Din, demokrasi ve CHP!

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı, bu kez, Hz. Mevlânâ’yı anma töreni adı altında bir skandala imza attı ve böylece CHP’nin tarihteki faşizan zihniyetini bir kere daha sergiledi.

Haberin Devamı

Sözde dini bir ritüeli, dinin yasakladığı ve asla hoş görmediği şekillerle bezeyerek icra ettiler.

Akılları sıra Türkçeleştirdiler, böylece anlaşılmasını sağlamış oldular! Daha önemlisi, kızlı-erkekli (karma) sema gösterisi yaparak, aynı dinin haram dediği eylemi ibadet diye sunarak, zaten çığırından çıkarılmış olan Mevlevi ayinine, adına da ‘Mevlevi mukabelesi’ diyerek tüy dikmiş oldular.

Dini ayrı tutarak soralım: Beethoven’in 5. senfonisini icra ederken, bu denli bir kepazeliği sergileyebiliyor musunuz? Onun anlaşılmasını(!) sağlamak için Türkçeleştiriyor musunuz?

Geçen haftaki makalede de izaha çalıştık: Laiklik, devlet işleriyle dinin ayrı tutulması ve bunların her ikisinin de (devlet ve din) birbirinin işine karışmamasıdır, müdahale etmemesidir.

Haberin Devamı

Bakınız: Vaktiyle CHP, ezanı metazori olarak (dayatarak) Türkçe okuttu, halk bundan çok rahatsız oldu.

Menderes (DP) çıkardığı kanunla ezanın asli lisanıyla da okunabileceğini düzenledi. Dikkat edin, asli lisanı ile (Arapça) okunsun diye dayatmadı, demokrasinin gereği olarak serbest bıraktı, Arapça da okunabilir dedi.

Ama halkın özlem ve beklentisine bakın ki o günden beri ezan asli lisanıyla okunuyor.

CHP (iktidar olduğu dönemlerde) devleti din işlerine bulaştırdı hatta dine yeni bir şekil vermeye kalkıştı. CHP bu yüzden ilk serbest seçimin yapıldığı günden (1950) beri iktidar yüzü görmüyor.

İşte bizdeki bir kısım zorbanın zihniyeti gereği, laiklik İslam karşıtlığı ve hatta İslam düşmanlığı şeklinde anlaşıldı ve uygulandı. Bu zihniyet bugün de var ve zaman zaman hortluyor.

Devlet, kiliseye gidip “siz niçin Rumca, Latince, Ermenice ayin düzenliyor, ibadet ediyorsunuz diyor mu?” Havraya gidip “Siz niçin İbranice ayin düzenliyorsunuz? Bunları Türkçeleştirmelisiniz” diyor mu? Diyebiliyor mu?

Müslümanlara neden diyor? Müslümanlık ve Müslümanlar, birilerinin oyuncağı mı?

CHP’lilerin samimiyetsizliğine ve ikiyüzlülüğüne bakın ki İBB Başkanı İmamoğlu, seçim öncesi Eyüp Sultan Camisi’ne gidip, Kuran-ı Kerim’i asli lisanıyla okuyor ve kendisini halka bu şekilde tanıtıyor. Seçildikten sonra ise sözde ‘Türkçe Kuran’, ‘Türkçe ezan’ ve ‘erkek-kadın karışık sema’ hezeyanlarını sergiletiyor.

Haberin Devamı

Bilmek lazımdır ki Türkçe Kuran veya Kuran’ın Türkçesi olmaz. Kuran-ı Kerim Allah kelamıdır ve hem lafız (söz) ve hem de mana itibariyle mucizedir. Kuran-ı Kerim vahiy yoluyla Peygamberimize gelmiştir. Peygamberimiz de ayetlerdeki murad-ı ilahiyi (Allah’ın kast ettiği manayı), hadisleriyle ve eylemleriyle açıklamış ve ortaya koymuştur.

Kuran-ı Kerim’in, başta Arapça olmak üzere Türkçe, Farsça ve diğer dillerce tefsirleri (açıklamaları) vardır ve olmalıdır. Bakın, Arapça dedik; Celaleyn tefsiri gibi daha birçok Arapça tefsir vardır.

Türkçe Kuran veya Kuran’ın Türkçesi denildiğinde, murad-ı ilahi anlaşılmaz, onu yazan kişinin, indi ve şahsi görüşleri anlaşılır. Ama Türkçe tefsir yapıldığında (o konudaki hadislerle birlikte açıklandığında), murad-ı ilahi anlaşılmaya çalışılır.

Haberin Devamı

Ayrıca erbabınca malum olduğu üzere nasıl ki usul hukuku dersi olmadan hukuk dersi olmayacağı gibi, tefsir usulü olmadan da tefsir olamaz. Ayrıca tefsir yapabilmek için dini ilimlerin yanında fen bilimlerinde de söz sahibi olunması gerekir. Bu dahi yetmez, tertemiz bir itikada ve iyi niyete sahip olunmalıdır. Dikkat edin, tefsir yapılırken bile onca şart aranırken;kendimize göre kelimelere mana verip ortaya konulana Kuran’ın Türkçesi denilebilir mi?

Kelimelerin kelime anlamlarıyla birlikte bir de terim (ıstılah) manaları vardır. Birçok kelime aynı olmasına rağmen değişik bilim dallarında farklı manalar ifade ederler. Mesela zalim kelimesi fıkıhta (İslam hukukunda) zulmeden kişi, zorba manasınadır. Ama aynı kelime tefsir ilminde kâfir (inkârcı) anlamına gelir.

Haberin Devamı

Öyle kelimeler var ki 60’a yakın değişik manası var; öyleleri de var ki manaları anlaşılamaz veya çok az kişi tarafından (üstün âlimlerce), o da kısmen anlaşılabilir.

Yedi kısa ayet olan (altı satırlık) Fatiha suresinin ve hatta bir besmelenin ciltler dolusu tefsiri (açıklaması) var.

Bir de bu gibi konuları, televizyon ekranlarına çıkardıkları ‘echel’ kişilere tartıştırıyorlar. Din, dini bir konu veya dini bilimler söz konusu olunca, malum hemen herkes allame.

Bunlardan birisi, sözde suret-i haktan gözükerek “Allah Türkçe bilmiyor mu?” diye sordu.

Bre hadsiz! Allahü Teâlâ elbette her şeyi hakkıyla biliyor, dert o değil ki. Bizim derdimiz ve problemimiz, Allah’ın buyruklarını anlayıp anlayamadığımız ve nasıl anlayabileceğimizdir.

Haberin Devamı

Meydan yeri maalesef bu denli türedilere (zıpçıktı) kaldı.

Vah ki ne vah!

Yazarın Tüm Yazıları