Paylaş
Bu seçimlerin en önemli sonuçlarından biri de, Başkanlık Sistemi’nin vatandaşlarımız tarafından benimsenmesi ve tescillenmesi olmuştur.
Nitekim muhalefet de bu seçimlerin Başkanlık Sistemi ile Parlamenter Sistem arasında bir referandum olduğunu söylüyordu. Dolayısıyla muhalefetin dönmek istediği Parlamenter Sistem, tarihin tozlu sayfalarında kaldı.
Başkanlık Sistemi’nin aksayan ya da eksik tarafları yok mu? Elbette var ama ilaçları bile yüzde 49 zararlarına bakılmaksızın, yüzde 51’lik faydaları için tercih etmiyor muyuz?
Bakınız Başkanlık Sistemi olmasaydı tek başına iktidara gelen bir hükümetin kurulması bile en az bir aylık bir zaman alacaktı. Oysa Türkiye’nin bir saat kaybedecek lüksü yoktur.
İşte sahip olduğumuz Başkanlık Sistemi sayesinde akşamdan sabaha hükümet kurulup işbaşı yaptı.
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan kabinesini açıkladı. Cevdet Yılmaz’ı yardımcılığına ve Mehmet Şimşek’i Hazine ve Maliye’nin başına getirmesiyle, ‘Türkiye Yüzyıl’ına ekonomik mücadele ile başlayacağını gösterdi.
Cumhurbaşkanı olması gerekeni yaptı. Zira COVID-19 salgınından beri, hem küresel ve hem de yerel ölçekte ekonomiler altüst olmuş durumdadır. Buna bir de başta ABD ve AB olmak üzere Türkiye’nin dost ve müttefiklerinin (!) ülkemize karşı uygulamakta oldukları gizli-açık ekonomik yaptırımlar, ambargolar eklenince, bu işin palyatif önlemlerle geçiştirilemeyeceği anlaşıldı.
Malum, Batı kendisine uşaklık yapacak ‘uydu’ bir Türkiye arayışındadır. Nitekim aynı zihniyet, Türkiye’nin ekonomisini, onlarca yıl boyunca IMF memurlarına idare ettirmedi mi?
Şimdi de attıkları manşetlerle Türkiye’nin hem siyasetine ve hem de ekonomisine yön vermek istiyorlar. Seçim öncesi ‘Erdoğan’sız bir Türkiye hayal ettiler; hayalleri gerçekleşmeyince de, ‘Bakalım Erdoğan enflasyon canavarına ne kadar dayanabilecek?’ demeye başladılar
Türkiye tüm bu zincirlerden kurtulup gerçekten bağımsız olmak istiyor, bunun savaşını veriyor.
Piyasaların sürekli dalgalanması ve bir türlü istikrar kazanamaması, özellikle dar gelirliyi canından bezdirdi ve durum çok açık şekilde seçim sandığına da yansıdı.
Ekonomi güven ve istikrar ister. Cumhur İttifakı’nın Meclis’teki çoğunluğuyla siyasi istikrar sağlanmıştır. Cevdet Yılmaz ve Mehmet Şimşek’in kabinede yer alması ve kurala dayalı, öngörülebilir bir Türkiye ekonomisinin gerçekleşmesi için gerekli tedbirlerin süratle alınacağının duyurulması ile de, beklenilen ‘güven’ tesis edilmiştir.
Nitekim devir-teslim töreninde Mehmet Şimşek: “Vakit kaybetmeden orta vadeli program çalışmalarına başlayacağız. Sürdürülebilir yüksek büyüme için mali disiplinin tesis edilmesi ve fiyat istikrarının sağlanması temel hedefimiz olacaktır. Enflasyonun tek haneli rakamlara düşürülmesi, her alanda öngörülebilirliğin artırılması, cari açığı azaltacak yapısal dönüşümün hızlandırılması, ülkemiz için hayati önem taşımaktadır. Uygulanacak maliye politikası ve yapısal reformlarda Merkez Bankası’na enflasyonla mücadelede destek olmak temel politikamız olacak” dedi.
Paylaş