Unutmayın, Paris yayalar içindir, kendinizi sokaklara atın
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Diyelim ki şanslı Türklerdensiniz ve uzun bayram tatilinizi Paris'te geçirmeye karar verdiniz.
Muhtemelen Air France pilotlarının grevi yüzünden her şeyin aksadığı bir havaalanına inecek, kapıdan çıkar çıkmaz içinize işleyen soğuk, rüzgárlı bir havayla karşılaşacaksınız. Kalacağınız yere gitmek için ister taksiye, ister metroya, ister otobüse binin bir şey fark etmeyecek. Şıkır şıkır akan trafiğe rağmen şoförünüz trafikten şikáyet edecek.
Metrodaki yolcular bir durakta binip diğerinde inen, arada müzik çalıp şarkı söyleyen gençlere söylenecek. Otobüs, elinizdeki çantayı görmezden gelen ve oturduğu koltuğa mıhlanıp bir milim bile yana çekilmeyen, üstelik siz geçmek istediğinizde de sinirlenen yaşlı insanlarla dolu olacak.
Aldırmayın; Paris'te Parisliler gibi yaşamanın altın kuralını uygulayın. Onlar ne kadar homurdanırlarsa siz daha fazla homurdanın. Hangi semte gidiyor olursanız olun ışıltılı meydanlardan geçecek ya ilk kez gördüğünüz ya da bugüne kadar nedense fark etmediğiniz bir binanın güzelliği karşısında büyüleneceksiniz.
Çivitli beyaz saçları, küçük küpeleri, inci kolyeleriyle çaylarını yudumlayan yaşlı madamların, tezgáha dayanıp şaraplarını içerken birbirleriyle atışan kırmızı burunlu adamların, köşelerde koklaşan aşıkların doldurduğu kafelerin önünden geçeceksiniz. Burnunuza koyu kahve ve taze ekmek kokusu gelecek.
Kara, fırtınaya aldırmadan saatlerce sergi kuyruklarında bekleşenleri, şıklık uğruna dantel etek sivri topuk gezenleri, minicik arabalarını avuç içi kadar yere park etmek isterken önüne geleni ezenleri göreceksiniz.
Gözünüz, soğuğa aldırmadan köpeklerini gezdirenlere ve o köpeklerin her yana saçtıkları pisliklere basar basmaz Merde! diye bağıran insanlara ilişecek. Merde sözcüğünün anlamını uygulamalı olarak öğrenecek ve kürklü hanımlarla fötrlü beylerin yolun ortasında neden zınk diye durup ayakkabılarını yere sürttüklerinin sırrını çözeceksiniz.
MONA LISA ÖNÜNDE KIPIRTISIZ 100 JAPON
Gene aldırmayın! Paris'te Parisliler gibi yaşamanın ikinci kuralını uygulayın. Bavullarınızı bıraktıktan sonra kendinizi sokaklara atın. Paris yayalar içindir.
Bu şehre eğer dört gün beş gecelik bir turla ve ilk kez geliyorsanız büyük bir olasılıkla Seine nehrinde tekne gezintisi yapacak, Eiffel Kulesi'ne çıkacak, Louvre müzesinde kaybolacaksınız. Şansınız yaver gider de kaybolmadan koridorları geçer, salonları aşarsanız önünde en az yüz Japon'un kımıldamadan durduğu Mona Lisa'ya göz atabilir ve hepsinin yüzünde aynı gizemli gülümsemenin olduğunu dehşet içinde fark edebilirsiniz.
Gece, ünlü Lido ya da benzer bir gece kulübüne gidebilir, onbinlerce lokantadan birinde yemek yiyebilirsiniz. Bütün lokantaların hıncahınç dolu olmalarına bakarak da hiçbir Parislinin evinde oturmadığına hükmedebilirsiniz. Doğrudur. Çocuklar ve doksanlıklar dışında sevdiği bir yemeği yemek, bildiği bir şarabı içmek ve koyu bir muhabbete dalmak için lokantaya gitmek, Parisli olmanın en büyük göstergesidir.
Siz de öyle yapın. Ya Paris'i bilen birine danışın ya da köşedeki gazete satıcısından bir tane Paris Capitale dergisi alın. Şöyle bir karıştırın, bulacaksınız. Ama mutlaka yer ayırtın.
