Paylaş
Yapının kendisi, devletin tüm kurum ve kuruluşlarını adeta bir ahtapot gibi saran ve her birinin kılcallarına değin nüfuz eden, uluslararası boyutta bir terör örgütüdür.
ABD, İngiltere ve İsrail menşeli olan bu terör örgütü, 1960’lı yıllardan itibaren sözde MİT’de çalışan gerçekte ise CIA tarafından devşirilen kişiler vasıtasıyla (Başta F. Gülen) devletin her kademesine eleman yetiştirdi.
Vesayetle illetli (hastalıklı) devletin milli olabilmesi ve milli menfaatlere hizmet edebilmesi mümkün değildir. Bu durumun tipik örneğini FETÖ, içimizde kadro oluşturarak gerçekleştirdi.
İşte yetiştirilen o kadrolar, Türkiye’mizin başta beyin gücü olmak üzere tüm yeraltı ve yerüstü servetini ABD’ye ve Avrupa’ya akıttılar.
Devlet, tüm mekanizmalarıyla ele geçirilmişti. Duayen gazeteci arkadaşımız Nedim Şener’in dediği gibi, FETÖ devlete girmedi, devletleşen FETÖ’ye Erdoğan girdi!
Devlete kurulan bu tuzağa düşmeyen siyasetçi ve bürokrat yoktu. Bunun da sebebi gayet açıktı; devletin en mahrem kodlarını ele geçirdiklerinden kendilerinden olmayanlara hiçbir zaman doğru bilgi vermediler. Asker olsun, sivil olsun her makamdaki insanı kandırdılar.
Cemaat görünüşlü olup dini kisveye bürünmüşlerdi. Dinde samimi olmadıkları için gerçek dindarlara düşmanlıktan da geri kalmıyorlardı. Böylece her kesimin gözlerini boyamışlardı.
Askeri ve sivil bürokrasi bunların yanındaydı. Hangi partiden olurlarsa olsunlar tüm başbakanlar (Demirel, Özal, Ecevit, Çiller, Erdoğan) bunlara içeride ve dışarıda yardım etmek için adeta yarış halindeydiler.
Başbakanlarımız, yurtdışındaki mevkidaşlarına mektuplar yazıp kendilerinden bunlara sahip çıkmaları ve yardımcı olmaları isteniyordu. Ve yine başbakanlarımız yurtdışına çıktıklarında, ilk işleri bunların oradaki okullarını açmak, açıksa ziyaret etmek oluyordu.
ABD, FETÖ hareketiyle Türkiye’ye tarihinin en kötü oyununu oynamıştı. Zira mahut yapıyı, dindara da dinsize de liberale de solcuya da sağcıya da masona da ve hatta hiçbir rengi olmayan renksize de yutturmuştu.
Bunların foyalarını ortaya çıkaran ve bunlarla kıyasıya savaşa girişen en nihayetinde yine yalnızca Erdoğan oldu.
Erdoğan şöyle demişti, böyle demişti, şunları yapmıştı; Erdoğan bunlara ‘Ne istediniz de vermedik’ dedi, Erdoğan, ‘Bu hasret dinmez, dön’ dedi ve bunları gibi daha niceleri lafügüzaftan ibarettir (boş laftır).
Hüküm sonuca göre verilir. Bunları deşifre eden kim? Bunlara FETÖ terör örgütü diyen kim? Bunlarla mücadele eden kim? Bunların yurtiçinde ve yurtdışında inlerine giren kim?
Tayyip Erdoğan...
Nokta!
Paylaş