9 Ağustos 2010
GÜNÜBİRLİK gidilen bu özel maçtan fazla bir beklentimiz yoktu. Nihat’ın eski takımına karşı oynamasının kendisi için ne ifade ettiğini bilemeyiz. Maçın özelliği, Guti’nin ilk defa Beşiktaş forması giymesi, güzelliği ise kaleci Cenk’in kurtarışları. Kısa günün en büyük kazancı bu genç kaleci. Benim için sürpriz olmadı. Denizlispor’dan alınan Cenk, Beşiktaş’ta başarı gösterecektir. Beşiktaş’ın file bekçilerinin son maçlardaki performansları, Kartal’ın kalesinde tatlı bir rekabet yaşanacağının müjdesi.
Konsantre eksikliği
Beşiktaş’ın maça kötü başlamasını bu tür maçlardaki konsantre eksikliğine bağlayabiliriz. Allah’tan kaleci Cenk’in konsantiresi Beşiktaş kalesini sulandırmıyor. Ama bu kadar fazla pozisyon verilmesi düşündürücü. Beşiktaş defansının son maçlardaki kötü sinyalleri göz ardı edilmeyip, gerekiyorsa transfer yapılmalı. İsmail defansif olarak kendini daha gelişitirmeli. Bir bekten öncelikli beklenti defanstır. Ofansif katkı bekin tuzu biberidir. Ekrem nerede oynarsa oynasın problem yok. Alt yapısı sağlam, tam bir prefosyonel bu oyuncuyu keşke Avusturya Mili Takımı’na kaptırmasaydık.
Guti çok yakışacak
Guti, Beşiktaş orta sahasına çok yakışacak. Kartal’a rota çizecek yeteneğe fazlasıyla sahip. Üstün futbol zekasını bitirici ara paslarıyla süslüyor. Bu transfere katkısı olan herkesi kutluyorum. Ve Guti’yi, Necip için bir şans olarak görüyorum. Ondan öğrenecekleri var. Ama Guti’nin de Türk halkından öğrenecekleri var. Ulu önderimizin dediği gibi; “Köylü milletin efendisidir.”
Schuster’in 2. yarı değişiklikleri oyuncularının çoğunu güçlü bir takım karşısında görmek istemesinden kaynaklanıyor. Bu istek her türlü skora mazeret olabilir. Özel maçlarda ki güçlü rakip tercihleri teknik adamların gerçeği görmesi açısından çok faydalıdır. PAF takımlarla yapılan hazırlık maçlarının Türk futboluna pek katkısı olmadı. Olmayacak..
Yazının Devamını Oku 6 Ağustos 2010
BEŞİKTAŞ’ın en cömert taraftarı başkan Yıldırım Demirören. 50 milyon Euro harcayıp maça geliyor. Yenilsen yensen de trübündeki yerini al sayın Demirören. Kendi takımının maçına gelmeyen başkan Beşiktaş’a yakışmıyor..
Sıcakmış, nem varmış hikaye. Bu parayı harcadıktan sonra havadan sudan sebeplerin zamanı değil. Tempolu başlayan maçta Delgado’nun ekstraya çıkması, gereksiz top kayıplarının en büyük sebebi. Basit oyna Delgado. Sözleşmeni derin dondurucudan daha yeni çıkardılar. Top oynamanın zamanı geldi. Yeteneğini ve oyun zekanı kullan artık. Yan toplar Türk futbolunun baş belası, kanatlarımızı iyi korumamız ve gereksiz faul yapmamamız lazım.
Quaresma coşturuyor
Kolar, Horwarth’ın ortasını ıskalamasa yine yanlarımız ağrıyacak. Zaten rakibin kanat oyuncuları Petrzela ve Jiravek birer uçurtma. Bu nemli havada bile uçuyorlar. Rüzgara ihtiyaçları yok. Ama Beşiktaş bu sene farklı. Defansı önde kuruyor ve forvette topun kaybedildiği yerde hücum pres başlıyor. Bobo’nun hücum presi rakibi eksiltirken Quaresma’nın çabası Beşiktaş trübünlerini çoşturuyor. Attığı gol de cabası. Rakibi hem topla hem de gösterttiği kartlarla eksiltiyor. Bir forvet daha fazla ne yapabilir ki. Bravo Q7..
