Paylaş
Zira Allahü Teala bile onca büyük günahları affetmesine rağmen, kul hakkına karışmamaktadır. Kul haklarının başında kalp kırmak, gönül yıkmak gelir.
Nitekim bu hali en veciz şekilde sevgili Yunus Emre’miz ifade etmiştir:
‘Bir kez gönül yıktın ise, kıldığın namaz değil
Yetmiş iki millet dahi elin yüzün yumaz değil.’
‘Yüz kez hacca vardın ise, yüz kez gaza kıldın ise
Bir kez gönül kırdın ise gerektir çekersin ahı.’
Gönüllerin kırılıp paramparça edildiği, şeref ve haysiyetlerin ayaklar altına alındığı, küfür, yalan, iftira ve hakaretlerin gırla gittiği, hakların gasp edildiği siyaset arenasından birisi (Kemal Kılıçdaroğlu) çıkmış, helalleşme turuna çıkacağını söyledi.
Oh! Ne âlâ memleket!
Olmadık şenaatleri (kötülük) işle, özür dileme, pişkin pişkin kalk bir de helallik iste!
Bir kere her şeyden önce helalleşebilmen için, senin günahlarını temizleyecek suyu bulman lazım. Oysaki sen işlediğin cürümlerle tüm suları kirlettin.
Helalleşmek, öyle arsız arsız, tek taraflı istekle olabilecek bir şey değildir. Hakkı yenenlerin, gasba, iftiraya uğrayanların, onuru beş paralık edilenlerin, senin bu isteğini kabul etmeleri gerekir.
Üstelik yalnızca kendi şahsı için değil, mensubu olduğu siyasi partinin, geçmişte işledikleri için de helallik peşindeymiş.
Daha dün, on binlerce başörtülü kızımızın eğitim haklarını ellerinden aldınız, geleceklerini kararttınız. Katsayı farkı uygulatarak, yüz binlerce meslek okulu mensubu yavrumuzu perişan ettiniz.
Başörtülü avukat kızlarımıza avukatlık yaptırmadınız, mahkemelerden kovdunuz. Lise, üniversite mezunu yavrularımıza, başörtüsü takıyorlar diye memuriyet vermediniz.
‘Sokakta, tarlada başörtüsüne karışan mı var?’ diyerek onları sokağa attınız, kendilerini dışlayarak ötekileştirdiniz. Yitirdiğiniz bu nesilleri, nerede bulup da helallik alabileceksiniz?
Üç beş, bilemediniz on on beş insan bir evde toplanıp dini kitap okudu diye, onları dağdaki eşkıya gibi takiple derdest edip hapislerde çürüttüğünüz, devlette görevli memurlarla, işten atıp aç bıraktığınız insan yığınlarıyla nasıl helalleşebileceksiniz?
Sizin bitmez tükenmez zulümlerinizden intikam almakta olan merhum Menderes’in ve arkadaşlarının ruhlarından nasıl helallik alabileceksiniz?
Daha önceki güne gidelim: Kendi memleketinin (Dersim-Tunceli) mağaralara sığınan insanları; çoluk çocuk, kadın erkek, yaşlı genç demeden zehirli gazla sıçanlar gibi (bu ifadeler, sizin yetkili kıldığınız memurlara ait) zehirlendi ve kitleler halinde ölüme gönderildi.
Mağdur edilmiş Dersim halkından Sayın Erdoğan devlet adına özür diledi; siz ise bunu bile yapmazken, hangi yüzle, kimlerle nasıl helalleşeceksiniz?
Siz helallik isteyeceksiniz de, mağdur ettikleriniz ne diyecek, diye hiç düşündünüz mü?
Haklarını gasp edip hayatlarını kararttıklarınız, hakkımı ve mahvettiğiniz hayatımı geri ver derse –ki, bunu demek onların en tabii haklarıdır- ve aksi halde helal etmiyorum derse ne yapacaksınız?
Hemen her işte olduğu gibi bunda da hayal peşinde koşuyorsunuz.
Zira tüm bu hakların büyük çoğunluğu Mahkeme-i Kübra’ya (Ahiret) kaldı.
Asıl oraya hazırlanın!
Paylaş