Paylaş
Karar önemli çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ayasofya’nın yeniden ibadete açılabilmesi için Danıştay’dan çıkacak kararı beklediklerini ifade etmişti.
Danıştay daha önce de Kariye Müzesi’ni ibadethaneye çeviren bir karar almıştı.
Danıştay, 1945 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla müzeye dönüştürülen Kariye Camisi’nin ‘asli fonksiyonu dışında kullanılamayacağı’ hükmüne varmıştı.
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun kararında, Kariye Camisi’nin mazbut Fatih Sultan Mehmet Vakfı’na ait hayrat taşınmazlardan olduğu ve hayrat taşınmazların vakfın belirlediği kullanım şekli dışında bir kullanım amacına tahsis edilemeyeceği belirtiliyordu.
Dava dosyasına konan tapu senedinde, Kariye Camisi’ne ait ‘mülkiyet bilgileri’ kısmında ‘vakıflar idaresi’ ifadesinin yer aldığı görüldü.
Danıştay’ın Kariye Camisi kararı, Ayasofya Camisi için de emsal karar teşkil etmektedir. Zira Ayasofya da tıpkı Kariye Camisi gibi Fatih Sultan Mehmet Vakfı’na ait olan hayrat taşınmazlardan. Ayasofya’nın da tapu senedinde ‘Ayasofya Camii Kebiri’ yazmaktadır. Vakıf eseri olması hasebiyle de vakfın belirlediği kullanım amacı dışında kullanılamaz.
Kullanılırsa, hak ihlali yapılmış olur.
Malum, her iki yer de biri 1934, diğeri 1945 tarihinde Bakanlar Kurulu kararlarıyla müzeye dönüştürüldü. Bu dönüştürme işlemleri hukuksuzdur. Hem vakıf hukukuna ve hem de beşeri hukuka aykırılık teşkil etmektedir.
Nitekim devletlerarası savaşlarda bile şahıs mallarının mülkiyeti esastır.
Fatih Sultan Mehmet Han, İstanbul’u fethettiğinde anılan taşınmazları mülküne geçirdi, diğer bir ifade ile bu yerler sultanın şahsi mülkü oldu. O da şahsi mülkündeki bu yerleri vakfetti.
Vakıf senedinde bu yerlerin yalnızca ibadet amaçlı kullanılabileceği yazılıdır.
Ayasofya, dün fethin sembolü olduğu gibi bugün de bağımsızlığımızın bir ifadesidir, ondaki tasarruf hakkı bize aittir. Başta ABD olmak üzere, dış ülkelerin Ayasofya hakkında şu veya bu şekildeki değerlendirmeleri tamamen dışarıdan gazel okumaktır ve bir mana ifade etmemektedir.
Onların Ayasofya’yı müze olarak görmekteki ısrarlarının bir tek sebebi olabilir, o da İslamiyet’e duydukları kindir. Orası ibadete açıldığında ziyarete mani bir hal olmadığına göre müzede ısrarlarının başka ne sebebi olabilir ki?
ABD Dışişleri Bakanı’nın şu küstah ifadesine bakar mısınız? “Türk hükümetini, Ayasofya’nın müze statüsünü devam ettirmeye davet ediyoruz. Ayasofya’nın mevcut (müze) statüsünü değiştirmek, onun sahip olduğu tarihi mirasa zarar verir. Bu tarihi mirasın tüm insanlığa açık olması gerekir...”
Ayasofya, 500 yıl cami olarak kullanıldı, tarihi mirasında bir eksiklik mi oldu? Bir yerin ibadet edilen bir mahal olması, orasının sahip olduğu tarihi mirasını insanlığa kapatmış mı oluyor?
Nitekim hemen yanı başındaki Sultanahmet Camisi de ibadete ve ziyarete açıktır. Dünyanın dört bir tarafından ziyaretçiler, camiye (Blue Mosque) girip ziyaret edebiliyor ve fotoğraf çekebiliyorlar. Sultanahmet’te ibadet edilmesi, oranın tarihi mirasına halel mi getiriyor?
Belli ki maksat üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek!
Paylaş