Beşiktaş çok telaşlı
Beşiktaş istediği skoru yakalamışken yaptığı telaş ve basit hatalar rakibe pozisyon yaratıyor. Ama kale de Hakan var. Çek-senet dinlemiyor. Rakibin golü yedikten sonraki sertliği de tehlikeli. Topu ayaktan çabuk çıkarmamak tekmeye davet. Bir Sivok talihsizliği daha zamansız olur. Zaten bütçe fazlasıyla açıldı. Kartal’ın birazda tasarrufu düşünüp geleceğindeki ipoteği kaldırması lazım.
Ernst rahatladı
Orta sahada Necip’in varlığı Fabian Ernst’in yükünü azalttı. İbrahim Üzülmez’in tecrübesi ve Toroman’ın sürati Beşiktaş’ın defansını toparlayabilir. Geriden oyun kuruluşunu taktik olarak biraz daha geliştirmek gerekli. Orta sahaya daha Guti gelecek. Forvet güzel golleri sıralamaya başladı. 9 kişiye karşı gösterilen başarı, rakip 11 kişiyken de gösterilirse Beşiktaş’ın yolu açık. Ama Quaresma varken rakiplerin maçı eksiksiz bitirmesi çok zor dostum, çok zor.
Yazının Devamını Oku 30 Temmuz 2010
YENİ hocalarla sezon başları sıkıntılıdır. Farklı bir oyun anlayışı, daha önce yapılmamış idmanlar, takımını tanımaya çalışan teknik adam, hocasını anlamaya çalışan oyuncular, takıma adapte olmaya çalışan transferler. Hepsi sil baştan. Bütün bu olumsuzluklara rağmen Beşiktaş’tan daha iyi bir oyun beklemek hakkımız. Çünkü Kartal’ın ilk 11’inde Quaresma ve Hilbert yeni. Diğerleri en az bir sezon birlikte geçirdiler. Ama herkes ayrı telden çalıyor. Yabancı hocalar taviz vermez değerli futbolcu kardeşlerim. Hocanızın istediği gibi oynamak zorundasınız. Şu anda Beşiktaş’ta yeri en sağlam kişi Schuster. 8.5 milyon Euro’luk bir tazminatı daha Beşiktaş camiası kaldıramaz. Zaten yollananlar Dünya Şampiyonu oluyor.
Defans sorunlu
Beşiktaş’ta ilk yarının en iyi adamı kaleci Hakan! Defans oyuncuları ne oyun kurabiliyor ne de rakip atakları önleyebiliyorlar. Kaleci Hakan’la uyumları da yok. Sivok hala ceza sahasında top istop etmeye çalışıyor. Tekte uzaklaştırman lazım. Kalenden en uzağa vur Sivok. Geçen sene Arda’ya bıraktığın topu unutma.
Ernst Beşiktaş orta sahasının en yalnız adamı. Ne Hilbert’ten ne de Delgado’dan defansif anlamda destek almıyor. Bu da rakip ataklar için bal kaymak. Devredeki Nihat değişikliği en azından bu maç için doğru. Etkisiz Nihat’ı çıkarıp orta sahayı kalabalıklaştırmak yerinde bir hamle.
Çok penaltı alır
Hakemin penaltı kararı doğru. Topu kaybeden Rajtoral refleks olarak sol ayağıyla Quaresma’yı yere indirdi. Q7’nin bu çabukluğu Kartal’a çok penaltı kazandırır. Nihat’ın direkten dönen firikiği ve Nobre’nin röveşatası Beşiktaş’ın ilk yarıdaki diğer iki pozisyonu. Kartal daha çok pozisyon üretmeli. Kötü oyun bahane değil. Orta sahayı kalabalıklaştıran Beşiktaş 2. yarıda daha iyi bir görüntü çizdi. Bu görüntü Kartal’ın geleceğe dair umutlarını yeşertir.
Rakibin serbest vuruşlarında ve yaptığı ortalardaki zafiyet Beşiktaş’ın güçlü takımlar karşısında başını ağrıtabilir. İyi gözüktüğü ikinci yarıda bu kadar az pozisyona girmesi de düşündürücü. Rakip kontrataklarda bu kadar eksik kalmakta çok sakıncalı. Maçın Beşiktaş adına iyileri kaleci Hakan, Quaresma ve skor. Bu tur geçilebilir ama birkaç iyi adamla şampiyon olunmaz. Ne Avrupa da ne de ülkemizde.