PARİS’İN ÖTEKİ YÜZÜ
Buraya kadar anlattıklarım Paris'in bir yüzü. Turistlere gösterdiği yüzü. Bir de kıskanç ve kibirli eski zaman yosmaları gibi çekiciliğinin sırrını asla ele vermeyen, ancak onu çok sevip çok bekleyene, isteyip bedelini ödeyene, terk edip geri dönene, biraz dilinden anlayan bolca para harcayan, kısaca koşulsuz teslim olana gösterdiği bir başka yüzü daha var. Görmek için yürekli olmanın gerektiği.
Başka türlü söylenmez ki: Paris de bütün o güzel ve dişi şehirler gibi. Ya sonuna kadar sevilen ya dibine kadar nefret edilen.
‘‘Ben bu şehre alışveriş yapmak için değil, gezmek, görmek için geldim’’ de deseniz, yolunuz önce Opera Meydanı'na daha sonra da artık Paris'in simgelerinden biri olan Galeries Lafayette mağazasının oraya düşecek. İçeri girmeyip önünden bile geçseniz, sonunda kırmızı bir paket taşıyacağınız kesin. Ben bugüne kadar Paris'ten eli boş dönen birini görmedim.
BİRKAÇ ÖNERİ
Sevgililer Günü'nde ne yapacaksınız? Kolay. Paris'in en güzel buketlerini yapan ünlü çiçekçisi Christian Tortue'ye ya bir zahmet gidecek ya da bir telefon edeceksiniz.
Adres: 17 Rue des Quatres Vents 75006
Tel: 01 56 81 00 24
Ucuzluğun son günleri. Eğer 48 numara ayakkabı giymiyor 26 beden pantolona da giremiyorsanız boşuna vakit kaybetmeyin. Her şey çoktan talan edilmiş. Yeni modeller de henüz gelmemiş. İyisi mi siz bu sefer çul çaputtan vazgeçip;
Eviniz için: CONRAN SHOP'a (Rue de Sevres)
Kırtasiye için: MARIE PAPIER'ye (Rue Vavin)
Plak, CD, DVD için: Ya FNAC (Bld. Montparnasse) ya da VIRGIN'e (Champs-Elyssees)
Kitaplarınız için: Saint Germain Meydanı'ndaki LA HUNE kitapçısına,
Ayakkabı delisi iseniz: Rue du Cherche Midi'ye oradan biraz ilerideki Rue de Grenelle'e, birbirinden şık ve ilginç butiklerini gezmek için MARAİS semtine özellikle de Rue des Rosiers'ye uğrayın.
Yediniz içtiniz ve kilolarınıza birkaç kilo daha eklediniz. Canınız sıkkın. Üzülmeyin, 13 ayda 43 kilo vererek iğne ipliğe dönen ve ‘‘hastalandı’’ dedikodularına son vermek için doktoruyla birlikte içinde 120 tarifin bulunduğu bir kitap yazan ‘‘Karl Lagerfeld’’in ‘‘Rejimlerin En İyisi’’ni alın. Hem kilo verip hem de gurmeler dünyasında nasıl rejim yapıldığını görmek için kaçırılmaz bir fırsat.
Ed. Robert Lafont 20 Euro
Bir saat kuyrukta beklemeyi göze alıyorsanız Modigliani Sergisi'ni mutlaka gezin.
Canlı müzik dinlemek, gençlerle içki içmek için Rue de Lapp'deki küçük barlara gidin.
Ama en çok ara sokaklarda dolaşıp, üşüdükçe ya da yorulunca bir calvados içmek için yolunuzun üstündeki herhangi bir kafeye girin. Gelen geçeni izleyebileceğiniz bir masaya kurulun ve Paris'in tadını çıkarın.
BİRKAÇ ADRES
Ünlü Fransızları görmek istiyorsanız Barlotti'ye gidin
Eğer, dönüşünüzde hava atmak ‘‘Karşı masada da Depardieu oturuyordu’’ demek isterseniz, yeni açılan ünlü simaların, özellikle de modellerin, modacıların, sinemacıların uğrak yeri olan Le Barlotti'ye gidebilirsiniz. Budha Bar, Bar Fly gibi işletmelerin son halkası Barlotti 240 kişilik lokantası, iğne atsan yere düşmeyen barı, onların da sizin gibi yemek yiyen içki içen arada tuvalete giden normal insanlar olduğunu görerek rahatladığınız ünlüleriyle şu aralar Paris'in en INNN yeri.
