Lokantada en çok pislik rahatsız ediyor

Lekeli örtü sermekte beis görmeyen, gevşek kravatlı, ütüden parlamış ceketli garsonların servis yaptığı mekânlar istediği kadar lezzet sunsun, sevilmiyor

Haberin Devamı

Pek çok arkadaşıma sordum.
Bir lokantaya gittiklerinde en çok neden rahatsız olurlar diye…
Pek çok da meslek erbabına danıştım. Mekân sahibi en çok hangi müşteri türünden rahatsız oluyor diye…Sormakla kalmadım sevgili Kaya Demirer’den yazmasını da istedim. Ne de olsa yılların işletmecisi. Önce G Balık, ardından Topaz, şimdilerde Frankie…Bir işletmecinin kâbusu olan müşteri tipini onun kaleminden okuyacaksınız.
Şimdi gelelim eşin dostun sıraladığı ‘en rahatsızlık duyulan kalemler’ listesine…
İnsanları bir lokantaya gittiklerinde en çok rahatsız eden unsurların başında pislik geliyor.
Lekeli örtü sermekte beis görmeyen, gevşek kravatlı, ütüden parlamış ceketli garsonların servis yaptığı, o gün ne pişirdiği önlüğünde yazılı aşçıların ocak başını tuttuğu, vestiyere bırakılan paltolara istenmeyen kokuların sindiği mekânlar istediği kadar hesaplı olsun, istediği kadar  lezzet sunsun, sevilmiyor.
Buna karşılık pırıl pırıl olsa bile eğer yemekler bayatsa oranın da üstü bir kalemde çiziliyor. Gevşek ve hafiften grileşmiş bir lakerda, bir balık lokantasının sonunu getirebiliyor örneğin.
Olumsuzluk sıralamasının üçüncü kalemi yalakalık.
Özellikle paralı ve iyi bahşiş bırakan müşteri ya da namlı bir siyasetçi gelir gelmez atılan taklalar, iliklenen ceketler feci halde itici bulunuyor.
Dördüncü kalem zevksizlik.
Bir arkadaşım “Çirkin bir seramik vazoya yerleştirilmiş sahte güller tuvalete bile konmuş olsun oraya bir daha gitmem” dedi mesela…
Beşinci ve en önemli kriterse hesap. Burada söz konusu olan ucuzluk ya da pahalılık değil ama yediğinle ödediğin arasındaki denge önemli.
Yediği yemeğin o parayı hak ettiğine inanıyorsa müşteri ödediği hesaptan yakınmıyor. Ancak kimse yemek yerine Voyvoda kazığı yemek istemiyor. Özellikle başlangıçta makul fiyatlarıyla bilinen bir mekânın tutulmasıyla birlikte fiyatları üçe katlaması ifrit ediyor insanları.

Haberin Devamı

LOKANTADAKİ ÇOCUKLAR

Gelgelelim insanları rahatsız eden bir kalem daha var ki işte onun çözümü zor: Diğer müşteriler. Bu da bizim adabı muâşeret derslerimize giriyor.
Cep telefonu ilk düşman.
Gerçekten de cep telefonu görgüsüzlüğü yaş, cinsiyet ayrımı gözetmiyor. İnsanlar karşısında oturanlarla değil telefonun ucundakilerle yarenlik ediyorlar. Üstelik yüksek sesle.
İkinci düşman aslında tabu bir konu: Çocuklar..
Biliyorsunuz şimdilerde çocuklar özgüven kazansınlar diye müthiş bir özgürlük tanınarak büyütülüyor. Kural, had, uyku saati, yapma çocuğum, dur evladım yok.
Mama iskemlesine oturtulup oynasın diye önüne bırakılan tuzluğu karşı masaya fırlatanı da gördü bu gözler, biraz ayaklandığında bacağınızın arasında saklambaç oynayanı da... “İşletmeci ne yapsın?” diyeceksiniz değil mi?
Kazın ayağı öyle değil ama...
Kapısın-da ‘çocuk alınmaz’ yazan bir lokanta görmedim ama mama sandalyesi bulun-durmayan binlercesini gördüm…

Haberin Devamı

Kaya Demirer: İyi müşteri iyi para harcar

Bu işe ilk başladığım 90’lı yılların başında Bodrum Gümüşlük’te dükkâna müşteri çekmekten sorumlu arkadaşıma müşterinin önce ayakkabılarına bakmasını öğretmiştim. Düşman misali sadece yere bakardı çocuk. Her zaman dengeden yana bir işletme prensibi güttüğüm için çok pintilerin de çok ölçüsüz para harcayanların da işletmelerimi domine etmesinden hoşlanmadım. Asıl iyi müşteri, iyi para harcayan ve bunu olabildiğince sessiz bir şekilde yapan, etrafa duyurmayan müşteridir. Yemekten, servisten, şaraptan anlayan, bilgi alışverişine açık misafirlerle sohbetin keyfine de diyecek yoktur. Benim için parasının karşılığını aldığını anlayan, fark yaratanların farkını takdir eden müşteri velinimetlerin en üst mertebesinde oturur.


 

Yazarın Tüm Yazıları