Yazının Devamını Oku 23 Temmuz 2010
BU Vikingur, Beşiktaş’ı sadece sutopunda yenebilir. Oda balıketli oyuncularının çokluğundan olur. Özelliklle kaptanları Niclasen balina görüntüsüyle suda Kartal’ın forvetlerine açık vermez. Beşiktaş’ı bu sezon en çok zorluyacak sorun yabancı oyuncularındaki belirsizlik olur. Schuster’in bu konudaki her türlü kararına saygı gösterilip kontenjan fazlası oyuncuları bir an önce kartalın sırtından indirmek lazım. Kimlerle yolların ayrılalacağı sorusu yabancıların performansını ciddi şekile etkilemesi doğaldır. Valizi elindeki oyuncunun kimseye faydası olmaz.
Skorla alası yok
İlk yarı sonunda kaleci Hakan’ın kalesine giden toplar sadece Beşiktaşlı oyuncuların geri paslarıydı. Bu paslar sert olmadığı için Beşiktaş kalesi sorun yaşamadı. Oyunda zaten tek kale maç gibi.
Beşiktaş oyunun 2. yarısında kalecisiz oynasaydı bir şey farkededer miydi? Sanmıyorum. Defansını kalenden uzakta kurduğun sürece gol yemen zorlaşır. Schuster’in 2. yarı başınaki hamlelerinin skorla alakası yok. Değişikliklerin sebebi Alman teknik adam oyuncularını kulaktan dolma bilgi ve maç kasetleriyle değilde kendi gözleriyle görmek istemesi.
Beşiktaşlı defans oyuncuları rakip atak yapmadığı için geriden oyun kurmanın taktik çalışmasını yaptılar. Ekrem ve Quaresma’nın top defanstayken çizgiye gelerek oyunu açmaları olumlu. Sahanın tamamını kullanarak rakip sahaya rahatlıkla geçebilirsiniz.
Acıma Beşiktaş
Nihat’ın geçen sene kaçırdığı gollerin hepsini birden atmak istemesi gol yerlerinde uygun pozisyondaki arkadaşlarına pas vermesini engelliyor. Önünde koca bir sezon var Nihat. Yapacağın asistler, öz güvenini ve takım içindeki sempatini çoğaltacaktır. Atmayı değil attırmayı da düşünürsen karlı çıkarsın. Quaresma’nın gol atammamsı sorun değil. Attığı pas ve asistlerle fazlasını yapacakrtır. Bu kadar rahat oyuncu eksiltebilmeside Beşiktaş için büyük avantaj. Q7’nin benzinini koyun navigasyona adres yazın sizin istediğiniz hedefe göstersin.
Beşiktaş doğru yolda. Sahada yapılmak istenilenler gelecek için ümit veriyor. Ama 4 atıp üstüne yatmak Beşiktaş’a yakışmaz. Acırsanız acınacak duruma düşersin. Acıma Beşiktaş...
Yazının Devamını Oku 12 Temmuz 2010
ROTASYONU sevmeyen iki teknik adam, takımlarının teknik-taktik anlayışlarını değiştirmeden finale geldiler. Sakat ve cezalı olmadan 11’lerini değiştirmediler; demek ki istikrar başarıya giden yolun en önemli anahtarı. Maç öncesi Hollanda takımında en sorunlu bölge defanstı. Turnuvaya kötü başlayan Mathijsen ve ilk defa böyle büyük bir şampiyonada kaleyi koruyan Stekelenburg’un performansı pek tatmin edici değildi.
Van Der Wiel’in yokluğunda görev alan Boulahrouz iyi bir alternatif olmadığını göstermişti. Böyle bir defansa karşı Torres’in etkili olacağını düşündük; ama dedik ya hocalar rotasyonu sevmiyorlar. Del Bosque kazandığı son maçtaki ilk 11’le sahada. Pedro’nun bireysel yetenekleri ve çabukluğu Torres’i kulubüde bırakmış.
Vazgeçilmezler
İki takımında orta sahasında vazgeçilmez oyuncular var, Xavi, İniesta ve Alonso İspanya’nın; Van Bommel, De Jong ve Sneijder de Hollanda’nın vazgeçilmezleri. Dengeli giden oyunda İngiliz hakem kartlarıyla ilk yarıyı sarartınca, bakalım ikinci sarı kart kimin hayallerini karartıcaktı. Futbolcuların temkinli müdaheleri uzatma dakikalarına kadar sürdü. Ama fiziksel yorgunluktan konsantresi dağılan, müdahalede geç kalan Heitinga, son 15 dakikada takımını eksik bıraktı.
