ŞU anda karar versem hapşırarak 3 binayı deviririm, depreme gerek yok.
Ama şaka gibi açıklama dün Bayındırlık ve İskan Bakanı’ndan geldi. Japonlar 9 şiddetine dayanıklı bina yapıyorsa biz daha iyisini yaparmışız. Özgüven, kararlılık çok güzel de icraat nerede? 1999 depreminden sonra kayda değer koruyucu ya da zararı en aza indirgeyen bir önlem var mı? Her yıl olası bir istanbu depreminde kaç kişinin öleceğini hesaplamaktan başka ne yapılıyor? Bırakın depremi, Ankara’da yağan karın ardından sokaklarda perişan evine ulaşmaya çalışan perişan insan görüntüleri Japonya’da yoktu. Tsunami felaketinin ardından nükleer patlamalar ve radyasyon sızıntısıyla karşı karşıya Japonya. Bizden bir yetkili olsaydı çıkıp, “elimizden geleni yaptık sönmüyor inanmıyorsanız siz de su dökün onu da beceremiyorsanız çişinizi yapın” derdi. Evet, Japonya yapıyorsa biz daha iyisini yaparız, doğru. Ne zaman? Belki bugünden başlayacak değişecek bir Türkiye’yle. Çalışkan, dürüst, vicdanlı, onurlu, işlerini düzgün yapan, eğitim sistemi kökten yenilenmiş bir Türkiye’yle. Ama 50 yıl sonra. Şu anda daha iyi yapabileceğimiz şey belki toplu mezarlar.
NORM’AL
“Biralar soğuk mu?” dedim / dedi ki, “normal!” “Peki ya havalar?” / “valla gayet normal!” “işler?” dedim, “gidişler?” dedim? / “hepsi normal!” “peki...” dedim, “...ya sen, ben?” / dedi ki, “normal!” “peki biz, ikimiz?” / “valla gayet normal!” “halimiz?” dedim / ne dese beğenirsin, “normal!” Bülent Ortaçgil söyler normalde bu şarkıyı... Bazen benim de dilime takılır. ‘Uf biri anlatsın hemen nedir bu normal Canım sıkıldı yoksa ben miyim anormal’ Bakın ne demiş Albert Camus: “Bazılarının, sadece normal olmak için ne büyük çaba sarf ettiğini kimse fark etmiyor.” Herkesin içinde bulunduğu durumu özetlemiş Camus. Norm’ali kim buyurur? Toplum ve aslında içindeki çoğunluk ne yazık ki. O halde itaat etmek şart. Aksi takdirde anormal, tuhaf, tehlikeli, deli sıfatlarını isminizin önünde görmeye cesaretiniz olmalı. İtaat ediyoruz, normal olmaya çalışıyoruz, normal görünmeye. Oysa insan normal olmaya çalıştıkça, özgür değildir. Ruhunuzu sizin yerinize başkalarının koyduğu kurallara hapsedersiniz ve siz, siz olmaktan çıkarsınız, ol denileni olmaya çalışır, zavallı kayıp ruhunuz Bir gün normale dönüşmekten ya da normal olmaya çalışmaktan çok korkmuşumdur bu yüzden. Çevremde normal olduğunu düşünen, normal insanlar gibi yaşayan, normal evlilikler yapıp, normal normal işlerine gidip, normal para kazanan ? ya da öyle olduğunu iddia eden ? normal normal mutsuz olan insan sayısı o kadar fazla ki. Ufak bir gerilimde dışlanmamak adına “ben normalim” deme gereği duyar, bunu bir de kendilerinden duymak isterler sanırım. Ben normal bir insanım.... Oysa... Evrensel değildir normallik kavramı. Herkesin hırsızlık yaptığı yerde hırsızlar, adam öldürdüğü yerde katiller normal karşılanır Normal olarak gülünmesi gereken yerde gülen, normal olarak ağlanması gereken yerde ağlayan... Kar yağdığında normal olarak yolda kalıp normal olarak evlerine saatler sonra varmayı normal karşılamaktan korkarım ben. Bir çocuğun tecavüze uğramasını normal karşılamaktan korkarım bir gün. Adaletin gecikmesini, herkesin kendi adaletini sağlamak zorunda kalmasını, asırlık ağaçların bir gecede kesilmesini, , toprağın, suyun, varlığın talan edilmesini normal karşılamaktan korkarım... Kaygandır normalliğin zemini. Özellikle norm’u koyanların biraz vicdan, biraz ahlak, biraz sorumluluktan payını alması gerekir, üstünde yürüyenlerin ise yolunu değiştirmekten korkmayacak kadar cesur ya da kendilerine dayatılan bir hayatı yaşamayı kabullenecek kadar aptal olmaları.