Yer ayırtırken giriş katında bir masa istediğinizi özellikle belirtmenizde fayda var. Çünkü bu ünlüleri ancak o katta görebilirsiniz. Yemekler çok iyi. Üç ayrı mönüleri var. Ama Barlotti'ye sadece yemek yemeye değil, biraz da gelen geçeni görmeye gidiyorsunuz. Başlangıçlar 20, ana yemekler 35-40 Euro civarında. Ortalama bir şarap içer, iddialı oldukları havyarlı Saint-Jacques, ya da beyaz trüf mantarlı tagliettelle yerseniz, adam başı 100 Euro ödersiniz. Bu kadar para vermek istemezseniz, saat 10'a doğru barına gidebilir, alt katı gören bir masaya yerleşebilir 13 Euro'ya içkinizi içebilirsiniz. Şık, iyi yemek yenen ve pahalı bir lokanta. Karar sizin.
Adres: 35 Place du Marche Saint-Honore 7001 Tel: 01 44 86 97 97
Le Coude Fou: Çulsuz ressamlar hesap karşılğı duvarlarını boyar
Eğer, benim için Paris'te iyi bir lokanta demek, sanatçıların gittiği, çulsuz ressamların borçlarını ödemek için duvarlarına resimler çizdiği, alçak tavanlı, dip dibe masalarda oturulan gürültülü, şamatalı, dünyanın dört bir yanından gelen ve Paris'i mesken tutan müşteriler arasında Fransız mutfağının klasik yemeklerini yemek, bol bol içmek ve adam başı taş çatlasın 30 Euro ödemektir diyorsanız, Le Coude Fou'ya gidebilirsiniz.
Adres: 12 Rue Bourg ti Bourg 75003 Tel: 01 42 77 15 16
Mühim olan Paris'te bir şarap içmekse Lange Et Vin
Eğer, önemli olan doymak değil ama madem Paris'teyim en azından bir şarabımı içeyim, acıkırsam bir şeyler de yerim diye düşünenlerdenseniz Lange Et Vin'e gidebilirsiniz. Lange Et Vin, eskiden bir Cafe Theatre'ın yerine açılmış, büyük bir kavı ayrıca iyi bir mutfağı olan bir şarapevi. Yemek yemek isterseniz adam başı 30 Euro ödemeniz gerekir. Yok sadece şarap içecekseniz bu da içtiğinize göre değişir. Bir kadeh içerseniz (3-13) Euro arasında bir şişe içerseniz, içtiğiniz şarabın kalitesine göre bir fiyat ödersiniz.
Ne olursa olsun balık, diyenler için yaşlı ama modası geçmeyen Goumard
Eğer, ben balıkçıyım, ne kadar iyi pişirmelerini de istesem, kanlı kanlı gelen etleri onların olsun diye düşünüyorsanız, ünlü Goumard'a gidebilirsiniz. Yüzyıl başının bu eski balık lokantası 1992 yılında Jean Claud Goumard tarafından satın alındığından beri sadece Parislilerin değil, Paris'e gelen ünlülerin de uğrak yeri. Kim mi bu ünlüler? Madonna, Gwyneth Paltrow... Ön cephesinde Labouret'nin yaptığı vitrayı, orijinal Lalique avizeleri, 1900'lerin bütün inceliğini yansıtan dekoru olduğu gibi duruyor. Şef, deniz mahsulleri konusunda ünlü olan Stephane Arsicaud. Peki neler mi yenir? Patrick Bruel'in dil balığı yemek için sık sık geldiğini, Gwyneth Paltrow'un her gelişinde mürekkepli risotto ve istakoz yediğini, Madonna'nın en sevdiği yemeğin de limon kabuklarıyla tatlandırılmış Saint-Jacques olduğunu söylemeliyim. Adam başı 70 Euro'dan başlayan fiyatları ile Fransızların dediği gibi gerçek bir ‘‘Grande Cuisine’’.
Adres: 9 Rue Duphot 75001 Tel: 01 42 60 36 07
Bir düzine istiridye yemek için Le Petit Zinc
Eğer, bir şişe Chablis içer, bir düzine istiridyemi yer, üstüne hafif bir şerbet ile ağzımı temizler, soda içmeme gerek kalmadan da bir temiz uyku çekerim diyorsanız, Le Petit Zinc'e gidebilirsiniz. (Adam başı 30-50 Euro)