Kartların Robin Hood’u
İspanyollar uzatmaya da maçın başında olduğu gibi hızlı girdiler. Kaçan gollerin yanında hakemin de kaçırdığı bir penaltı var, İniesta’ya Heitinga’nın yaptığı bariz penaltıydı. Kartların Robin Hood’u, penaltıyı veremedi.
Oyuna sonradan giren Navas, İspanya’nın kanat etkinliğini artırınca, pozisyonlar peşi sıra gelmeye başladı. Oyunun hakimiyeti Matadorlar’a geçti. Heitinga da oyundan atılınca iş öldürücü darbeye kaldı. O da 116’ıncı dakikada penaltısı verilmeyen İniesta’nın vuruşundan geldi.
Hollanda sarardı
Maç öncesi tribünleri portakal bahçesi gibi görünce Hollanda bu sefer kararlı dedik, ama 74 ve 78’den 32 yıl sonra yine finalde hüsran yaşadılar. Son Avrupa Şampiyonu İspanyollar ise ilk finallerinde ‘Bu kupayı kaldırıp dünyanın en büyüğü biziz, daha iyi pas yapan çıkıncaya kadar bizden iyisi yok’ dediler.
Yazının Devamını Oku 11 Temmuz 2010
FİNALİN yarısına gelebilmiş iki takımın teselli armağanı mücadelesini Uruguay daha ciddiye almış. İdeal kadrosuyla hiç değilse 3.’lük amortisi peşinde. Geleceğine yatırım yapan Almanya’nın kadrosunda daha önce ilk 11’de başlamamış oyuncular var. Yeni gençlere fırsat verilmiş. Bizim kulüp takımlarımızda gösteremediğimiz cesareti Almanlar, milli takımında gösteriyor. Belki de bu yüzden Dünya Kupaları’nda bu kadar az yer aldık.
Alkol testi lazım
Sağanak yağmura bir de rotasını şaşıran Jabulani eklenince kalecilerin top tutması zor. Bu topu defalarca test ettik diyen FIFA yetkililerinin Jabulani’yi sağlık ve alkol testinden de geçirmeleri lazım. Bu top ayakta duramıyor, elle tutulamıyor, sarhoş sanki! Vur kaleye bir de dedektif tut topu takip etsin, kaleciyi uygunsuz yakalasın. Sakın frikik ve şut pozisyonu verme yanarsın.
Suarez, Forlan ve Cavani her defansın başına bela. Boş bırakılmaya gelmiyorlar. Arevalo turnuvanın en mücadeleci oyuncusu. Perez’le birlikte Uruguay defansını müthiş rahatlatıyorlar. Ancak kaleci Muslera için aynı şeyi söyleyemeceğiz. Bu gece yumrukları topa değil boşa.
Vur Mesut
Thomas Müller, Gerd Müller’den etkili çıktı. Onun kadar atmakla kalmıyor, bir o kadar da koşuyor. ‘Bizim zamanımızda futbol daha iyiydi’ geyiğini artık bırakalım. Futbol hızlanıyor, futbolcular da kendini geliştirmek zorunda. Geliştirmeyenler yeteneklerini kullanamadan kariyerlerini bitiriyorlar. Evet futbol acımasız ama hiç kimseye de iltiması yok. Mesut’un ceza sahası içindeki gereksiz çalımları başına dert olacak. Ceza sahası içinde daha iyisini arama, açıyı yakalayınca vuruşunu yap. Pozisyonunu sokağa atma. Bazen kötü vuruşlar bile gol olur. Şansını kullan gerisini kalecinin becerisine ve Allah’a bırak.
Joachim Löw, takımın iskeletini iyi kurmuş. Israr edilirse bu iskelet fosil olup Alman futbolunda tarih yazar. Almanlar’ın geleceği güvenli el ve ayaklarda. Bu geleceği hak ediyorlar. Çünkü oyuncu kazanmayı dünya 3. olmaktan daha fazla önemsiyorlar.
Yazının Devamını Oku 8 Temmuz 2010
MATADORUN pelerinle yaptığını, İspanyol futbolcular topla yapıyor. Top ayağında olan matador, diğerleri toreador. (Matador yardımcısı) Topu evire çevire rakibi deli ediyorlar, topa sahip olan zora girince hemen toreadorlar devreye giriyor ve rakibin dikkatini dağıtıyorlar. Öldürücü vuruşu yapmak için aceleleri yok, rakibi iyice yoruyorlar, o bitirici golü atınca da yorgun rakip zaten üstlerine gelemiyor.
