2022

Seneler su gibi akıp gidiyor. Ticari kurum ve kuruluşlar, yılsonu itibarıyla hesaplarını kapatıp, kâr zarar mizanlarını yapıp bilançolarını çıkardılar. Bu tablolara bakarak yeni yıl hedeflerini belirlediler.

Haberin Devamı

Şahıs, şirket, toplum ve devlet olarak hemen herkes, maddi hesaplaşmalarla boğuşuyor. Hemen herkesin aklı fikri kurda, dövizde, faizde, borsada, enflasyonda, çarşıda ve pazarda.

Vahşetten medeniyete gittiğini (gerçekte tam tersi) iddia eden insanoğlu, geldiği nokta itibarıyla kendini “homo economicus” ‘ekonomik insan’ diye tanımlıyor.

Buna göre ‘ekonomik insan’; kusursuz bir akla, sınırsız bilişsel kapasiteye, sadece kendini (çıkarını) düşünen, her türlü bilgiye kolayca erişebilen ve tüm ideali kendisi ve kendisine dönük hedefleri olan bir varlıktır.

Günümüz insanı, kendisini çerçevelediği bu kavrama tıpatıp uydurmak için, varını yoğunu seferber ediyor. Diğer bir deyişle, ne istediyse ona kavuşuyor. Dünyayı istedi ve kendisine dünya verildi.

Kendi benliğinin (nefs) esiri olan insanın oluşturduğu “Vur patlasın, çal oynasın” dünyasında, birileri tepişirken altta kalanların canı çıkıyor.

Haberin Devamı

‘Ekonomik insan’ın dünyasındaki ölümler, ya fazla yemekten (obezite) ya da yemek bulamamaktan (açlık) kaynaklanıyor. Zira günümüz insan tipi, sadece kendisine faydalı olmakla ilgilenir ve başka kimseyi umursamaz.

‘Ekonomik insan’ın temel amacı; tüketiciyse faydayı en üst düzeye çıkarmak, üreticiyse en yüksek kârı elde etmektir.

Halbuki gerçek insan, insani değerlere sahip insan, başkasının mutluluğuyla mutlu olan, başkasının hüznüyle hüzünlenen, maddesini ve manasını başkalarıyla paylaşabilen insandır.

Yeni anlayışla birlikte insanlık tersine döndü; dün, veren insan mutlu oluyordu, bugün alan insan kendini mutlu zannediyor, aldıkça, ‘Daha! Daha!’ diyor ve bir türlü doymak bilmiyor.

Dünkü insan, komşusu açken uyuyamıyor, yardıma koşuyor, paylaşıyordu. Günümüz insanı ise, komşu da kim deyip, değil aç kaldığını bilmek, ölse bile haberi olmuyor.

Kaç yaşında olursak olalım, hepimiz geriye dönüp bir bakalım; geçen onca yıllardan elimizde ne kalmış? Hepsi hayal olup gitmiş. Bin sene de yaşasak, sonunda hayal olup gidecek.

Şu halde, hayatın kendisi hayaldir. Hayalin (gölgenin) peşinde koşmak, varını yoğunu hayal için tüketmek akıl kârı mıdır?

Haberin Devamı

Hayal olan dünya hayatı tıpkı bir rüya gibidir; rüyanızda kendinizi padişah görürsünüz lakin uyandığınızla gerçekle yüzleşir ve padişahların da toprak altında olduğunu, onların da hayali bir hayatı yaşayıp gittiklerini anlarsınız.

Bir şey mutlaka olacaksa, onu olmuş bilmek lazım gelmez mi? Herkes ölümü tadacak, ölümden kaçış yok. Üstelik ölümden sonra sonsuz bir hayat başlayacak.

Elli, bilemediniz yüz senelik ve üstelik hayal olan bir hayat için yapmadığımızı bırakmadık, lakin bu hayal olan kısacık gölge oyunu sınavına göre şekillenecek (cennet ya da cehennem) sonsuz hayat için ne yaptık, ne yapıyoruz?

Ne yapmalıyız?

Günler, haftalar, aylar ve yıllar geçiyor, onlar geçtikçe mutlaka vuku bulacak sona (ölüm) yaklaşıyoruz.

Haberin Devamı

Büyük Gün (insanın ve evrenin kıyameti) yaklaşıyor.

Çılgınca kutladığımız yeni bir yılın başlangıcı, bizi gerçeğe (ölüm ve ötesi), gerçeklerle yüzleşmeye biraz daha yaklaştırdı.

Biz, kendimizle ve yapıp ettiklerimizle yüzleşmeye ne kadar hazırız?

Bu duygu ve düşüncelerle yeni yılınızı kutluyor, gerçek insanlığın bilincinde olmamızı ve önümüzdeki yılların hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Yazarın Tüm Yazıları