Paylaş
Özel bir davetti. Hatta neredeyse fazla özel. Şampanyanın hası Dom Perignon’nun daveti... Kuruluş, Vintage 2002 Roze şampanyanın dünya lansmanını 42 yıl sonra ilk kez Paris dışında, ürünüyle özdeşleştirdiği ve ‘paradokslar şehri’ olarak tanımladığı İstanbul’da yaptı. Çin’den tutun Brezilya’ya kadar bu geceye katılmak için gelen davetlilere unutamayacakları bir büyü yaşatmak için belli ki kılı kırk yarmış.
Davetliler Çırağan Kempinski’de konaklamışlar. İstanbul’u gezdikten sonra gala yemeği için Esma Sultan’a gelmişler.
İlk kez İstanbul’a geldiğini söyleyen bir Fransız’la Şanghay’dan gelen bir Çinlinin Boğaz’ın sularına bakarken yüzlerinde beliren hayranlıkla karışık şaşkınlık ifadesi aslında geri kalan davetlilerin yüzünde de mevcut. Kimle tanışsam dilinde İstanbul. Fettan şehir, başrolü bırakmıyor işte kimseye: Fransız lüksünün medarı iftiharı Dom Perignon’a bile.
Kokteyl alt katta. Girişte davet sahibi Geoffroy gelenleri karşılıyor. Garsonlar 1993 rekoltesi pembe bir şampanya sunuyorlar davetlilere... Yanında da markanın genç şefi Jean François Piege’in İstanbul’dan esinlenerek yarattığı tadımlıkları...
Kokteyli yemek izliyor. Saat dokuz buçuk gibi üst kata çıkıyor ve loş salonda uzayıp giden 60 kişilik iki masada yerlerimize geçiyoruz. Cam kutular olarak tasarlanmış masalar ışıklandırılmış ve ortalarından Levni’nin minyatürlerinden eski Boğaz gravürlerine kadar Boğaz’ın tarihi, martıları, yalıları, kayıkçılarıyla şimdisi akıyor. Işıklar kısılıyor ve semazenin görünmesiyle birlikte herkes yine kameralara sarılıyor... Yüzlerdeki hayranlıkla karışık şaşkınlık ifadesine bir de inanmamazlık ekleniyor gösteri sonunda. Sonra gelsin yemekler...
Mönü uzun, cafcaflı ve deniz ürünleri ağırlıklı. Ve şaşırtıcı olarak baharatlı. Şampanyayı yemekle eşleştirmek her babayiğidin harcı değildir. Yanında sert, kunt, kaba tat istemez. Dolayısıyla zordur şampanyayla çalışan şeflerin işi. Bu yüzden baharattan kaçınır, evvel emir şampanya eşlikçisi olarak bilinen geleneksel tatlara sarılırlar. Köri gibi, acı turp hardalı gibi kuvvetli lezzetlere bulaşmak istemezler. Kalkıp bu gece özel olarak Paris’ten gelen şef işte bu sert lezzetleri kullanmış yemeklerde. İstanbul’dan esinlenmek belki de böyle bir şeydir kim bilir: İstanbul’un malum, tadını çıkarmak gözüpeklik gerektirir. Yemekten sonra konuklar alt kattaki partiye katılmak için merdivenlerden inerlerken durup onları seyrettim. Bir de sabaha kadar eğlenirlerse eğer yüzlerine hangi ifade eklenecek, bilemedim.
Paylaş