Casillas zorlanmadı
Pedro İspanyol takımına hareketlilik getirdi, biraz da bencil gecenin kahramanı olacak. Xavi ve İniesta her zamanki gibi mükemmel. Ramos, yine sağ kulvarın yılmaz savaşçısı. Turnuvanın en golcü takımı Almanya Casillas’ı zorlayamadı; çünkü önünde Pique ve Puyol ikilisi var. Puyol’un golü muhteşem, geriden gelerek kafayla penaltı attı.
Almanya Müller’i aradı
Alman orta sahasının iki güçlü adamı Schweinsteiger ve Khedira kalabalık ve tecrübeli İspanyol orta sahası karşısında çaresiz kaldı. Panzerüstü çabaları ise rakibi püskürtmeye yetmedi. Çünkü karşıda İniesta, Xavi ve Alonso gibi pas ustaları var. Ayağa paslarla topa 90 dakika hakim oluyorlar.
Müller’in kanattaki dinamizmi bu maçta çok arandı. Yerine oynayan Trochowski o kanadı yeterince kullanamadı. Diğer kanat oyuncusu Podolski’nin aşırı heyecanı, Alman orta sahasını tamamen oyundan düşürdü.
Pas gelmeden deparını atıp, zamanlamayı ayarlayamanyan Podolski bir çok pas hatası yaptı. Stoper Friedrich’in de oyuna başlarken yaptığı pas hataları oyunun hakimiyetini tamamen İspanyollara verdi. Orta sahanın bu halleri Klose’yi forvette yalnız bıraktı.
Final hakedenlerin
Sonuç kaçınılmaz, oyuna hükmeden ve kontrolü elinde bulunduran İspanya maçın galibi. Finalin adı Hollanda-İspanya ikisi de daha önce Dünya Kupası’nı kaldırmamış. İki takımda oynadıkları futbolla kupayı haketti.
Yazının Devamını Oku 7 Temmuz 2010
GÜNEY Afrika’da her yer turuncu. Buradaki beyaz ırkın çoğunluğunun kökü Hollanda’ya dayanıyor. Burada aslandan çok, Hollanda ineği var. Kendi lisanlarını de Afrikans dili diye yutturmuşlar. Tam destek dünya şampiyonluğuna koşuyorlar. Suarez’in yokluğunda Uruguay’ın saha dizilişi farklı, Forlan ve Cavani’yi forvette bırakan Tabarez, orta sahada Arevalo’nun yanına, Gargano’yu monte etmiş. Hollanda karşısındaki sistematik dizilişleri 4-3-3 değil, 4-4-2. Ama bu sistem kesinlikle Uruguay’ın ofans gücünü düşürdü. Jabulaniye güvenip kaleyi gördüğünde vuran Forlan’ın dışında Uruguay takımı etkisiz.
3 silahşörler
ROBİNHO’nun attığı golden sonra Van Marwijk’in defansın göbeğindeki tercihi Ooijer değil, Mathijsen. Bu futbolcu ile Heitinga uyum halindeler. Kaptan Van Bronckhorst büyük bir tecrübe; nerede duracağını, nasıl vuracağını çok iyi biliyor. Şut olsun diye değil gol olsun diye vuruyor. Orta sahadan De Jong’un eksikliği göze battı. De Zeeuw ve Van Der Vaart’ın yerini dolduramadılar. Van Persie bildiğimiz gibi, ben tek forvet oynayamam diye vuvuzela çalıyor. Robben, Sneijder ve Kuyt müthiş bir üçlü olmasalar, Huntelaar’ı forvette oynatmayan Van Marwijk, büyük eleştiri alacak. Ama 3 silahşörler (Roben, Sneijder ve Kuyt) iş başında. Van Der Sar’ın yokluğunda Stekelenburg yarı finale kadar iyi geldi ama Forlan’ın golünde top falso alsa da yumruklaması lazımdı.
Tecrübeli Van Bommel, defansif anlamda Portakallar’ın herşeyi, De Jong’un yokluğunda yalnız kalsa da, kalabalıklaşan Uruguay orta sahası karşısında müthiş bir mücadele verdi.
Şanssız Tabarez
BEKLENEN oldu, yarı finalin şanssız hocası Oscar Tabarez, önemli eksiklerinin yerini dolduramadı. Defansın belkemeği Lugano’yla, gol makinesi Suarez olmayınca Uruguay’ın ayakları yere sağlam basmıyor. Avantajını iyi kullanıp 6’da 6 yapan Hollanda finalde.
Yazının Devamını Oku