti. Gittikten sonra Beylikdüzü’nü unuttu ve bu ilçeye bir deniz iskelesini bile fazla gördü. Denize sahili var ama denizden ulaşımı olmayan bir ilçe konumunda Beylikdüzü.
İstanbul Boğazı’ndaki yapılarla ilgili de özel bir kanun çıkarılması gerekir. Çivi çakılmasına müsaade etmemekle boğazı kurtarmış olamayız. Zira boğazdaki mevcut bina stokunun çoğunluğu da depreme karşı dayanıksız.
Maliklerin, binalarını dönüştürmeleri için devletin öncü ve yardımcı olması gerekir.
Burada eğri oturup bir kez daha doğruyu söyleyelim ki, sorumluluk mevkiindeki Sayın Erdoğan’ın, binaları dönüştürme konusunda dilinde tüy bitti lakin derdini dinleyen olmadı.
Çevre Bakanlığı’nın ya da AK Partili belediyelerin tüm dönüşüm projelerine, başta Mimarlar Odası olmak üzere CHP’li, İYİ Partili, TİP’li milletvekilleri ve belediyeleri ‘takoz’ yarışına girdiler.
Özellikle Hatay ve İskenderun’da, kentsel dönüşüme karşı sergiledikleri ‘istemezük’ tavırlarıyla, bugünkü manzara karşısında vicdanları rahat mı?
Paylaş